69- "Ey inananlar! Siz de Musa'yı incitenler gibi
olmayın. ,Allah onu, onların dedikleri şeyden
temize çıkardı. O Allah'ın yanında gözde,
itibarlı bir kul idi."
70- "Ey inananlar! Allah'tan korkun ve doğru söz
söyleyin."
71- "Ki Allah işlerinizi düzeltsin ve günahlarınız
bağışlasın. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat
ederse, şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş olur."
Kur'an-ı Kerim burada Hz. Musa'ya yönelik incitme
eyleminin türünü belirtmiyor. Ancak eylemin türünü
belirleyen bazı rivayetler var. Ne varki, Kur'anı
Kerim'in kısaca geçtiği bu konuyu uzun uzadıya
anlatmamızın gereksiz olduğuna inanıyoruz.
Bununla yüce Allah mü'minleri Hz. Peygamberi incitecek her
türlü davranıştan sakındırmayı
dilemiştir. Kur'an-ı Kerim'in birçok yerinde
İsrailoğulları kaypaklığın,
yamukluğun somut örnekleri olarak gösterilmişlerdir. Mü'minlerin
Kur'an-ı Kerim'in her münasebette sapıklık ve
kaypaklığın açık örneği olarak
sunduğu bu sapık ve kaypak kimselere benzemekten
sakınıp tiksinmeleri için onların Peygamberlerini
incittiklerine işaret edilmesi yeterli oluyor.
Kuşkusuz yüce Allah Hz. Musa'yı kavminin
iftirasından aklamıştı: "O
Allah'ın yanında gözde, itibarlı bir kul idi."
Seçkin bir yeri ve itibarı vardı. Yüce Allah,
Peygamberlerini her türlü yalan ve iftiradan korur, onları
temize çıkarır. Hz. Muhammed (s.a.s.) de Peygamberlerin
en üstünüdür, yüce Allah'ın aklamasına,
savunmasına en çok layık olanıdır.
Kur'an-ı Kerim mü'minleri doğru ve uygun söz
söylemeye, sözlerini ölçüp biçmeye, münafıkları
ve bozgunculuk peşinde koşanları dinlemeden önce,
Peygamberleri, yol göstericileri ve yöneticileri hakkında
bir beyinsiz sapığın veya art niyetli bir
pisliğin lafına kulak vermeden önce söylenenlerin amacını
ve hedefini bilmeye yöneltiyor. Çünkü yüce Allah doğru söz
söyleyenleri gözetir, onların adımlarını yönlendirir,
doğru ve yararlı söz söylemelerinin karşılığı
olarak işlerini düzeltir. Yüce Allah güzel söz söyleyip
salih amel işleyenlerin günahlarını
bağışlar. Ademoğullarının
işlemekten kurtulamadıkları ve
bağışlama ve örtmenin dışında
yakalarını sıyıramadıkları kötülüklerini
örter.
"Kim Allah'a ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa
ermiş olur."
Allah'a ve Peygambere itaat, başlı başına
bir başarıdır. Çünkü itaat Allah'ın hayat
sistemine göre hareket etmektir. Allah'ın hayat sistemine göre
hareket etmek huzur ve güven kaynağıdır. Gerisinde
bir başka ödül olmasa bile açık, hedefe
ulaştırıcı ve doğru bir yolda yürümekte
başlı başına bir mutluluktur. Düz ve aydınlık
bir yolda yürüyüpte çevresinde Allah'ın
yarattığı tüm varlıkların kendisine
eşlik ettiği, yardımcı olduğu kimse, dar,
dolambaçlı ve karanlık bir yolda yürüyüpte
çevresinde Allah'ın yarattığı tüm varlıkların
saldırdığı, çarptığı,
incittiği bir kimse gibi değildir. Allah'a ve Peygambere
itaat etme eylemi özünde kendi ödülünü de taşımaktadır.
Buna göre Allah'a ve Peygamberine itaat etmek, hesaplaşma gününden
ve cennetteki sınırsız nimetlerden önce elde
edilen büyük bir başarıdır. Ahiretteki nimetler
ise itaatin ödülünün. yanında artı bir lütuftur.
Yüce Allah'ın kereminden ve bol nimetlerinden kaynaklanan
bir lütuftur. Yüce Allah dilediğine
sınırsız rızık verir.
Belki de yüce Allah bu lütfu bahşetmekle insanın
zayıflığını, omuzlarına yüklenen
sorumluluğun ağırlığını, büyüklüğünü
göz önünde bulundurmuştur. Göklerin, yerin ve dağların
yüklenmekten kaçındığı ama kendisinin yüklendiği
bu emanete bakmıştır. İnsan bu büyük
emaneti yüklenmiş, tek başına taşımaya söz
vermiştir. Fakat insan zayıflığın,
ihtirasların, eğilim ve arzuların baskısı
altında olması ile birlikte yetersiz bir bilgiye,
kısa bir ömre, yer ve zamandan kaynaklanan engellerle kuşatılmıştır.
Öte yandan engel ve mesafelerin ötesine ilişkin tam bir
bilgiye ve görüşe sahip değildir.