O |
Ahkaf
|
O |
|
16- Onlar öyle kişilerdir ki,
yaptıklarının en iyisini onlardan kabul ederiz ve
onların günahlarım bağışlarız,
cennet halkı arasındadırlar. Bu dünyada
kendilerine söylenen doğru sözün gerçekleşmesidir.
Amellerin en güzeline göre karşılık, günahların
bağışlanması. Dönüş yeri asıl
dostlarla birlikte olmak üzere cennet. Dünyada va'dolundukları
doğru va'din gerçekleşmesi. Allah va'dinden caymaz.
Doğrusu bol ve rahata erdiren bir karşılık.
17- Fakat o kimse ki anasına babasına: "Öf size,
benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken benim
öldükten sonra dirilip çıkarılacağımı
mı bana va'dediyorsunuz?" dedi. Onlarsa Allah'a
sığınarak "Yazık sana, etme, gel inan;
Allah'ın sözü gerçektir" derken O; "Bu,
eskilerin masallarından başka birşey değildir"
der.
Ana baba müslüman, çocuk ise isyankar; ilk inkar ettiği
de onların iyiliği. Onlara, onlardan
bıkkınlığını yansıtan, kaba küstah
ve incitici bir dille hitab ediyor: "Öf
size!" Ardından
asılsız bir bahaneye yaslanarak ahireti inkar ediyor: "Benden
önce nice nesiller gelip geçmişken, benim öldükten sonra
diriltilip çıkarılacağını mı bana
va'dediyorsunuz?" Yani gittiler ve onlardan hiç kimse
dönmedi.
Kıyametin zamanı gelinceye kadar
kopmayacağına ilişkin hüküm kesinleşmiştir.
Diriliş ise dünya hayatının süresi bittikten
sonra topluca oluşacaktır. Dirilişin; önce ölen
bir kuşağın, doğmakta olan
kuşağın döneminde olacağı biçimde,
parça parça oluşacağını kimse söylememiştir.
O bir oyun eğlence veya hedef gözetmeyen anlamsız bir
olay bir yolculuk değil, sona erdiğinde son hesabın
yapılacağı olaydır.
Bilerek yapılan inkarı görüp küfrü işiten
ana baba, bu saldırı ve tecavüz karşısında
ürpererek ona bağırıyorlar: "Onlar Allah'a
sığınarak: `Yazık sana, etme, gel inan,
Allah'ın sözü gerçektir". Duyduklarının
ürkütücülüğünün oluşturduğu korku, sözlerinin
aktarımında kendini gösteriyor. Buna karşın o
küfründe ısrar ediyor, inkarında ilerleyerek: "Bu,
eskilerin masallarından başka bir şey değildir"
diyor.
Burda Allah onu, kaçınılmaz olan sonu açısından
ele alıyor:
18- İşte onlar da kendilerine azab sözü gerekli
olmuş
kimselerdir.
Kendilerinden önce geçen cin ve insan toplulukları
arasında azab içinde bulunacaklardır. Gerçekten onlar
ziyana uğrayanlardır.
Bu ve benzerlerine gerekli olan söz, dini yalanlayan inkarcıların
uğrayacakları cezadır. Onlar çokturlar. Bu türden
nice insan ve cin kuşakları gelip geçmiştir.
Onlara Allah'ın geri kalmaz, değişmez olan
doğru tehdidi yeter: "Onlar
kaybedenlerdir" Dünyada
iman, ahirette Allah'ın rızası ve huzura ermeyi
yitirip, inkarcı ve sapıklara hak olan azaba düçar
olmaktan daha büyük olan hangi kayıptır?
Doğru yolu bulanlarla sapıkların görecekleri
karşılığı özet olarak verdikten sonra;
bunlardan her bir ferde özel olarak uygulanacak değerlendirmenin
duyarlılığını tasvir ediyor:
19- Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır.
Allah, onlara yaptıklarının
karşılığını verir, asla kendilerine
haksızlık yapılmaz.
Yani her grubun göreceği karşılığa
ilişkin bu özetin sınırları içinde kalmak
üzere, özel olarak her ferd kendi yaptığı ve
derecesinin karşılığını elde edecek.
Bunlar insanlar için genel iki örnektirler. Fakat, örneğin
neredeyse iki şahsın kimliklerini. belirleyen ölçüye
varan bu üslup içinde verilmesi, örneğin gerçekmişçesine
canlandırılması açısından daha etkilidir.
Onlarla özel kişilerin kastedildiğine ilişkin
rivayetler de var. Fakat bu rivayetler doğru değil.
İbret kaynağı ve örnek sayılmaları daha
uygundur. Her örneğin ardından gelen
değerlendirmenin ifade tarzı da bu görüşü doğruluyor.
İşte birinci örneğe ilişkin
değerlendirme. "Onlar
öyle kişilerdir ki, yaptıklarının en iyisini
onlardan kabul ederiz ve günahlarını
bağışlarız, cennet halkı
arasındadırlar. Bu, dünyada kendilerine söylenen en doğru
sözün gerçekleşmesidir" İkinci
örneğin değerlendirilmesi de şöyledir: "Onlar
da kendilerine azab sözü gerekli olmuş kimselerdir.
Kendilerinden önce gelen cin ve insan toplulukları
arasında azabın içinde bulunacaklardır. Gerçekten
onlar ziyana uğrayanlardır." Sonra bir genel
değerlendirme yapılıyor: "Herkesin
yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara
yaptıklarının
karşılığını verir; asla kendilerine
haksızlık yapmaz."
Bu değerlendirmelerden anlaşılan onlarla bu gruplar
içinde tekrarlanan örneğin kastedildiği izlenimi
veriyorlar.
|
|
O |
|
O |
|