Surenin akışı ehl-i kitabın -özellikle
yahudilerin- birçok davranış ve sözlerini
içermektedir. Bu davranış ve sözlerin en belirgini,
dinin anlamı, İslâm'ın doğruluğu, onun
ve önceki dinlerin arasındaki temel ilkelerin birliği,
İslâm'ın onları, onların da İslâm'ı
tasdik etmeleri hususunda karışıklık ve
kuşku meydana getirmek için bildikleri hakkı gizleyip
batılla örtmeleridir. Çünkü Tevrat ellerindeydi.
Muhammed'in (salât ve selâm üzerine olsun) getirdiklerinin,
hakk olduğunu ve Tevrat'la aynı kaynaktan geldiğini
biliyorlardı...
Şu anda yüce Allah'ın kendilerine kitap verirken onu
insanlara açıklamak, tebliğ etmek, gizleyip saklamak
üzere söz aldığı, onlarınsa Allah'a
verdikleri bu sözü kulak ardı ettikleri de ortaya çıkınca
konumlarının çirkinliği son noktaya varıyor...
İfade, ihmallerini ve verdikleri söze karşı çıkışlarını
somutlaştıracak bir harekette temsil etmektedir..
"...Bu sözlerine sırt çevirerek"
Üstelik onlar bu iğrenç davranışı az bir
değer karşılığı yaptılar:
"O kitabı birkaç paraya sattılar."
Bu şey yeryüzü mallarından bir mal, din
adamlarının kişisel ya da yahudilerin ulusal çıkarıdır.
Hepsi de az bir değerdir. İsterse tüm zamanları
kapsayacak yeryüzü egemenliği olsun. Bu değer,
Allah'ın sözünün karşılığı
olmaktan ne kadar uzaktır. Allah'ın yanındaki ile
kıyaslanınca ne kadar da değersizdir bu meta.
"Almış oldukları o karşılık
ne kötü bir şeydir."
Buhari kendi isnadıyla İbn-i Abbas'dan şöyle
rivayet etmektedir: Resulullah (salât ve selâm üzerine olsun)
yahudilerden birşey sordu. Onlar da sorduğunu gizleyip
başkasını söylediler. Sonra da çıkıp
O'na doğrusunu göstermeyi, sorduğunu söylemeyi,
bununla O'na karşı övünmeyi ve sorduğuna
cevabı gizledikleri için sevinmeyi istediler. Bunun üzerine
şu ayet nazil oldu: