O |
Ahkaf
|
O |
|
23- De ki: "Azabın ne zaman geleceğine dair
bilgi, ancak Allah katındadır. Ben görevlendirildiğim
şeyi size duyuruyorum; fakat sizi cahillik eden bir kavim görüyorum."
24- Nihayet azabın ufukta geniş bir bulut halinde
vadilerine doğru geldiğini görünce "Bu, bize yağmur
yağdıracak bir buluttur"dediler. Hayır, o
sizin acele gelmesini istediğiniz şey, içinde acı
azab bulunan bir rüzgardır.
25- Rabb'inin emriyle herşeyi yıkar, mahveder. Derken
onlar o hale geldiler ki evlerinden başka birşey görünmez
oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle cezalandırınız.
Sizi, uyarmaya sorumlu tutulduğum gibi uyarıyorum
sadece. Size haber verilen azabın ne zaman nasıl
olacağım bilmiyorum. Ben sadece Allah'ın görevlendirdiği
bir elçiyim. Allah la birlikte bilgi ve kudret sahibi oldu umu da
söylüyor değilim, "fakat
sizi cahillik eden bir kavim görüyorum" ahmaklık
ediyorsunuz. Öğüt veren, uyarıcı yakın
kardeşi; böyle yalanlama ve meydan okuma ile karşılamaktan
hangi cahillik hangi ahmaklık daha ileri olabilir?
Anlatım, bu konuda asıl gözetilen son yönünde
ilerlemek için, meydan okuma ve azabı acele isteme
tutumlarına cevap olmak üzere Hud'la kavmi arasındaki
uzun mücadeleyi özet olarak veriyor:
Rivayetler, olayı; sıcaklığın
artıp yağmurun kesilmesiyle havanın kirlenmesi biçiminde
geliştiğini, ardından Allah üzerlerine bir bulut
gönderdiğinde, yağmur yağacağı
samsıyla sevinerek onu vadilerinde karşılamaya çıkıp
"Bu, bize
yağmur yağdıracak bir buluttur" dediklerini
bildiriyorlar.
Onlara cevap olgunun diliyle geliyor: "Hayır
o, sizin acele gelmesini istediğiniz şey, içinde acı
azab bulunan bir rüzgardır. Rabb'inin emriyle herşeyi
yıkar, mahveder." O,
başka bir surede sözü edilen uğultulu azgın
kasırgadır. Nitekim niteliğine ilişkin gelen
ayetten de anlaşılmaktadır: "Üzerinden
geçtiği hiçbir şeyi bırakmıyor, onu
çürütüp kül gibi ediyor." (Zariyat, 42)
Kur'an metni rüzgarı, yıkmakla emrolunmuş
akıllı bir canlı gibi tasvir ediyor; "Rabb'inin
emriyle herşeyi yıkar, mahveder". Bu,
Kur'an'ın insana göstermeye özendiği
varlığın durumuna ilişkin gerçektir. Bu varlık
canlı olup, tüm güçleri aklı selim sahibidir. Hepsi
Rabb'ini idrak etmekte ve O'nun tarafından yükümlü tutulduğuna
yönelmektedir. İnsan da bu güçlerin biridir. Gerçekten
inanıp kalbi hedefe ulaştıran bilgiye açıldığında;
çevresindeki varlığa ilişkin güçleri
anlayabilmekte ve onlarla, hayat ve kavrayışa
ilişkin insanların bildiği,
dışarıdan görünen biçimin dışında
başka bir yolla, akıllı canlıların gerçekleştirdiği
iletişime girebilmektedir. Her şeyde ruh ve hayat
vardır. Fakat biz dış görünüş ve
şekillerce, içler ve gerçeklerden engellenmiş
olduğumuzdan bunu anlayamıyoruz. Çevremizdeki varlık,
açık gözlerin görüp sıradan gözlerin görmediği
örtülerle örtülen sırlarla doludur.
Rüzgar emrolunduğunu yerine getirerek herşeyi
yıkıyor. Bunun sonucu Ad kavmi "Evlerinden
başka bir şeyin görülmediği bir ortada
kalıyorlar". Ne kendileri, ne hayvanları, ne
eşyaları hiçbir şey görünmüyor; ne bir kimse ne
de tüten bir ocağın bulunmadığı ürperti
veren boş evleri ayakta, sadece: "İşte biz
suçlu" ları
böyle cezalandırırız."
Suçlularda hükmünü yürüten, istisnaya yer vermeyen
bir yasa ve yazgı.
Yıkım ve harabeye uğrayanların görünümünü
içeren tablodan, şimdiki benzerlerine dönerek iç dünyalarına,
kalpleri titreten bir değini de bulunuyor:
|
|
O |
|
O |
|