O |
|
O |
|
52- İsa, İsrailoğulları'nın
inkarcı tutumlarını görünce Allah uğrunda
bana yardımcı, destekçi olacak olanlar kimlerdir?' diye
sordu. Havariler `Biz Allah'ın destekçileriyiz, Allah'a iman
ettik, şahid ol ki biz müslümanız' dediler.
53- `Éy Rabbimiz, indirmiş olduğun mesaja
inandık, Peygambere uyduk, bizleri bu mesajın canlı
şahitleri arasına yaz :
Burada ayetlerin anlatımında büyük bir boşluk
göze çarpmaktadır. İsa'nın doğuşu,
annesinin onu topluluğa göstermesi ve kendisinin de beşikte
onlarla konuşması, yetişkin yaşta kavmine çağrıda
bulunması anlatılmamıştır. Ayrıca
annesinin müjdelenmesinde sözü edilen bu mucizelerin onun tarafından
kendilerine. sunulması söz konusu edilmemiştir.
Kıssanın bu kesiti Meryem suresinde
anırtılmıştır. Kur'an
kıssalarında bu tür boşluklara
rastlanmaktadır. Zira bu kıssalarda, bir taraftan
aynısı ile tekrara yer verilmiyor, bir taraftan da
yalnız surenin konusu ve temasıyla ilgili halkalar ve
buna ilişkin sahnelerin verilmesi yeterli görülüyor.
Herbirinin ardından, Allah'ın varlığına
tanıklık ettiği, Allah'ın kudretinin kendisini
desteklediği gibi insanların gücünü aşan
mucizelerin hepsini gözler önüne seren Mesih,
İsrailoğulları'nın birtakım
bağlarım ve yükümlülüklerini hafifletmek için
gönderilmiş olmasına rağmen,
İsrailoğullarının inkara
kalkışacaklarını anlıyor. İşte
bu sırada nihai çağrısını yapıyor:
"Allah uğrunda bana yardımcı, destekçi
olacak olanlar kimlerdir?"
Allah'ın dinine, mesajına, sistemine ve düzenine çağırmada
kim bana des tek
olur? Kim bana yardım eder ki ona tebliğde
bulunayım ve onunla görevimi yerine getireyim? Her inanç ve
dâva sahibinin yanında, kendisi ile beraber hareket eden
onun davranışını yüklenen, savunan, ulaşabildiklerine
ulaştıran ve ondan sonra davasını yaşatan
destekçilerin bulunması gerekir.
"Havariler: Biz Allah'ın destekçileriyiz Allah'a
iman ettik. Şahit ol ki müslümanız."
Havariler burada İslam'ı, dinin özü anlamında
kullanıyor. İsa'yı (selâm üzerine olsun) bu
müslümanlıklarına ve Allah'ın yardımına...
Yani onun Peygamberlerinin, dininin ve hayat sisteminin
yardımına koşmalarına tanık tutuyorlar.
Sonra Rabblerine yöneliyorlar ve pratik olarak yaşadıkları
bu olaylarda doğrudan Allah ile ilişki kuruyorlar:
"Ey Rabbimiz! İndirmiş olduğun mesaja
inandık ve Peygamber'e uyduk. Bizleri bu mesajın
canlı şahidleri yaz."
Allah ile doğrudan sözleşmek için bu yönelişte
önemli bir nokta var. Mümin başta Rabbi ile sözleşme
yapar. Peygamber onu tebliğ ettiğinde inanç hususunda
Peygamberin görevi biter, Allah ile sözleşme gerçekleşir.
Bu sözleşme peygamberden sonra da mümini bağlayıcı
niteliktedir. Bu sözleşmede peygambere uyulacağına
dair söz verilmiştir. Mesele, vicdanda yer alan bir inançtan
ibaret değildir.
Burada önemli olan belirlenen yolu izlemek ve bu yolda
Peygambere uymaktır. İşte İslâm'ın bu
anlamı, gördüğümüz gibi aynı zamanda surenin
öteden beri üzerinde yoğunlaştığı ve
değişik üslûblarla tekrar ettiği bir olgudur.
