35- "Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mü'min
erkekler ve mü'min kadınlar, boyun eğen erkekler ve
boyun eğen kadınlar, doğru erkekler ve doğru
kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazi
erkekler ve mütevazi kadınlar, sadaka veren erkekler ve
sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan
kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve
ırzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok
anan erkekler ve Allah'ı çok anan kadınlar; işte
Allah bunlar için bağış ve büyük bir mükafat
hazırlamıştır. "
Bu ayette bir arada zikredilen bu birden fazla nitelikler müslümanın
kişiliğinin oluşmasında birbirlerine
yardımcı olurlar. Bu nitelikler; islam, iman, boyun
eğme, doğruluk, sabır, tevazu, Allah için malı
harcamada bulunma, oruç, ırzı koruma ve Allah'ı
çok anma şeklinde sıralanıyor. Bu niteliklerin her
birinin müslümanın kişiliğinin
oluşmasında ayrı bir değeri vardır.
İslam; teslim olmaktır. İman ise, tasdik
etmektir. Bu iki nitelik arasında sağlam bir bağ
vardır. Veya biri diğerinin öteki yüzüdür. Çünkü
teslim olmak, tasdik etmenin gereğidir. Teslim olmak gerçek
anlamda tasdik etmekten kaynaklanır.
Boyun eğmek ise; islam ve imandan kaynaklanan bir itaattir.
Ama içten gelen bir hoşnutlukla, dışarıdan
gelen bir zorlama ile değil.
Doğruluğa gelince; bu niteliğe sahip olmayan müslüman
ümmetin saflarının dışına çıkar. Yüce
Allah'ın şu sözü bu gerçeği ifade etmektedir: "Yalanı,
ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlar uydurur. Onlar ise
yalancıların ta kendileridirler." (Nahl Suresi,
105) Yalancı saftan, bu doğru ümmetin safından
kovulmuştur.
Sabır; bu niteliğe sahip olmadan bir müslüman
inanç sistemini omuzlayamaz, bu inancın yükümlülüklerini
yerine getiremez. Bir müslüman attığı her
adımda sabra muhtaçtır. Nefsin ihtiraslarına
karşı sabır. Davetin zorluklarına
karşı sabır. İnsanların
işkencelerine karşı sabır. Kişilerin
kaypaklıklarına, zayıflıklarına,
sapıklıklarına ve dönekliklerine, renkten renge
girmelerine karşı sabır. İmtihanlara,
denemelere, dinden döndürme amaçlı baskılara
karşı sabır. Bolluğa ve darlığa
karşı sabır. Evet bu zor ve meşakkatli iki
olguya karşı sabır...
Tevazu; kalp ve organları ilgilendiren bir nitelik. Bu
nitelik kalbin yüce Allah'ın ululuğundan
etkilendiğini, onun heybetini ve korkusunu hissettiğini
gösterir. Allah için malı harcamada bulunma: Bu nitelik
nefsin cimrilikten arındığının, insanlara
karşı merhamet duygusu ile dolu olduğunun, müslüman
toplum dayanışma içinde olduğunun, malin
hakkını verdiğinin, nimeti veren Allah'a
bağışından dolayı şükür ettiğinin
göstergesidir.
Oruç; Kur'an-ı Kerim orucun sürekli ve bir düzen
içinde tutulmasına işaret etmek amacı ile onu mü'minlerin
bir niteliği olarak sunuyor. Oruç zorunlulukların
üstüne çıkmaktır. Hayatın sürmesi bakımından
öncelikli bulunan ihtiyaçlara karşı sabır göstermektir.
İradeyi güçlendirmek ve beşeri varlık içinde
insani unsurun hayvani unsura üstünlük kurmasını
sağlamaktır...
Irzı korumak; bu nitelikte temizlik vardır,
insanın yapısındaki en köklü ve en güçlü eğilimi
kontrol altına alma vardır. Allah'ın yardım
ettiği sakınan kimselerden başkasının gem
vuramadığı azgın istekleri gemleme özelliği
vardır. Yine bu nitelikte, ilişkilerin belli bir düzene
oturtulması, erkek ve kadının birleşmesinde et
ve kanın heyecanından daha yüce duyguların
hedeflenmesi, bu ilişkinin Allah'ın şeriatına
ve yeryüzünün imarı, yeryüzündeki hayat düzeyinin
yükseltilmesi amacı ile iki cinsin
yaratılışındaki yüce hikmete uygunluğu göz
önünde bulundurulur.
