Kendi peygamberleri İsa'ya (selâm üzerine olsun)
inanmayan yahudilerin tezgahladığı tuzak gerçekten
enine boyuna büyük bir tuzaktır. Yahudiler İsa'ya (selâm
üzerine olsun) ve erkek eli değmemiş olan annesine
iftira ettiler. Bir ara Meryem ile evlenmek isteyen fakat
İncil'lerinde belirttiği gibi, O'nunla evlenmeyen Yusuf
en-Neccar ile ilişki kurmakla suçladılar... Ona
yalancılık ve sihirbazlık itham ettiler. Kendisini
Roma İmparatoru Platos'a jurnàl ettiler; Hz.
İsa'nın halkları hükümete karşı
ayaklandıran bir "anarşist" olduğunu
ileri sürdüler! Halkların inançlarını sarsan ve
karıştıran büyücü biri olarak göstermeye çalıştılar!
Nihayet, Kral O'nu kendi elleriyle cezalandırmaları için
Yahudilere teslim etti. Platos putperest olduğu halde,
adamın bu suçu işlemiş olduğunu gösteren
hiçbir şüphenin izine rastlamamıştı. Bu
onların kurdukları desîselerden sadece bir tanesidir.
"Yahudiler İsa'ya karşı komplo düzenlediler.
Allah da onların komplolarını boşa çıkardı."
Burada onların planları ile Allah'ın
planları arasındaki benzerlik yalnız ifade biçiminde
göze çarpmaktadır. Tezgâh; plan demektir. Karşılarına
Allah'ın planını çıkarmakla onların
tezgahlarının ve hilelerinin ne kadar gülünç olduğunu
ortaya koyuyor. Onlar nerede; Allah nerede? Onların
tezgahları nerede Allah'ın plânları nerede? Onlar
Hz. İsa'yı (selâm üzerine olsun) asmayı ve
öldürmeyi istediler. Allah ise, O'nu vefat ettirmeyi ve
kendisine yükseltmeyi diledi. Küfredenlerin arasında
yaşamaktan, pis ve aşağılık
yaratıklar olanlardan arındırmak ve kıyamet gününe
kadar O'na bağlananları kafirlere üstün kılmakla
ikramda bulunmak istedi. Neticede Allah'ın dilediği oldu.
Ve Allah tuzak peşinde koşanların
tezgahlarını etkisiz bıraktı:
"Hani Allah şöyle demişti: "Ey İsa,
ben senin canını alacak, katıma yükseltecek ve
kafirlerin iftiralarından
arındıracağını, sana uyanları da
kıyamete kadar kafirlerden üstün kılacağım.
Sonra hepiniz bana döneceksiniz. Ve ben anlaşmazlığa
düştüğünüz konularda aranızda hüküm vereceğim."
Fakat O'nun vefatı nasıl gerçekleşti ve o
nasıl yükseltildi... Bu konu Allah'tan başkasının
yorumunu bilemeyeceği "müteşabih"
kapsamına giren gayb meselesidir. Onları
araştırmakla elde edilecek yararlı bir sonuç
yoktur. Ne inançta ne de hukukta bunun bir yararı olmaz. Bu
meselelerin peşine düşenler ve onları
tartışma konusu edenler sonunda kuşkuya
kapılırlar, kafaları karışır ve çıkmaza
girerler. Allah'ın bilgisine havale edilen bu meselede ne
kesin bir gerçeğe ne de gönül huzuruna kavuşabilirler.
Allah'ın İsa'ya bağlı olanları
kıyamet gününe kadar kafirlerden üstün kılacağı
meselesine gelince burada yorumda bulunmak zor olmayacaktır.
Ona bağlı olanlar Allah'ın doğru dinine...
İslâm'a iman edenlerdir. Tüm peygamberlerin gerçekliğini
tanıdığı, her peygamberin kendisine çağırdığı
Allah'ın gerçek dinine iman eden herkesin inandığı
dine iman edenlerdir... Bu nitelikleri taşıyanlar ise,
Allah'ın terazisinde kıyamete kadar kafirlerden
üstündür. İman gerçeği ve bağlılık
gerçeği ile kafirlerin ordusuna karşı
koydukları sürece bu üstünlük somut bir hakikat olarak
hayatta gözlenecektir. Allah'ın dini tektir. Meryem
oğlu İsa'da kendisinden önceki ve sonraki
peygamberlerin getirdiği gerçeğin aynısına
çağrıda bulunmuştur. Hz. Muhammed'e (salât ve
selâm üzerine olsun) uyanlar, Adem'den (selâm üzerine olsun)
zamanın sonuna kadar geçen bütün peygamberler kervanına
uymuş olurlar.
Bu kapsamlı anlayış, sûrenin anlatımına
ve bu anlatımın üzerinde yoğunlaştığı
din gerçeğine de uygun düşmektedir. Ayetler
Allah'ın, Hz. İsa'ya (selâm üzerine olsun) haber
vermesi sayesinde hem müminlerin hem de kafirlerin son duraklarına
da değinmektedir.
"Sonra dönüşünüz yalnız banadır"..
"Hani Allah şöyle demişti; `Ey İsa, ben
senin camı alacak, katıma yükseltecek ve kâfirlerin
iftiralarından arındıracağım, sana
uyanları da Kıyamet gününe kadar kâfirlere üstün kılacağım.
Sonra hepiniz bana döneceksiniz ve ben anlaşmazlığa
düştüğünüz konularda aranızda hüküm vereceğim."
"Kâfirler varya, onları ağır bir azaba
çarptıracağım, onların hiçbir yardımcısı
olmayacaktır."
"İman edip salih ameller (iyi işler) yapanlara
gelince Allah onların mükâfatlarını eksiksiz
olarak vérecektir, Allah zalimleri sevmez."
Bu ayetlerde cezanın ciddiyeti ve asla
şaşmayan, hiçbir yersiz umut ve iftira ile ilişkisi
olmayan adaletin ciddiyeti açıklanıyor.
Bu, kendisinden kaçılamayacak Allah'a dönüştür.
Ayrılığa düşülen konularda Allah'ın hiçbir
şekilde reddedilemeyecek hükmünü vermesidir. Kafirler
için hem dünya hem de ahirette ağır bir
işkencedir ve kimse onlara destek olmayacaktır.
İman edenlere salih amel işleyenlere mükafatları
hiçbir arttırma ve eksiltmeye yer verilmeksizin
verilişidir...