Havarilerin sözlerindeki başka bir ifade ayrıca
dikkat çekiyor. .
"Bizi şahidlerle beraber yaz."
Ne şahidliği ve hangi şahitler? Allah'ın
dinine iman etmiş müslümanın, bu dine
tanıklık etmesi istenmektedir. Bu tanıklık,
dinin hayatta kalma hakkını pekiştirecek bir
tanıklıktır. Bu dinin insanlara vermek
istediği hayırlı mesajı destekleyen bir
şahidliktir. Kişi canıyla, ahlâkıyla,
yaşantısıyla, hayatıyla bu dinin canlı
bir şekli olmadıkça bu şahidliğin
gereğini yerine getirmiş olamaz. Bu öyle canlı bir
tablodur ki insanlar onda bu dinin var olmaya daha lâyık
olduğunu, yeryüzünde var olan diğer sistemlere, düzenlere
ve organizasyonlara oranla daha iyi ve daha üstün olduğunu
rahatlıkla görebilmektedirler.
İnsan hayatının temelini, toplumun düzenini,
kendisinin ve toplumunun yasasını bu dinden
almadığı, bu çerçevede bir toplum kurmadığı,
bu sağlam ilâhî sisteme uygun olarak işlerini idare
etmediği,bu toplumu kurmak ve bu yaşam biçimini
gerçekleştirmek uğrunda cihad etmediği, toplum
hayatında Allah'ın sistemini gerçekleştirmeyen
başka bir toplumun gölgesinde gerçekleştirmeyen
başka bir toplumun gölgesinde yaşamaktansa ilahi
nizamın uğrunda ölmeyi tercih etmediği sürece bu
şehadetin gereğini ödemiş olmaz.
Böylece insan, bu dinin bizzat yaşamaktan daha
hayırlı olduğuna, yaşayanların elde
etmeye çalıştığı en değerli
varlıktan daha aziz olduğuna şehadet etmiş
olacaktır. Bu nedenle o "şehid" diye
anılacaktır.
İşte bu havariler, kendilerini Allah'ın dinine
şahidlik edenlerle birlikte yazması için Allah'a dua
ediyorlar. Yani bu dinin canlı bir örneği olabilmeleri
için kendilerine yardım etmesini ve başarılı
kılmasını, O'nun hayat sistemini gerçekleştirme,
bu sistemin pratik olarak yaşandığı bir toplum
kurma uğrunda cihad etmeye göndermesini diliyorlar...
İsterse, bu dinin gerçeğine "şahidlik
edenlerden olma kendilerine hayatları pahasına mâl
olsun!
Bu dua, kendisinin müslüman olduğunu iddia eden herkesin
üzerinde düşünmesi gereken bir niyazdır.
İşte Havarilerin anladığı İslâm
budur. Gerçek müslümanların vicdanlarındaki İslâm
budur! Dinine karşı bu şahidlikte bulunmayan ve onu
gizleyen, kalben günahkârdır. Kişi müslüman olduğunu
iddia edèrde kendisi İslâm'ın öngördüğü bir
hayat yaşamaz veya bunu kendi içinde yaşar, fakat onu
hayatın her alanında uygulamaz da kendi
yaşamını dinin yaşamasına tercih edip
Allah'ın hayat için öngördüğü yaşam biçimini
yürürlüğe koymak için cihad etmezse o
şahitliğinde gedik açmış olur. Veya bu dinin
tersine bir şehadette bulunmuş olur. Böyle bir
şehadet, başkasının da bu dini kabullenmesiyle
engel olacaktır. Çünkü başkaları, bu dine
bağlı olanların ondan yana değil onun aleyhine
şahidlik ettiklerini göreceklerdir! Kendisi iman edenlerden
olmadığı halde, bu dine iman ettiğini iddia
etmek suretiyle başkalarını Allah'ın dininden
alıkoyanlara yazıklar olsun.
Şimdide âyetler İsa (selâm üzerine olsun) ile
Yahudiler arasında geçen kıssanın sonuna
değiniyor.
|
|
O |
|
O |
|