Allah'ı çok anmak; bu nitelik insanın tüm
hareketleri ile Allah inancı arasındaki
bağlantıyı sağlayan halkadır. Kalbin sürekli
Allah'ı düşünmesidir. Hiçbir düşünce ve
harekette sağlam kulptan ayrılmamasıdır.
Kalbin, içine nur ve hayat akıtan Allah'ı anma duygusu
ile parlamasıdır.
Eksiksiz bir müslüman kişiliğin oluşması
için birbirlerini bütünleyen bu niteliklere sahip olan
kimseler için... "İşte Allah bunlar için bağış
ve büyük bir mükafat hazırlamıştır."
Böylece, surenin bu bölümünün baş taraflarında
özel olarak Peygamber efendimizin eşleri söz konusu
edilirken burada müslüman erkek ve kadınların
nitelikleri, kişiliklerinin değişmez özelliklerine
ilişkin konu genelleştiriliyor. Bu âyette erkeğin
yanında kadından da söz ediliyor. Böylece islami pratiğin
bir parçası olarak, kadının değerinin yükseltilmesi,
toplum içinde kadına yönelik bakış açısının
daha ileri düzeye götürülmesi, Allah'la ilişkide,
temizlik, ibadet ve hayat içinde dengeli ve tutarlı bir
davranış sergilemek bakımından bu inanç
sisteminin yükümlülüklerini yerine getirmede erkekle eşit
oldukları alanlarda hakkettiği yeri alması
hedefleniyor.
Bu bölümde islam toplumunun yapısını islam düşüncesinin
ilkelerine göre düzenlemeyi amaçlayan yeni bir girişime
tanık olacağız. İlk önce surenin başında
sözü edilen eski "evlat edinme" geleneğinin
değiştirilmesi gündeme getiriliyor. Yüce Allah bu
islam öncesi geleneğini fiilen ortadan kaldırma görevini
doğrudan doğruya Peygamberimizin omuzlarına yüklemiştir.
Araplar, evlatlığın boşanmış
eşi ile evlenmeyi tıpkı öz oğlun
boşanmış eşi ile evlenmek gibi yasak
sayıyorlardı. Evlatlıkların
boşanmış eşleri ile evlenmenin serbest
olabilmesi için bu yeni kuralı uygulamaya koyan çığır
açıcı bir örneğe ihtiyaç vardı.
İşte yüce Allah, Peygamberlik misyonunun bir uzantısı
olan bu yükü yüklenmek üzere Peygamberimizi seçmişti.
Peygamberimizin bu konudaki tutumunu irdelerken şunu göreceğiz:
O'ndan başka hiç kimse bu ağır yükü
yüklenemezdi, O'nun dışında hiç kimse bu köklü
geleneğe ters düşen uygulama ile toplumun
karşısına çıkamazdı. Bölümün
ayetlerini incelerken dikkatlerimizi çekecek olan diğer bir
nokta da şudur: Bu olaya ilişkin uzun bir
değerlendirme ile vicdanlar yüce Allah'a bağlanmaya, müslümanlar
ile Allah arasındaki ve kendi aralarındaki
ilişkiler açıklanmaya ve Peygamberimizin onlara yönelik
görevi belirtilmeye çalışılıyor. Bütün bu
çabaların amacı bu yeni uygulamaya yönelik psikolojik
direnci kırmak, yüce Allah'ın bu yeni düzenlemeye ilişkin
buyruğunun gönül hoşluğu ile ve teslimiyetle
benimsenmesini sağlamaktır.
Bu amaçla olayın ayrıntılarına
girişmeden önce şu temel kural vurgulanıyor: Karar
verme yetkisi yüce Allah'ın ve Peygamberimizin tekelindedir.
Yüce Allah ve Peygamberimiz herhangi bir konuda bir karar
verdikten sonra erkek kadın hiçbir müminin bu kararın
dışına çıkmaya yetkileri yoktur. Bu
vurgulamalı ifadeden aynı zamanda şunu
anlıyoruz: Arapların köklü geleneklerine ve yıllanmış
alışkanlıklarına ters düşen bu yeni
uygulamayı topluma benimsetmek, hayli zor olmuştur.