24- İnsan
yiyeceğine bir baksın.
25-O suyu döktükçe
döktük.
26- Sonra toprağı
güzelce yardık.
27- Orada bitirdik,
taneleri.
28- Üzümler, goncalar,
29- Zeytinler, hurmalar.
30- İri ve sık
ağaçlı bahçeler.
31- Meyveler ve çayırlar.
32- Sizin ve
hayvanlarınızın yararına.
İşte
insanın yiyeceklerinin aşama aşama detaylı
hikayesi budur. insan İşte bu nimetlere
baksın. Bunlarda kendisinin herhangi bir fonksiyonu var
mı? Onların düzenlenmesinde bir yetkisi, bulunuyor mu?
Kendisine hayatı kazandıran ve onu en güzel
şekilde dile getiren el, yiyeceklerini meydana getiren ve
onları harika bir şekilde dile getiren elin kendisidir.
İnsan
yiyeceğine bir baksın. Bunlar insana en yakın,
yapışık, en vazgeçilmez nimetlerdir. Sürekli
olarak gözleri önünde tekrarlanan ve kolayca kendisine sunulan
bu vazgeçilmez nimetlere insan bir baksın. Hayret verici bir
kolaylıkla meydana gelen bu nimetlerin meydana geliş sürecine
baksın. Zira bunların kolayca meydana gelmeleri
onlardaki Hayret verici gerçekliği unutturmaktadır.
Halbuki bu da insanın yaradılışı ve
gelişip yetişmesi gibi bir mucizedir.
Attığı her adım onu yaratan kudretin elindedir.
"Biz suyu döktükçe
döktük."
Suyun yağmur
şeklinde dökülmesi hangi çevrede yaşarsa
yaşasın, hangi derecede bilgi deneyimi olursa olsun her
insanın bilip tanıdığı bir
hakikattır. Bu bir gerçektir. Her insan onunla muhataptır,
onunla yüz yüzedir. insanlık bilimde ilerledikçe bu ayetin
anlamını daha geniş boyutlarda kavramakta ve eski dönemlerde
bilinenin ötesinde bilgiler elde etmektedir. Böylece her insanın
gördüğü ve hergün tekrarlanan bu yağmur
hakkında insanın bilgisi derinleşmektedir.
Büyük okyanusların
meydana gelişine ilişkin şu anki teorilerin
doğruya en yakını, bu okyanusların önce
gökte üstümüzde oluştukları, sonra yeryüzüne boşandıklarını
söyleyen teoridir. Bugün ise okyanuslardan buharlaşan su,
yağmur şeklinde yere inmektédir.
Çağdaş
bilginlerden biri bu konuda diyor ki; "Eğer yer küresinin
güneşten ayrıldığı sıradaki
sıcaklığı on iki bin derece civarında idi.
Veya yeryüzünün sıcaklık derecesi bu kadardı
şeklindeki görüş doğru ise bu demektir ki orada tüm
elementler özgür ve bağımsızdır. Bu nedenle
önemli kimyasal herhangi bir oluşumun meydana gelmesi mümkün
değildi. Yerküresi ya da onu oluşturan parçalar yavaş
yavaş soğumaya başlayınca oluşumlar
meydana geldi ve tanıdığımız gibi dünyanın
hücresi oluştu, darlık oksijen ve hidrojenin
birleşebilmesi için sıcaklık derecesinin dört bin
dereceye düşmesi gerekiyordu. Bu noktaya gelindiğinde
elementler birleştiler. Şimdi bildiğimiz su meydana
geldi. Ve yerkürenin semasını kuşattı. Bu
sıradan olay gerçekten korkunç büyüklükte meydana gelmiş
olmalıdır. Bütün okyanuslar gökte bulunuyordu.
Birbiriyle birleşmeyen elementlerin tamamı havada gaz
halinde bulunuyorlardı. Atmosferin dış yüzeyinde
oluştuktan sonra yere doğru inmeye başladı.
Fakat ona ulaşması henüz mümkün değildi. Zira
sıcaklık derecesi binlerce mil uzaklıktaki mesafeye
oranla yere yaklaştıkça artıyordu. Doğal
olarak suyun yeryüzüne ulaştığı tufan
zamanı geldi. Ulaşıp buhar şeklinde tekrar yükseliyordu.
Okyanusların havada olduğu sıralarda
soğumanın ilerlemesi ile meydana gelen taşmalar gerçekten
her türlü tahminin üstünde beklenenin çok ilerisinde meydana
gelmiştir. Ve bu coşku patlamalarla birlikte devam edip
gitmiştir:
Biz Kur'an ayetlerini bu
teoriye bağlamasak ta bu teori bizim bu ayetlere ve
işaret edilen tarihe ilişkin düşüncelerimizin sınırlarını
genişletmektedir. Suyun bardaktan
boşanırcasına dökülmesi tarihine bir boyut kazandırmaktadır.
Bu teori doğru da olabilir. Yeryüzündeki suyun aslına
ilişkin başka teoriler de söz konusu olabilir. Fakat
Kur'an'ın hükmü her çevrede ve her nesilde yetişen tüm
insanlara hükmedecek niteliğini her zaman korur.
İşte
yiyeceğin ilk kıssası budur: "Biz suyu döktükçe
döktük." Hiç kimse herhangi bir şekilde bu suyu
meydana getirdiğini iddia edemez. Meydana geliş
tarihinde veya onun yeryüzüne gönderilmesinde etkisi olduğunu,
fonksiyonu olduğunu söyleyemez. Yiyeceğin
kıssası bu yolda kendi yasasına göre sürüp gider.
