Sonra
da ayrılığa düştükleri konular ile yaşayışlarında
ve günlük hayatta aralarında hükmetmesi için Allah'ın
kitabına çağırıldıklarında hep
birlikte bu çağrıya kulak vermeyenlerin durumu ile
onlardan bir grubun Allah'ın kitabını ve
yasasını hakem kabul etmekten geri
kalışına ve ondan yüz çevirmesine hayret ifade
eden bir sorudur bu. Allah'ın kitabından herhangi bir
paya iman etme iddiası ile çelişecek ve kendilerinin
kitap sahibi olduklarını söylemeleriyle bağdaşmayacak
bir tavırdır bu...
"Allah'ın kitabından kendilerine bir pay
verilmiş olanları görmedin mi? Bunlar aralarında hüküm
versin diye Allah'ın kitabına çağırılıyorlar;
fakat sonra aralarından bir grup bu Kitaba karşı çıkarak
sırt çeviriyor".
Böylece yüce Allah, ehl-i kitabtan -hepsinin değil-
bazılarının inanç konularında ve
hayatlarında Allah'ın kitabını hakem
olarak.kabul etmekten yüz çevirmelerini hayret edilecek bir
tutum olarak göstermektedir. Durum böyle olunca; kendilerinin
müslüman olduklarını söyleyip, sonra da Allah'ın
yasasını hayatlarından tümüyle söküp atanların
ve hala müslüman kaldıklarını sananların
durumu ne olacaktır! Bu aynı zamanda müslümanlara
gösterilmiş canlı bir örnektir. Böylece onlar, din
gerçeğini ve İslâm'ın yapısını öğrenecek;
Allah'ın kendilerini yadırgamasına ve
hatalarını açığa çıkarmasına neden
olabilecek hareketlerden sakınacaklardır. Müslüman
olduklarım iddia etmeyen ehl-i kitabtan bir grubun
Allah'ın kitabı ile muhakeme olmaktan yüz çevirmeleri
bu şekilde reddedildiğine göre, O'ndan yüz çevirenler
"müslümanlar" olduğunda bu ne şekilde
reddedilir acaba?.. Bu, gerçekten sonsuz bir hayreti ifade eden
korkunç bir felakettir. Sapıklığa ve Allah'ın
rahmetinden kovulmaya varan Allah'ın gazabıdır! Bu
belâdan Allah'a sığınırız.
Sonra bu çirkin ve çelişkili tutumun nedenine parmak
basılıyor:
"Bu olumsuz tutumları onların `Cehennem
ateşi bize sayılı birkaç gün dışında
dokunmayacak: demelerinden kaynaklanıyor. Onların bu
iftiraları dinleri konusunda kendilerini yanılgıya
düşürmüştür."
İşte Allah'ın Kitabı ile muhakeme
olunmayı bu nedenle reddediyorlar ve yine bu yönden iman
iddiası ve kitap sahibi olma davası ile çelişkiye
düşüyorlar. Başlı
kıyamet gününde ciddî
hesap vereceklerine, şaşmayan ve taraf tutmayan ilâhî
adaletin ciddiyetine inanmamış olmalarıdır. Bu,
onların şu sözlerinde ortaya çıkmaktadır:
"Cehennem ateşi bize saydı birkaç gün dışında
dokunmayacak"... Yoksa onlar neden sayılı günler
dışında ateşin kendilerine
dokunmayacağını söylesinler! Neden? Gerçekte ise
onlar, her şeyde Allah'ın Kitabını esas
almaktan oluşan din gerçeğinden temelli
sapmış bulunuyorlar. Eğer onlar gerçekten Allah'ın
adaletine inanıyorlarsa, neden böyle söylesinler! Hatta,
onlar gerçekten Allah'ın huzuruna varacaklarının
bilincinde olsalar böyle mi yaparlar! Onlar iftiradan başka
birşey söylemiyorlar. Sonra bu iftiraları kendilerini
de kandırıyor:
"Onların bu iftiraları dinleri konusunda
kendilerini yanılgıya düşürmüştü."
Gerçekten Allah'la buluşma inancının ciddiyeti
ve bu buluşmanın gerçekliğinin bilincinde olmak
ile O'nun cezasını ve adaletini düşünmedeki bu
gevşeklik bir kalpte birleşemez...
Gerçekten ahiret korkusu ve Allah'tan haya etme duygusu ile
Allah'ın Kitabı ile muhakeme olunmaktan ve hayatın
her alanında onu hakem kabul etmekten yüz çevirmek bir
kalpte bulunamaz...
Bugün kendilerinin müslüman olduğunu zannedip
aralarında hüküm vermesi için Allah'ın kitabına
çağırıldıklarında arkalarını dönenler
ve bundan yüz çevirenler de bu ehl-i kitap gibidir. Bu
müslümanlık iddiasında bulunanların
bazıları, sıkılmadan insan hayatının
dünyayı ilgilendirdiğini, dinle ilgisi
bulunmadığını ileri sürmektedirler. Bunlara
göre dinin insanların ekonomik, sosyal hatta ailevi
ilişkilerine varıncaya kadar bütün pratik hayatına
müdahale etmesi gerekmez. Bu inançlarına rağmen hâlâ
müslüman olduklarını sanırlar. Onların
bazıları bu inançlarına rağmen, Allah'ın
kendilerine günahlardan temizleme dışında asla
azab etmeyeceğine, bu cezalarını çektikten sonra
Cennet'e gönderileceklerine ahmakça inanırlar. Nitekim müslüman
değiller mi! Bu, ehl-i kitabın ileri sürdüğü
iddianın ta kendisidir. Dinde hiçbir temeli bulunmayan
uydurma tezlerle kendilerini avutmanın
aynısıdır. Hem ehl-i kitab hem de kendilerini müslüman
zannedenler, dinin temelinden sapmakta, Allah'ın razı
olacağı gerçekten; ...İslâm'dan... Teslim oluştan,
itaat etmekten ve bağlanmaktan sıyrılma
noktasında aynı konumdadırlar. Hayatın her
alanında yalnız Allah'tan direktif almaktan
uzaklaşma açısından da aralarında fark yoktur.
"Acaba geleceği kuşkusuz bir gün biraraya
getirilecekleri ve hiçkimseye haksızlık edilmeksizin
herkese kazandığı verileceği zaman halleri
nice olur?"
Bu nasıl bir tehdittir? Bu günün, Allah ile karşılaşmanın
ve O'nun yüce adaletinin ciddiyetini kavrayan, düşüncesi
ve bilinci boş umutlar ve aldatıcı uydurmalarla
sulanmamış her müminin kalbi bu tür tehditlerle karşılaşmaktan
ürperir. Sonra bu, herkesi ilgilendiren genel bir tehdittir...
Müşrikleri, hakk ile batılı
karıştıranları, ehli kitabı ve müslümanlık
iddiasında olanları bütün olarak kapsamaktadır.
Onlar hayatlarında İslâm'ı gerçekleştirmeme
hususunda denktirler.
"Acaba geleceği kuşkusuz bir günde... Halleri
nice olur?
İlahi adalet yerini bulduğunda nasıl olacak?
"Ve herkese kazandığı verildiği
zaman"... Hiçbir zulme ve kayırmaya yer
verilmeksizin. "Ve hiç kimseye haksızlık
edilmeksizin." Ve onlara Allah'ın hesaba çekmesinde
müsamaha gösterilmeyecektir. Bu,