9- Gördün mü şu
men edeni.
10- Namaz kılarken
bir kulu.
11- Gördün mü, ya o
kul doğru yolda ise.
12- Yahut kötülüklerden
sakınmayı emrederse.
13- Gördün mü, ya bu
adam yalanlar, yüz çevirirse.
14- O, Allah'ın gördüğünü
bilmiyor mu?
Azgınlığın
çirkinliğinin ve onu yadırgamanın ifadesi
yazı dili ile anlatılması imkansız olan ifade
biçiminde gayet açıkça ortaya çıkmaktadır. Bu
anlam ancak canlı konuşma üslubu ile ifade edilebilir.
Çünkü bu üslup, anlamı hızlı ve hafız bir
biçimde kısa kısa dokunuşlarla dile getirir.
"Gördün mü sen?"
Bu çirkin işi
gördün mü sen? Bu çirkin işi yapılırken gördün
mü? "Gördün mü şu men edeni? Namaz kılarken
bir kulu?" iğrençliğe iğrençlik katılırken
gördün mü sen? Çirkinliğe çirkinlik eklenirken gördün
mü? Bir düşün bakalım ne dersin şu namaz
kılan ve onun namaz kılmasını engellemek için
karşısına dikilen kimse, doğru yolu izleseler
ya da takvayı emretseler, fena mı olur. Sonra o kul
kendisi doğru yolu izleyip takvayı emrederek insanlara kötülüğü
yasak etse fena mı olur?
Bir de
yaptığı çirkin işe daha da çirkinini eklerse
ne dersin? "Gördün mü ya bu adam yalanlar, yüz
çevirirse?" İşte burada da daha önceki
bölümün sonundaki gibi üstü kapalı tehdid gelmektedir: "O
Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu?" Allah onu
yalanlamasını ve doğru yoldan yüz çevirmesini
görmektedir. Doğru yolu izleyen, takvayı emreden mü'min
kulun namaz kılmasını engellerken onu görmektedir.
Görüyor ve bu görmenin elbette bir sonu vardır. "O
Allah'ın gördüğünü bilmiyor mu?"
İslam çağrısının,
imanın ve itaatın önüne dikilen azgınlık
tablosuna karşın caydırıcı ve kesin ve en
son tehdid bu kez üstü kapalı olarak değil aksine açık
olarak gelmektedir.