33- Kulakları
sağır edercesine yüksek o gürültü geldiği zaman.
34- İşte o gün
kişi kaçar, kardeşinden,
35- Anasından,
babasından,
36- Eşinden ve
oğullarından.
37- O gün herkesin başından
aşkın işi vardır.
38- Bazı yüzler o
gün parıl parıldır.
39- Güleç ve sevinçli.
40- Bazı yüzler o
gün tozlanmış.
41- Karanlıklar bürümüştür
onları.
42- İşte onlar
hayasız pis kafirlerdir.
İşte dünyadaki
nimetlerin sonu budur ve uzun takdire kapsamlı tedbire ve
insanın yaratılmasında ve yetişmesinde
atılan her adıma ve her aşamaya en uygun düşen
de budur. Bu sahnede surenin girişi ile uyum sağlayan
bir sonuç yer almaktadır. Nitekim girişte bir adam
Allah korkusu ile geliyordu. Bir adamda ihtiyaç hissetmiyor ve doğru
yoldan yüz çeviriyordu. İşte burada bu her iki
adamın Allah'ın terazisindeki değeri ortaya
konmaktadır.
Ayet-i kerimede geçen
"saahha" sözcüğü etkili ve sert bir musiki
tonuna sahiptir. insanın kulak zarını
patlatırcasına bir ağırlığı
vardır. Ağızdan çıkıp kulağa
ulaşıncaya kadar şiddetli bir gürültü ile havayı
yara yara yetişmektedir.
Bu sert ve rahatsız
edici melodi ile peşinde gelen sahneye zemin
hazırlanmaktadır. Bu sahne kişinin kendisine en
yakın olan insanlardan bile kaçıp kurtulmaya çalıştığı
sahnedir. "O gün kişi kaçar; kardeşinden,
anasından, babasından, eşinden ve
oğullarından". Kopmayan bağlarla ve
sağlam ilişkilerle bağlandığı
insanlardan kaçar. Çünkü bu kıyamet ve gürültü bütün
bağları ezip geçmekte ve onları birden
koparıp atmaktadır.
Bu sahnedeki korku
tamamen psikolojik bir korkudur. İnsanı psikolojik
olarak ürkütmekte ve onu kaynağından kopardıktan
sonra egemenliği altına almaktadır. Şimdi
herkes ne hali varsa görmek durumundadır. Herkesin işi
başından aşkındır. Herkesin derdi
kendisine yeter. Herkes öyle bir uğraş vermektedir ki
çaba ve gayretinin bir zerresini dahi geride bırakmamaktadır.
"O gün
herkesin başından aşkın işi vardır."
Bu ifadelerin
ardında gizli olan mesajlar ve bunların arasına
yerleştirilen sinyaller gerçekten derindir ve ezip
geçmektedir. İnsanın vicdanını ve
duygularını meşgul eden bu üzüntü ve kederi
tasvir etmek için bu ifadeden daha özlü ve daha kapsamlı
bir ifade düşünülemez. "O
gün herkesin kendine yeter derdi vardır."
O günde tüm insanların
hali endişedir. Korku içindedir herkes. Çünkü kıyamet
gelmiştir artık. Sonra müminlerin durumları ile
Kafirlerin durumlarını tasvir etmektedir. Cenabı
Allah kendi terazisi ile onların değerini ve
ağırlığını belirledikten sonraki
hallerini gözlerimizin önüne getirmektedir.
"Bazı yüzler o
gün parıl parıldır; güleç, sevinçli."
Bunlar, nurlanmış,
aydınlanmış, sevinçli, güleç Allah'a yönelmiş
yüzlerdir. Rabblerine ümitlerini bağlamışlardır.
O'nun rızasını elde ettiklerini hissettiklerinden
huzur içindedirler. Bunlar korkunç gürültünün korkusundan ve
endişesinden kurtulmuşlar. Bu nedenle
ferahlamış, benzi açılmış, güleç ve
sevinç dolu hale gelmişlerdir. Veya varacakları yeri öğrenmiş
ve gidecekleri yer belli olmuş. Bu nedenle akılları
durduran korkudan sonra içleri açılmış ve
sevinmişlerdir.
"Bazı yüzler o
gün tozlanmış, karanlıklar bürümüştür,
onları. İşte onlar günaha batmış
kafirlerdir."
Bunlara gelince
bunların üzerini de üzüntü ve hüsran tozları
kaplamıştır. Zilletin ve büzülmenin karanlığı
kendilerini kapatmıştır. Çünkü önceden ne yaptığını
bilmektedir ve kendisini bekleyen cezanın ne olduğunu
iyiden iyiye anlamıştır. "İşte
onlar günaha batmış kafirlerdir:' Yani Allah'a ve
peygamberlerine inanmayanlardır. Onun
sınırları dışına çıkanlar,
yasaklarını çiğneyenlerdir.
Onlar ile onların yüzleri
her iki kesimin gideceği yeri tasvir edip çizmektedir.
Sözcükler ve ifadelerle tüm özellikleri ve çehreleri gün
yüzüne çıkarılmıştır. Kur'an
ifadesinin gücü ve ince dikkatli dokunuşları ile bu yüzler
sanki somut hale getirilmiştir.
Böylece surenin başı
ile sonu uyum içine girmektedir. Giriş ölçü gerçeğini
yerleştirmekte sonuç ölçünün neticesini dikte etmektedir.
Ve bu kısa sure onca büyük gerçekleri sahneleri ve
manzaraları vurguları ve mesajları ile özel bir kişiliğe
ulaşmaktadır. Bütün bu özellikleri ile sure bu güzel
ince yapısıyla kendisine has kimliğini
kazanmaktadır.