72- "Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara sunduk;
onu yüklenmekten kaçındılar, sorumluluğundan
korktular. Pek zalim ve cahil olan insan onu yüklendi."
Kur'an-ı Kerim'in burada (örnek olsun diye) sözünü
ettiği gökler, yeryüzü ve dağlar... İnsanın
içinde veya bir köşesinde yaşadığı bu
dehşet verici varlıklar küçük ve basit şeyler
olarak beliriyorlar. Bu yaratıklar, herhangi bir çabaya
gerek duymadan, dolaysız olarak
yaratıcılarını bilirler.
Yaratıcının koyduğu ve kendi
yaratılışlarına, yapılarına ve düzenlerine
hükmeden yasaya uygun olarak hareket ederler. Düşünmeye ve
aracıya gerek duymadan dolaysız olarak
yaratıcının koyduğu yasaya itaat ederler. Bu
yasaya uygun olarak ve bir saniye bile geri kalmadan sürekli
hareket ederler. Bilinçsizce ve seçme hakkına sahip olmadan
yaratılışları ve tabiatları
doğrultusunda görevlerini yerine getirirler.
Şu güneş, kendi yörüngesinde her zamanki dönüşlerini
hiçbir zaman aksatmadan sürdürüyor. Işınlarını
göndererek yüce Allah'ın kendisi için planladığı
görevini yerine getiriyor. Bunun yanı sıra kendisinden
kaynaklanan bir irade söz konusu olmaksızın kendi
sisteminde yer alan uydularını kendine çekiyor,
böylece evrensel rolünü eksiksiz olarak yerine getiriyor...
Şu yeryüzü kendi yörüngesinde dönüyor, ekinlerini,
bitirip yeşertiyor. Üzerindeki canlıları besliyor,
ölülerini bağrında saklıyor,
kaynaklarını fışkırtıyor... Ama
kendi iradesi dışında yüce Allah'ın evrensel
yasası uyarınca...
Şu ay... Şu yıldızlar ve gezegenler.
Şu rüzgarlar ve bulutlar. Şu hava ve şu su.
Şu dağlar. Şu tepeler. Hepsi... Hepsi bir
şeyler yapıyor. Rabbinin izniyle işini görüyor.
Yaratıcısını biliyor, kendinden bir çaba, bir
emek ve bir girişim olmak-sızın yaràtıcısının
iradesine boyun eğiyor. Bunlar sorumluluk emanetini, irade
emanetini, kendini bilme emanetini, özel girişim emanetini yüklenmekten
kaçınmışlardı:
"Onu insan yüklendi"
Kendi kavrama gücü ve bilinciyle Allah'ı tanıyan
insan. Kendi düşüncesi ve görüşüyle Allah'ın
yasasını bulan insan. Kendi çabası ve
girişimleriyle bu yasaya göre hareket eden insan. Kendi
iradesiyle, kişisel sorumluluğu ile, sapma ve azgın
arzulara karşı direnci ile, eğilim ve ihtiraslara
karşı verdiği mücadele ile Allah'a eden insan bu
emaneti yüklendi. İnsan attığı bütün bu adımlarda
bilerek ve isteyerek hareket eder.. Yolunu seçerken bu yolun
kendisini nereye götüreceğini bilir.
Hacmi küçük, gücü az, çalışması yetersiz,
ömrü sınırlı, çeşitli ihtirasların,
arzuların, eğilim ve isteklerin etkisinde kalan bu
yaratığın yüklendiği bu emanet hiç kuşkusuz
büyük ve ağır bir emanettir.
Kuşkusuz insanın bu ağır yükün altına
girmesi büyük bir tehlikedir. Bu yüzden "çok zalim"
yani kendine haksızlık eden ve "çok cahil"
yani kendi gücünü ve kapasitesini bilmeyen birisi olarak
nitelendirilmiştir. İnsanın kendi isteğiyle yüklenmeye
koştuğu bu ağır yük karşısında
bu husus geçerlidir. Ama sorumluluğunu yerine getirince...
Kendisini yaratıcısına ulaştıracak,
doğrudan doğruya O'nun yasasına iletecek, eksiksiz
bir şekilde Rabbinin iradesine boyun eğmesini
sağlayacak bir bilgiyi elde edince... Doğrudan
doğruya bilen, yollarını bulan, boyun eğen,
kendileri ile yaratıcıları ve onun yasası
arasına hiçbir engel girmeyen sayısız
yaratıkların göklerde, yerde ve dağlarda kolayca,
rahat ve eksiksiz bir şekilde tabiatları ve
davranışları ile yollarını
bulmalarını sağlayan bilgiye, hidayete
ulaşıp, eksiksiz olarak itaat edince... Hiçbir
şekilde itaatten; boyun eğmekten ve görevini yerine
getirmekten geri durmayınca. İnsan bilinçli olarak,
bilerek ve isteyerek bu dereceye ulaşınca, gerçekten
onurlu bir makama, yüce Allah'ın yarattığı
varlıklar içinde eşsiz bir dereceye ulaşır.
Kuşkusuz, özgür irade, kavrama yeteneği,
kişisel girişim ve sorumluluk yüklenme...
İşte bunlardır insanı, yüce Allah'ın
yarattığı birçok varlıktan
ayrıcalıklı kılan. Yüce Allah'ın yüceler
aleminde duyurduğu ve onunla melekleri Ademe secde
ettirdiği bu onurun gerekçesi budur. Yüce Allah, insana
verilen bu onuru kalıcı kitabı olan Kur'an'da
şu sözlerle duyuruyor: "Biz Ademoğullarını
gerçekten çeşitli ayrıcalıklarla donattık."
(İsra suresi, 70) Şu halde insan, yüce Allah'ın
katındaki ayrıcalığının gerekçesini
bilmelidir, göklere, yere ve dağlara sunulan ama onların
yüklenmekten kaçınıp, korktukları ve fakat
kendisinin isteyerek yüklendiği emaneti yerine getirmelidir...!
Yüce Allah bu ayrıcalığı insanlara
vermiştir ki;