ayeti
nazil oldu.
Bir ayetin herhangi bir meselede inmiş olması o
meseleyle sınırlı olması anlamına gelmez.
Genellikle benzeri olaylar meydana geldiğinde ayet delil
getirilir ve bu konuda nazil olmuştur denir. Ya da ayetin
olaya uygun düştüğü görülür. Yine aynı
şekilde, bu konuda nazil olmuştur denir. Bu yüzden iki
rivayet hakkında kesin bir söz söyleyemiyoruz.
Birinci rivayete göre surenin akışında ehl-i
kitaptan ve onlara Allah'ın insanlara açıklayıp
gizlememek üzere verdiği kitaptan söz edilmesi arasında
bir münasebet vardır. Çünkü gerçeği gizleyen
onlardır. Öyle ki yalan açıklamaları ve müfteri
cevaplarıyla övünmeyi de istiyorlar.
İkincisine gelince; surenin akışında münafıklardan
söz edilmektedir. Durumları da ayete uygun düşmektedir.
Bu ayet, her toplumda olabileceği gibi Resulullah (salât ve
selâm üzerine olsun)döneminde bulunan bazı tipleri tasvir
etmektedir. Görüş bildirmenin sorumluluğunu ve
akidenin yükümlülüklerini taşımaktan aciz tipleri.
Bunlar savaştan geri kalıp otururlar.. Şayet
savaşanlar bozguna uğrayıp yenilecek olursa, bu
adamlar başlarını dikleştirip kibirlenerek
akıllılık sağlam ve ileri görüşlülük
taslarlar. Savaşçılar galip gelip ganimetler elde
ettiklerinde ise, arkadaşlarının
davranışlarını desteklediklerini belirtip
zaferden kendilerine pay ayırarak yapmadıkları
şeylerle övünmeyi severler.
Bu tipler, insanlar arasındaki korkak ve boş
iddiacılardan bir örnektir. Kur'an'ın ifade tarzı,
bu örneği birkaç kelime ile verip geçiyor. Öyle ki
ifadenin parlaklığı apaçık ortadadır. Bu
ifadenin çizgileri zaman içinde hep kalıcıdır.
İşte Kur'an'ın yöntemi budur...
Yüce Allah, Resulü'ne bu insanların azaptan
kurtulamayacaklarını tetkikle bildirmekte ve onları
bekleyen acıklı azaptan kurtulmalarının söz
konusu olmayacağı gibi bir
yardımcılarının da bulunmasının mümkün
olmadığını belirtmektedir...
"...Sakın onların azaptan kurtulabileceklerini
sa