4- "Allah bir insanın göğüs boşluğunda
iki kalp yaratmadığı gibi zihar
yaptığınız (sen bana anamın
sırtı gibisin dediğiniz) eşlerinizi, sizin
anneleriniz yapmadı ve evlatlıklarınızı
da öz oğullarınız gibi saymanızı
meşru kalmamıştır. Bunlar sizin dillerinize
doladığınız boş sözlerdir. Allah gerçeği
söyler ve O, doğru yola iletir."
İnsanın sadece bir kalbi vardır. Şu halde
sadece bir hayat sistemine uyması bir zorunluluktur. Hayat ve
varlık için başvuracağı tek ve kapsamlı
bir düşünce sistemi olmalıdır. Değerleri
ölçeceği, eşya ve olayları
değerlendireceği tek bir kriterinin olması kaçınılmazdır.
Aksi taktirde hayatı paramparça olur, birbirinden ayrı,
birbiri ile çelişen düşünceler arasında
bocalanır. İki yüzlü davranışlar sergiler.
Yamuklaşır. Bir yöne doğru -sağa-sola
sapmadan dengeli bir şekilde hareket edemez.
İnsan, davranış ve ahlâk kurallarını
bir kaynaktan, yasa ve kanunlarını bir başka
kaynaktan, sosyal ya da ekonomik rejimi üçüncü bir kaynaktan,
sanat ve düşüncesini dördüncü bir kaynaktan alamaz.
Çünkü bu karmaşa içinde kalp sahibi bir insanın
olgunlaşması, insana yaraşır dengeli
davranışlar sergilemesi mümkün değildir. Olsa
olsa farklı merciler arasında düşünce ve
hareketleri paramparça olmuş bir et kemik
yığını meydana gelir.
Gerçek bir inanç sistemine inanan bir insanın
hayatının herhangi bir noktasında, büyük ya da
küçük bir meselede bu inanç sisteminin gereklerinden ve özel
değerlerinden soyutlanması mümkün değildir. Bir
insanın herhangi bir söz söylerken, herhangi bir harekette
bulunurken veya bir şeye niyetlenirken ya da bir şey
hakkında düşünürken bu inanca göre davranmaması,
bu inanç sisteminin gereklerine uymaması söz konusu olamaz...
Ancak eğer bu inanç sistemi onun vicdanına pratik
olarak yerleşmişse... Çünkü yüce Allah insana sadece
bir kalp bahşetmiştir. Bu yüzden tek bir yasaya boyun eğmesi,
bir tek düşünce sistemine dayanması, eşya ve
olayları tek bir ölçüye göre değerlendirmesi
zorunludur.
İnanç sahibi bir kişi herhangi bir şey
yaptığı zaman: "Bunu şahsım
adına yaptım. Bunu da islam adına yaptım"
diyemez. Nitekim günümüzde politikacılar, şirket yöneticileri;
toplumsal ya da bilimsel dernek temsilcileri bu tür sözler
söylemektedirler. Oysa bir tek kişilikleri ve bir tek inanç
ile beslenen sadece bir kalpleri vardır. Bu yüzden hayata
ilişkin bir tane düşünceleri, değerleri
ölçecekleri bir tane kriterleri olmalıdır.
Bağlı bulundukları inanç sisteminden kaynaklanan
düşünceleri onların her durumunu
kuşatmalıdır.
İnsan tek başına, aile içinde, toplum arasında,
devlet yönetiminde, bütün yeryüzünde; gizli-açık,
işçi-işveren, yöneten-yönetilen olarak, bollukta ve
darlıkta tek bir kalple yaşar. Bu yüzden hiçbir
durumda kriterleri, değer yargıları ve düşünce
sistemi değişmemelidir. "Allah bir insanın
göğüs boşluğunda iki kalp
yaratmamıştır."
Bu yüzden insanın izleyeceği hareket metodu bir
tanedir. Sadece bir yolda yürümeli, sadece bir vahye ve yalnızca
bir merciye yönelmelidir. Kısacası tek ve ortaksız
Allah'a teslim olmalıdır. Çünkü bir kalp iki İlâh'a
birden kulluk yapamaz, iki efendiye birden hizmet edemez. Aynı
anda iki yolu izleyemez, iki merciye yönelemez. Böyle bir
şey yapmaya kalkıştığı an duygu, düşünce
ve davranış olarak paramparça bir görünüm sergiler,
kendi kendi ile çelişir, et ve kemik
yığınına dönüşür.
Uyulacak sistemin ve izlenecek yolun belirlenmesine ilişkin
bu kesin mesajdan sonra ayet-i kerime "zihar" (Yani,
adamın karısına sen bana anamın
sırtı gibisin demesi) ve evlat edinme geleneklerinin geçersiz
olduklarını duyuruyor. Amaç toplumu açık, normal
ve sağlam temellere dayandırmaktır.