55- "Onlara (Peygamber hanımlarına);
babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek
kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin
oğulları, hizmetçi kadınları ve cariyeleri
hakkında bir günah yoktur. Ey Peygamber hanımları,
Allah'tan korkun, şüphesiz Allah, her şeyi görmektedir."
Burada sayılan erkekler ile sıkıca örtünmeden
görüşmek bütün müslüman kadınlara serbest
bırakılmıştır. Acaba sadece
Peygamberimizin eşlerine seslenen bu özel ayet mi, yoksa Nur
suresindeki tüm müslüman kadınlara seslenen genel hükümlü
ayet mi daha önce indi? Bunu belirleyemedim. Herhalde hüküm
önce Peygamber eşlerine özgü idi de sonra genellik kazandı.
Bu ihtimal, söz konusu yükümlülüğün niteliğine
daha uygun düşer.
Yüce Allah'ın "Ey Peygamber eşleri, Allah'tan
korkunuz, şüphesiz Allah her şeyi görmektedir"
diyerek bu direktif ile Allah korkusu arasında bağ
kurması, O'nun her şeyden haberdar olduğunu
hatırlatması, dikkatlerimizden kaçmamalıdır.
Allah korkusu, Allah denetimi böylesine duyarlı noktalarda sürekli
olarak karşımıza çıkarılır.
Çünkü Allah korkusu ilk ve son güvencedir. Bu duygu kalplerin
göz açtırmak ve gözlerini kırpmaz, uyanık gözetleyicisidir.
Ayetlerin devamında Peygamberimizi, gerek şahsı
ve gerekse ailesi ile ilgili olarak üzenlere, rahatsız
edenlere yönelik uyarılar ve çirkin davranışlarına
dönük kınamalar yineleniyor. Bu uyarılar iki yoldan
yapılıyor: Birinci yolunda Peygamberimiz övülüyor,
gerek yüce Allah katındaki gerekse yüceler alemi nezdindeki
itibarı konumu vurgulanıyor. Öbür uyarı türünde
Peygamberimizi üzmenin, yüce Allah'ı üzmek anlamına
geldiği, bunun Allah katındaki cezasının da dünyada
ve ahirette O'nun rahmetinden kovulmak ve bu çirkin işe denk
düşecek bir azaba çarpılmak olduğu belirtiliyor.
Okuyoruz:
56- "Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamberi överler
Ey inananlar! siz de O'nu övün, O'na salat ve selam getirin."
57- `Allah'ı ve Peygamberini inciltenlere, Allah, dünyada
da ahirette de lanet eder; onlar için alçaltıcı bir
azab hazırlamıştır."
Ayetin orijinalinde Allah'ın ve meleklerin, Peygamberimize
"selât" ettikleri belirtiliyor. Yüce Allah'ın,
Peygamberimize "selât" etmesi, O'nu yüceler aleminde
övgü ile anması anlamına gelir. Meleklerin O'na "selât"
etmeleri de Allah katında O'nun için dua etmeleri demektir.
Aman Allah'ım, bu ne erişilmez derece! Yüce Allah'ın,
Peygamberimize yönelik övgüsünü bütün evren tekrarlıyor.
Bu övgünün ışığı bütün evrene yayılıyor.
Evrenin bütün parçaları bu övgüye yine aynı övgü
ile cevap veriyor. Bu ezeli, ebedi, sürekli ve kesintisiz övgü
evren bütününün özüne siniyor. Bu nimetten, bu onurdan sonra
artık başka bir nimet ve onur düşünülemez. Yüce
Allah'ın ve meleklerin "selât-ü selam"ından
sonra artık insanların "selât-ü selam"ının
ne yeri olabilir? Fakat yüce Allah, mü'minlerin Peygamberimize
yönelik "selât-ü selam''larını kendi "selât-ü
selam"ı ile yan yana getirerek onları
şereflendirmek; onları, bu yoldan yüce, ezeli ve onur
verici ufuklara yükseltmek istemiştir.
Yüce Allah'ın bu övgüsünün
ışığı altında insanların
Peygamberimizi üzmeleri, rahatsız etmeleri son derece
çirkin, aşağılık, iğrenç ve lânetlik
bir davranış olarak biliniyor. Ayeti bir kere daha
okuyalım:
"Allah'ı ve Peygamberini incitenlere Allah, dünyada
da ahirette de lânet eder onları alçaltıcı bir
azap beklemektedir."
Peygamberimizi incitmenin yüce Allah'ı incitmek demek
olması ve bu çirkin eylemin O'nun kullarınca,
O'nun zavallı yaratıklarınca işlenmiş
olması eylemin iğrençliğini kat kat
arttırmaktadır. Gerçekte bu zavallılar yüce
Allah`ı incitemezler, böyle bir işe elleri ermez. Fakat
bu ifade, yüce Allah'ın, Peygamberinin incitilmesinden
kaynaklanan duyarlılığını dile getiriyor.
Bu incitme sanki yüce zatına yönelik bir incitmedir. Ne
kadar iğrenç, ne kadar çirkin, ne kadar yüz kızartıcı!
Bir sonraki ayette erkek-kadın bütün müminlere yönelik
"incitme" eylemleri de kınanıyor. Mümin
erkeklere ya da kadınlara iftira atanlar, onlara
işlemedikleri suçları yakıştıranlar,
uydurma kusurlarla onları küçük düşürmeye kalkışanlar
azarlanıyor. Okuyoruz: