Bu konu İslâm düşüncesinin temellerini ihtiva eden
son bahistir. Ehl-i kitap, münafık ve müşriklerle
girişilen mücadelede bu temellerin yerleşmesi,
karanlık ve kapalılıktan kurtulması, bu ilahî
metodun tabiatının mal ve cana yüklediği yükümlülüklerinin
açıklanması, müslüman kitlenin bu yükümlülükleri
nasıl yerine getireceğini vermektedir. Ayrıca müslümanın
bollukta ve darlıkta imtihanı nasıl
karşılayacağı ve bu akide ve O'nun mal ve cana
yüklediği önemli sorumluluklar için nasıl
herşeyden soyutlanacağını bilmesi gibi
hususlarda surenin akışının içerdiği
konuları daha önce işledik.
Şu anda, konuları ve üsluplarıyla birbiriyle
uygunluk arzeden yukarıdaki konularla içerik ve tarz bakımından
uygunluk arzeden surenin son bir -ya da birkaç- hususu
gelmektedir.
Derin bir gerçeği de beraberinde getirmektedir bu son
konu: Kuşkusuz bu evrenin kendisi, imanın kanıt ve
işaretlerini içeren apaçık bir kitaptır.
Ötesinde kendisini hikmetle idare eden bir ele işaret
etmektedir. Dünya hayatından sonra ahiret
hayatının olduğunu, hesap ve cezanın görüleceğini
ilham ettirmektedir. Ancak, insanlardan; bu açık kitaba ve
bu göz kamaştırıcı işaretlere gözlerini
kapayıp anlamaksızın bakmayan "akıl
sahipleri" bu kanıtları kavrayabilir, bu ayetleri
okuyabilir, bu hikmeti görebilir ve bu ilhamları
işitebilir.
Bu gerçek; "evren"e, onunla "insan" fıtratı
arasındaki sağlam bağa, evrenin
fıtratıyla insan fıtratı arasındaki güçlü
uygunluğa, şu evrenin bir yönden yaratıcısına
ve diğer yönden kendisini bir "gaye", "hikmet"
ve "amaç"la yöneten yasaya işaret ettiğine
ilişkin İslâm düşüncesinin temellerinden birini
temsil etmektedir. Bu gerçek, insanın "evren" ve
evrenin "ilahı" karşısındaki
konumunu belirlemesi açısından büyük bir önem taşımaktadır.
Aynı zamanda bu, varlık hakkındaki İslâmî
düşüncenin temel noktalarından biridir de.
Konunun devamında bu gerçeği yüce Allah'ın
akıl sahiplerine verdiği cevap takip etmektedir. Ki, o
akıl sahiplerini dünya malını küçümsemeye ve
gerçek müminlerin önemsemeleri gereken ahiret mükafatındaki
kalıcı değerleri açıklamakla beraber
onları çaba sarf etmeye, cihada, fedakârlık yapmaya,
sabretmeye ve açık evren kitabında huşu içinde
yaptıkları geziden edindikleri imanın yükümlülüklerini
yerine getirmeye yöneltmek şeklinde olmaktadır.
Surede uzunca söz edilen ehl-i kitap ve onların müminler
karşısındaki konumlarına atfen şu son bölümde,
müminlerden bir gruba ve onlara uygun mükafattan söz
edilmektedir. Bu grubun, açık evren kitabı
karşısındaki "akıl sahipleri"nin
oluşturduğu sahneye ve huşuyla yaptıkları
duaya uygun huşu vasıfları ile surede özellikleri
sunulan şu ehl-i kitap gibi Allah'ın ayetlerini az bir
değere satmaktan Allah'a karşı duydukları haya
sıfatları öne çıkmaktadır.
Sonra, müslüman kitleye yönelik ilahî direktifleri
özetleyen, arzulanan sıfatları ile onlarla
kurtulabilecekleri belirlenmiş yükümlülüklerini
özetleyen son ayet gelmektedir:
"Ey iman edenler, sabredin, sabırda
yarışın, hazırlıklı olun ve
Allah'tan korkun ki, kurtulasınız."