* HATA VE ÂMDEN HATA

 

ـ4954 ـ1ـ عن ابن عبّاس رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قَالَ رَسولُ اللّهِ #: مَنْ قُتِلَ في عِمِّيَّا أوْ رِمّياً تَكُونُ بَيْنَهُمْ

بِحَجَرٍ أوْ بِسَوْطٍ أوْ ضَرْبٍ بِالْعَصَا فَهُوَ خَطَأٌ وَعَقْلُهُ الْخَطَأ، وَمَنْ قُتِلَ عَمْداً فَهُوَ قَوَدٌ، وَمَنْ حَالَ دُونَهُ فَعَلَيْهِ لَعْنَةُ اللّهِ وَغَضَبُهُ، وََ يُقْبَلُ مِنْهُ صَرْفٌ وََ عَدْلٌ[. أخرجه أبو داود والنسائي.»العِمِّيّا« بكسر العين وتشديد الميم المكسورة والقصر مصدر، ومعناه أن يوجد بينهم قتيل يعمى أمره و يتبين قاتله، فحكمه حكم قتيل الخطأ تجب فيه الدية .

 

1. (4954)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim, aralarında taş atışması veya kamçı veya sopa darbı  gibi durumlarda mübhem şekilde öldürülürse (bunun hükmü) hataen öldürme hükmüne tabidir, diyeti de hata diyetidir. Kim bu diyetin yerine getirilmesine mani olursa Allah'ın lanet ve gadabı üzerine olsun. Onun hiçbir farz  ve nafile hayrı kabul edilmeyecektir." [Ebu Davud,  Diyat 17, (4539, 4540), 28, (4591); Nesâî, Kasâme 29, (8, 40).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Bu hadiste birbirlerine taş atan veya sopa sallayan, kamçı vuran iki tarafın kavgası sırasında kim tarafından öldürüldüğü, ne suretle öldüğü bilinemeyen bir maktulün görülmesi durumunda verilecek hüküm  belirtilmektedir: Resulullah bunun hükmü, âmden katl değil, hataen katldir demektedir.

Ulemâ, bu kişinin diyetini kim ödeyecek meselesinde ihtilaf etmiştir:

* İmam Mâlik: "Bununla niza edenler" der.

* Ahmed İbnu Hanbel: "Diyeti, diğerlerinin akilelerinedir. Ancak, muayyen bir adam üzerinde iddiada bulunacak olurlarsa, kasâmeye başvurulur" demiştir. İshak da bu görüştedir.

* İbnu  Ebî Leylâ ve Ebu Yusuf: "Bunun diyeti aralarında kavga yapan her iki grubun akilelerinedir" der.

* Evzâî: "Çarpışan her iki grubadır. Ancak bu gruplar dışından beyyine getirip: "Falan öldürdü" diye isbatlarsa, bu durumda o kimseye kısas gerekir" demiştir.

* Şafiî: "Bir şahıs veya bir grup hakkında "Bu (veya bunlar) öldürdü" diye iddia edecek olurlarsa  kasâme gerekir, aksi takdirde ne diyet ne de kısas gerekir" demiştir.

* Ebu Hanîfe: "Öldürülenin sahipleri başka birinin üzerinde iddiada bulunmazlarsa, ölünün bulunduğu kabilenin  akilesinedir" demiştir.[2]

 

