17- Kahrolası insan
ne kadar da nankördür.
18- Allah onu hangi
şeyden yarattı.
19- Nutfe (sperm) den.
Onu yarattı ve ona biçim verdi.
20- Sonra ona yolu
kolaylaştırmıştır.
21- Sonra onu öldürdü,
kabre koydurdu.
22- Sonra dilediği
zaman onu yeniden diriltti.
23- Hayır, insan
hala Allah'ın kendisine emrettiğini yapmadı.
"Kahrolası
insan!" Çünkü
o Hayret verici işleriyle kahrolmayı hak etmektedir. Bu
ifade biçimi onun yaptığı işin dehşetini,
çirkinliğini ve kötülüğünü ifade etmektedir. Ayrıca
onun çirkinliği ve kötülüğü yüzünden ölümü
gerektirecek cinayetler işlediği dile getirilmektedir.
"Ne kadar
inkarcıdır o!" Kafirliği
ve inkarcılığı ne de katıdır.
Yaradılışının ve gelişmesinin
gereklerini ne de çok reddetmektedir, tanımamaktadır.
Eğer bu gereklere riayet etseydi yaratıcısına
şükreder, dünyada alçak gönüllü olur, ahiretini hatırlardı.
Yoksa o neye dayanarak büyükleniyor,
yüz çeviriyor ve ihtiyaç duymuyor. Onun aslı nedir ki,
kaynağı nedir ki?
"Allah onu hangi
şeyden yarattı?"
Onun aslı yalın,
alçak gönüllü bir köktendir. Bütün değerini
Allah'ın lütfundan ve nimetinden, takdirinden ve planından
almaktadır.
"Nutfe (sperm)den.
Onu yarattı ve ona biçim verdi."
Hiçbir değeri
olmayan bu şeyden ve hiçbir ağırlığı
bulunmayan, dayanağı olmayan bu asıldan
yarattı. Fakat onun yaratıcısı ona biçim
verdi. Güzelce herşeyini düzenledi. Sağlam bir
yapı olarak onu takdir buyurdu. Kendi
bağışından ona bir değer, bir kıymet
kazandırdı. Böylece o eli ayağı düzgün bir
yaratık oldu. Şerefli bir varlık konumuna geldi. Bu
alçak aslından onu yüksek makama çıkardı. Yeryüzünü
içindeki tüm varlıklarla onun emrine verdi.
"Sonra ona yolu
kolaylaştırmıştır."
Hayat yolunun veya
hidayet yolunun imkanlarını önüne serdi. Bünyesine
yerleştirdiği özellikler ve yeteneklerle yaşamını
kolaylaştırdı. Hem hayat sürecini hem de hidayet
yolunu önüne yaydı.
Yolculuk sona erene kadar.
Her canlının ister istemez ve çaresiz olarak gelip
dayanacağı, varacağı sona yetişene kadar.
"Sonra onu
öldürdü ve kabre koydurdu."
Demek ki onun en sondaki
durumu, en baştaki durumu gibidir. Dilediğinde onu
hayata çıkaran ve dilediğinde hayatını sona
erdirenin elindedir her şey. İşte bu kudret eli
onun son sığınağını yeryüzünün bağrında
hazırlamıştır. Bunun için bir ikram ve bir
korumadır. Çünkü onun kendi halinde çürümesini ve kırılıp
un ufak olmasını yasa haline getirmemiştir. Onun
fıtratını ölüsünü saklamayı ve kabre koyma
arzusunu yerleştirmiştir. İşte bu da yüce
Allah'ın ona yönelik planı ve takdirinin bir parçası
idi.
İnsan Allah'ın
dilediği zaman gelip çatıncaya kadar toprağın
bağrında kalacaktır. Allah'ın emri gelince
tekrar onu hayata döndürecek ve yapmak istediğini
yapacaktır.
"Sonra dilediği
zaman onu yeniden diriltir."
Yani o başı
boş bırakılmamıştır. Hesaba
çekilmede n yaptıklarının
karşılığını almadan çekip gidecek
te değildir. Bu iş için hazırlandığını,
bu yetenekte yaratıldığını görmüyor mu?
"Hayır insan
hala Allah'ın kendisine emrettiğini yapmadı."
İnsan bütün
bireyleri ile bütün nesilleri ile insan genel olarak hayatının
son demine kadar Allah'ın emrini hakkıyla yerine
getiremeyecektir. İşte Lemma edatı ile cümlenin
verdiği mesaj budur. Hayır o kusurludur, eksiktir. Görevini
hakkı ile yapmamıştır. Aslını ve
yetişmesini gerçek anlamda hatırlayıp üzerinde
düşünmemiştir. Kendisini yaratana doğru yolu gösterene,
koruyana karşı hakkı ile şükür görevini
yerine getirmemiştir. Hesap ve ceza gününe hazırlık
niteliğindeki bu dünya üzerindeki göçü sona ermemiştir.
İşte insan bütünü ile bundan ibarettir. Buna rağmen
çoğunluk yüz çevirip burun kıvırır.
Doğru yola karşı üstünlük kompleksine kapılır.
Kendini ona muhtaç hissetmez!
Yeni bir bölümde
surenin akışı başka bir dokunuşa geçmektedir.
Bu yeni dokunuş insanın yaradılışı
ve yetişmesi gerçeğidir. insan bu yolculuğu
boyunca yemeğine, kendi yiyeceklerine ve
hayvanlarının yiyeceklerine bakmaz mı? Bunlar yüce
yaratıcı olan Allah'ın kendi hizmetine verdiği
nimetlerden sadece bazılarıdır.