Müdahale kabul etmez.
"Sonra toprağı
güzelce yardık."
Bu suyun dökülmesinden
sonraki aşamadır. İşte bu aşama kendi
kudretinden başka bir kudretle, kendi planlamasından
başka bir planlama ile suyun gökten yere indiğini, yeri
yardığını, toprağının
arasına sızdığını seyreden veya
yaratıcısının kudreti ile yerin
toprağını yaran ve yeryüzünde havaya doğru yükselen
bitkinin acizliğine ve cılızlığına
rağmen üzerindeki kat kat ağırlığı
yararak çıktığını seyreden, idare eden
elin ona yeri yardıkça yardığını,
yumuşak, nazik ve körpe olan filizlerin toprağa hakim
olmasını sağlayan rahmanın elini gören, her
ilkel insana bununla hitab edilmesi uygundur. Çünkü bu herkesin
gözleri önünde meydana gelen bir mucizedir. Tohumun topraktan
çimlenip, filizlenmesini düşünen herkes bu mucizeyi
görür. Yumuşacık filizin içinde gizli olan gücün bağımsızlığını,
özgürlüğünü hisseder.
İnsanlık bilim
alanında ilerlediğinde ise Kur'an'ın bu hükmüne
ilişkin düşüncesinde yeni yeni boyutlara erişebilir.
Yerin bitkiler için yarılması olayında bizim düşündüklerimizin
çok ilerisinde düşüncelere ulaşabilirler. Az önce değindiğimiz
bilimsel teorinin işaret ettiği korkunç taşmalar
sebebi ile yeryüzünün kabuk kısmındaki kayaların
ufalanmaları bugünkü bilginlerin yeryüzünü kaplayan ve
kabuğunu oluşturan sert kayaların
ufalanmalarına yardımcı olduğunu
varsaydıkları pekçok atmosferde etkili faktörleri
zamanla yeryüzünde etkine elverişli bir toprak
tabakasını oluşturduğu ifade edilmektedir.
İşte bu da suyun döküldükçe dökülmesi tarihinde
meydana getirdiği suyun yan etkilerinden biridir ve bu Kur'an
ayetlerinin değindiği birbirini izleyen olaylarla daha
çok uyum sağlamıştır.
İşte bu, ister
şu, isterse bunlardan başka birşey olsun, meydana
gelen önceki iki ayetin işaret ettiği bu olay sürecin
üçüncü aşamasıdır. Bu aşama bütün çeşitleri
ve türleri ile bitkilerdir. Burada bu bitkilerin muhataba en yakınlarından
insan ve hayvanin en güzel ihtiyaçlarından
bazıları zikredilmiştir.
"Orada taneler
bitirdik."
Bu bütün taneleri kapsamaktadır. İnsanların
herhangi bir şekilde yediği taneleri ve hayvanların
herhangi bir halde kendisiyle beslendikleri bütün taneleri ile
beslenmektedir.
"Üzümler, goncalar."
Üzüm herkesçe bilinen
üzümdür. Sebzeler ise taze ve yaş olarak yenen ve
peşpeşe koparılan yeşil bitkilerdir.
"Zeytinler, hurmalar,
iri ve sık ağaçlı bahçeler, meyveler ve çayırlar."
Zeytin ve hurma her
Arabın bildiği meyvelerdir. Tüm bahçeleri kapsamaktadır.
Bunlar meyve ağaçlarından oluşan ve etrafı
duvarlarla çevrilen bahçelerdir. Ayet-i kerimede geçen "gulben"
kelimesi gulebanın çoğuludur. Yani dalları
birbirine girmiş büyük ve iri ağaçlar. Meyve ise
bahçelerin ürünüdür. Eb kavramı ise hakim kanaata göre
hayvanların yiyecekleridir. Hz. Ömer bu kelimenin anlamını
sormuş, sonra bu konuda kendi kendini
kınamıştır. Nitekim Naziat suresinde bununla
ilgili hadisi aktarmıştık. Biz bu konuda başka
birşey ilave etmiyoruz.
İşte
yiyeceklerin hikayesi budur. Onların hepsi insanı
yaratan el tarafından yaratılmışlardır.
Herhangi bir aşamada insanlar üzerinde bir etkisi ve gücü
olduğunu iddia edemez. Yere ektiği tohumları ve
taneleri o yaratmamış ve icad etmemiştir.
Başta bunların yaratılması insan düşüncesinin
ve kavrayışının çok ötesindedir. Elinin altındaki
toprak aynıdır. Fakat taneler ve tohumlar çok çeşitlidir.
Her biri yanyana bakınan tarlalarda meyvesini vermektedir.
Hepsi aynı su ile sulanmaktadır. Fakat
yaratıcı el bitkileri ve meyveleri çeşit çeşit
ortaya çıkarmaktadır. Küçücük tohumda kendisini
meydana getiren ağacın tüm özelliğini korumakta
ve bunları doğurduğu yavrusuna aktarmaktadır.
Bunların hepsi insanlardan habersiz olarak meydana
gelmektedir. İnsanlar onların sırrını
bilmez. işlerine müdahale edemez ve onların
işlerinin düzenlenmesinde insanlara danışılmaz.
İşte kudret
elinin meydana getirdiği yiyeceklerin hikayesi budur.
"Sizin ve
hayvanlarınızın geçimi için."
Belli bir süreye kadar.
Bu geçim süresi bir gün sona erecektir. Yüce Allah bu sona erişi
hayatı belirlediği günde belirlemiştir. Bu
yararlanma döneminden sonra başka bir şey meydana
gelecektir. insanlar onu gelmeden önce düşünmelidirler.