O |
Ahkaf
|
O |
|
5- Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe
kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere yalvarandan daha
sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların
yalvardıklarından habersizdirler.
6- İnsanlar kıyamet günü toplatılınca,
putları onlara düşman olurlar ve
tapınmalarını inkar ederler.
Peygamberimizin geldiği toplumun mensuplarının
kimileri; ya doğrudan ya da meleklerin sembolleri
oldukları varsayımı ile putları, kimileri
ağaçları, kimileri de doğrudan melekleri veya
şeytanı ilah ediniyordu. Onların hepsi de, çağırana
ya hiç veya yararlı bir karşılık vermeyen
şeylerdir. Ağaçlar taşlar hiç karşılık
vermezler, melekler de müşriklere karşılık
vermez. Şeytanlar ise; vesvese verir
sapıklığı önerirler. Sonra; kıyamet günü
insanlar Rabb'inin huzurunda toplandıklarında, bu
ilahlar tapanlarından uzaklaşacaklar. Şeytan dahil.
Nitekim başka bir surede bu gerçek şöyle açıklanıyor:
"Herkese ilişkin hüküm verilip iş işten
geçtikten sonra şeytan, cehennemliklere der ki. Hiç kuşkusuz
Allah'ın size yönelik vaadi doğru idi, ben ise size
verdiğim sözü yerine getirmedim. Benim size yönelik, somut
bir yaptırım gücüm yoktu, sadece sizi yoluma çağırdım
siz de çağrıma uyuverdiniz'. .
O halde beni suçlamayınız, kendinizi suçlayınız,
şimdi ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni
kurtarabilirsiniz. Aslında vaktiyle beni Allah'a ortak
Koşmanızı da onaylamış değildim. Hiç
kuşkusuz zalimler, acıklı bir azap çekeceklerdir."
(İbrahim suresi, 22)
Allah'tan başka şeylerin ilah olduğu
iddiasını reddeden evrensel gerçeğin ardından
onları, iddialarının gerçeği ile dünyada ve
ahirette vereceği sonuçla işte böyle yüzyüze
getiriyor. Her iki durumda da değişmez gerçek kendini
gösteri-yor: Varlık kitabının dile getirdiği,
müşriklerin kendi çıkarlarının
gerektirdiği ve dünya ile ahirette ulaşacakları
sonucun değerlendirilmesinin ortaya koyduğu
Allah'ın birliği gerçeği.
Kur'an'ın, kıyamet gününe kadar kendilerine cevap
vermeyecek ilahlara yal-varanların
sapıklığını kınaması,
Kur'an'ın indiği dönemdeki toplumların
tanıdığı tarihsel ilahlara yönelik ise de,
nassın delaleti ve boyutları bu tarihsel olgudan daha
kapsamlı, daha geniştir. Kendisine yalvarana cevap
vermeyen, cevap verme yeteneğinden yoksunken, hangi yer ve
zamanda olursa olsun Allah'ın dışında birine
yalvarandan daha sapık kimdir? Herkes -kim olursa olsun-
kendisine yal-varana cevap veremez. Allah'ın
dışında dilediğini yapan yoktur. Kuşku
yoktur ki şirk eski müşriklerin bildiği basit türleri
ile sınırlı değildir. Sulta, makam ve mal
sahiplerini Allah'a ortak koşan nice müşrikler var ki,
umutlarını onlara bağlamış yalvarmaktalar.
Oysa onların hepsi de, yalvaranlarına, gerçek bir karşılık
verme gücünden yoksundurlar. Dahası onlar kendilerine yarar
veya zarar verme gücüne sahip değiller.
Dolayısıyla onların o üstün gördükleri kişilere
yalvarmaları şirktir. Onlardan hayır ummaları
şirktir. Onlardan korkmaları şirktir. Fakat bu,
çoklarının bilincinde olmadan işledikleri gizli
şirktir.
MÜŞRİKLERİN İFTİRASI
Müşriklerin durumları ve şirk
inancının tutarsızlığının dile
getirilmesinin ardından surenin akışı
onların Allah'ın Resulü ve onlara getirdiği gerçek
konusundaki tutumlarını gündeme alarak, Allah'ın
birliği meselesini çözüme kavuşturduğu biçimde
vahiy meselesini de çözüme kavuşturuyor:
|
|
O |
|
O |
|