O |
Ahkaf
|
O |
|
13- Doğrusu, "Rabbimiz Allah'tır" deyip,
sonra da dosdoğru gidenlere korku yoktur, onlar
üzülmeyeceklerdir.
14- İşte onlar cennetliklerdir;
yaptıklarına karşılık olarak, içinde
temelli kalacaklardır.
"Rabbimiz Allah'tır" sözü,
dille söylenip geçilecek bir kelime değil; dahası,
insanın iç dünyasında kalan salt bir inanç da değil.
O eksiksiz bir hayat düsturu olup, hayattaki tüm girişim ve
yönelimleri, hareket ve heyecanları kapsar. Düşünce,
bilinç, insanlar, nesneler, eylemler, olaylar ve bu varlığın
tüm öğeleri arasındaki bağlantı ve
ilişkilere bir ölçü koyar.
"Rabbimiz Allah'tır": Kulluk O'na, yönelim
O'nadır, yalnız O'ndan korkulur ve yalnız O'na
dayanılır.
"Rabbimiz Allah'tır": O'nun
dışında ne bir kimseye ne de herhangi bir şeye
hiçbir şekilde hesap verilmez. O'nun dışında
kimseden korkulmaz, bir yararlılık da umulmaz.
"Rabbimiz Allah'tır": Her girişim, her
düşünce, her değerlendirme O'na yönelik olup, rızası
gözetilir.
"Rabbimiz Allah'tır": O'ndan
başkasının hakimliğine başvurulmaz. O'nun
şeriatından başkasına egemenlik tanınmaz.
O'nun yol göstermesinden başka şeyle doğru yol
bulunmaz.
"Rabbimiz Allah'tır": Varlığın
içerdiği canlı cansız bütün varlıklar
bizimle bağlantılıdır. Allah'la olan
bağlantımız üzerinde onlarla kesişiriz.
İşte bu açılardan "Rabbimiz
Allah'tır",
dilin telaffuz
ettiği bir kelime veya hayatın gerçeklerinden uzak
edilgen bir inanç sistemi değil, eksiksiz bir hayat
programıdır.
"Sonra dosdoğru gidenler." Bu da diğer
önemli bir mesele. Rabbimiz Allah'tır düsturunun
benimsenmesini izleyen tutumun düstura uyarlanması ve
gereklerini yerine getirilmesi konusunda direnilmesi
aşaması kısaca şöyle özetlenebilir:
Psikolojinin dengeye oturması; kalbin dinginliğe ermesi;
duygu ve heyecanların kararlılık kazanarak çok çeşitli
ve etkin olan iç dürtülerle dış dünyadaki cazibeli
şeylerin etkisiyle sallantı, sarsıntı ve
kuşkuya düşmemeleri. Yolun kayganlıklar, dikenler
ve engeller içermesi ve şurdan burdan
sapıklığa çağıran özellikte olmasına
karşın amel ve davranışların seçilmiş
düstur çerçevesinde yürütülmesi.
Dolayısıyla "Rabbimiz Allah'tır" bir
düstur, öğrenilip seçildikten sonra ona göre hareket etme
ikinci aşamadır. Allah'ın kendilerine doğru
olma ve bilgi nasib ettikleri, seçilmiş kişilerdir.
Ayetin "Onlara
korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir" ifadesiyle
değindiği kimseler onlardır. Sistem hedefe götürür
ve ona göre hareket etme de hedefe ulaşmanın güvencesi
iken, korku üzüntü niçin olsun?
İşte "Onlar cennetliklerdir,
yaptıklarına karşılık olarak içinde
temelli kalacaklardır."
"Yaptıkları" kelimesi; "Rabbimiz
Allah'tır" düsturu
ile hayatta ona göre hareket etmenin anlamına açıklık
getiriyor. O, ortada karşılığı cennette
temelli kalış olan bir amelin varlığına
işaret ediyor ki o da; "Rabbimiz Allah'tır"
düsturu çizgisinde gevşemeksizin çalışmanın
vücuda getirdiği ameldir.
Bu noktada, bu dindeki inanca ilişkin kelimelerin, dille söylenen
soyut lafızlar olmadığı bilincine eriyoruz.
İşte `Lâ ilâhe illallah'la yapılan şahitlik,
bir söz olmayıp bir düsturdur. Eğer salt bir söz
olarak kalmış olsa, islamın müslüman olmak için
istenilen sayılı esasları arasında yer
almazdı.
Yine bu noktada; günümüzde milyonların söyleyip de
dudaklarından öteye geçmeyen, hayatlarında herhangi
bir etkisi görülmeyen tanıklığın gerçek değerini
de kavrıyoruz. Onlar putçuluk benzeri cahili bir hayat
düsturu çerçevesinde yaşıyorlar, fakat bir de
bakıyorsunuz ki bu tür sözleri döktürüyor boş
dudakları!
Kuşku yok ki; `Lâ
ilâhe illallah' veya
`Rabbimiz Allah'tır'
bir hayat düsturudurlar.
Vicdan ve ruhların, bu tür sözlerin işaret ettiği
eksiksiz hayat programının arayışına
girmeleri için onlarda önce bunların yer etmesi gerekir.
Bu bölüm, düzelmesi, sapması; düzeldiği ve
saptığı durumlarda
karşılaştığı sonuçlar konusunda fıtratı
izliyor. Çocuklara ana babaya iyi davranmaları tavsiyesi ile
başlıyor. Bu konuya ilişkin tavsiyeler Kur'an'da
genellikle ya Allah inancına ilişkin sözleri izliyor
veya onunla birlikte yer alıyor. Nedeni, güç ve önem açısından
babalık oğulluk bağının, iman
bağından sonra en öncelikli ve gözetilip üstün
tutulmaya en layık bağ olması. Bu birliktelik iki
işareti içerir: Biri yukarıda söylediğimiz.
Diğeri: İman bağı ilk ve öncelikli bağ
olup, en güçlü durumu gözönüne alındığında
da kan bağının onun ardından geldiği.
Bu bölümde insan tutumuna iki örnek yer alıyor: Birinci
örnekte, iman bağı ile ana baba bağı;
hidayete erdiren ve Allah'a ulaştıran doğru yolda
kesişirler. İkincisinde soy bağı
karşılaşmamak üzere iman bağından
ayrılır. Birinci örnekte görülenin varacağı
yer cennet, nasibi müjdelenmektir. İkincidekinin
varacağı yer ateş, azabı haketmektir.
İkinci örnektekinin varacağı yer ve azabı
haketmesine bağlı olarak; kıyamet sahnelerinden bir
sahnede, yoldan çıkma ve büyüklenmenin cezalandırılmasını
canlandıran azabın görünümünü de veriyor.
|
|
O |
|
O |
|