ـ4955 ـ2ـ وعن وائل بن حجر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]جَاءَ رَجُلٌ الى رسولِ اللّهِ # يَقُودُ آخَرَ بِنِسْعَةٍ. فقَالَ: يا رَسولَ اللّهِ هذَا قَتَلَ أخِي؟ فقَالَ رسُولُ اللّهِ # أقَتَلْتَهُ؟ فقَالَ: إنَّهُ لَوْ لَمْ يَعْتَرِفْ أقَمْتُ عَلَيْهِ الْبيِّنَةَ. فقَالَ: نَعَمْ، قَتَلْتُهُ. قَالَ: كَيْفَ قَتَلْتَهُ؟ قَالَ: كُنْتُ أنَا وَهُوَ نَخْتَبِطُ مِنْ شَجَرَةٍ فَسَبَّنِي وَأغْضَبَنِي فَضَرَبْتُهُ بِالْفَأسِ عَلى قَرْنِهِ فَقَتَلْتُهُ[. أخرجه مسلم وأبو داود والنسائي.وزاد أبو داود: »وَلَمْ أُرِدْ قَتْلَهُ. فقَالَ لَهُ رَسُولُ اللّهِ #: هَلْ لَكَ مِنْ شَىْءٍ تُؤْدّيهِ عِنْ نَفْسِكَ؟ قَالَ: مَالي مِنْ مَالِ إَّ كِسَائِي وَفَأسِي فَقَالَ: أتَرَى قَوْمَكَ يَشْتَرُونَكَ؟ قَالَ: أنَا أهْوَنُ عَلى قَوْمِي مِن ذلِكَ. فَرَمَى إلَيْهِ النّبِىُّ # بِنِسْعَتِهِ وَقَالَ: دُونَكَ صَاحِبَكَ، فَانْطَلَقَ بِهِ الرَّجُلُ، فَلَمَّا وَلّى. قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنْ قَتَلَهُ فَهُوَ مِثْلُهُ. فَرَجَعَ إلَيْهِ، فقَالَ: يَا رَسُولُ اللّهِ؟ بَلَغَنِى أنَّكَ قُلْتَ إنْ قَتَلَهُ فَهُوَ مِثْلُهُ، وَمَا أخَذْتُهُ إَّ بِأمْرِكَ. فقَالَ #: أمَا تُرِيدُ أنْ يَبُوءَ بِإثْمِهِ وَإثْمِ صَاحِبِكَ. قَالَ: بَلَى يَا نَبِيَّ اللّهِ، قَالَ: فإنَّ ذلِكَ كَذلِكَ. قَالَ: فَرَمَى بِنِسْعَتِهِ وَخَلّى سَبِيلَهُ«.»النّسعةُ« سير يضفر على شبه اََعْنَة، تَشدّ به الرحال.وقوله: »إنْ قَتَلَهُ فَهُوَ مِثْلهُ« يحتمل وجهين: أحدهما أنه لم ير لصاحب الدم أن يقتله ‘نه ادعى أن

قتله كان خطأ أو كان شبه عمد فأورث شبهة في نفي القود؛ والثاني أنه إن أراد أنه مثله في حكم البواء فصارا متساويين فضل للمقتصّ حيث استوفى حقه من المقتص منه .

 

2. (4955)- Vail İbnu Hucr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm'a bir adam geldi, bir başkasını kayışla bağlamış getiriyordu.

"Ey Allah'ın Resulü! Bu, kardeşimi öldürdü!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Doğru mu, kardeşini mi öldürdün?"  diye sordu. Getiren adam:

"Şayet itiraf etmezse, aleyhine beyyine getirebilirim!" dedi. Öbürü:

"Evet kardeşini öldürdüm!" diye itiraf etti. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Nasıl öldürdün?" diye sordu. Adam açıkladı:

"O ve ben bir ağaçtan yaprak çırpıyorduk, bana küfredip beni kızdırdı, ben de baltayla başına vurup öldürdüm." [Müslim, Kasâme 32, (1680); Ebu Davud, Diyat 3, (4499, 4500, 4501); Nesâî, Kasame 5, (8, 13-18).]

Ebu Davud şu ziyadede bulundu: "Ben onu öldürmeyi düşünmemiştim."

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Kendinden ödeyeceğin bir şeyin var mı?" diye sordu. Adam:

"Benim şu elbise ve  baltamdan başka bir şeyim  yok!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Ne dersin, kavmin seni satın alır mı (fidyeni öder mi)?" buyurdu. Adam:

"Ben kavmim nazarında o kadar kıymetli değilim ki!" dedi. Bunun üzerine (aleyhissalâtu vesselâm) kayıştan ipi getiren adama attı ve "Al  adamını!" buyurdu. Adam onu alıp oradan ayrıldı. Onlar dönünce Aleyhissalâtu vesselâm:

"Eğer onu öldürürse, o da onun mislidir" buyurdular. Adam geri gelip:

"Ey Allah'ın Resûlü! "Eğer onu öldürürse o da onun mislidir"  dediğiniz bana  ulaştı. Oysa ben onu sizin emriniz üzerine aldım" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Sen onun hem kendi günahı ve hem de (öldürdüğü) arkadaşının günahıyla dönmesini istemiyor musun?" buyurdu. Adam:

"Evet ey Allah'ın Resûlü!" deyince Aleyhissalâtu vesselâm:

"Bu iş böyledir!" buyurdu. Bunun üzerine adam kayışı atıp, adamı serbest bıraktı." [Müslim, Kasame 32, (1680); Ebu Davud, Diyat 3, (4999, 4500, 4501); Nesâî, Kasâme 5, (8, 13-18).][3]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Nis'a, deriden örülen ipe denir. Dilimizde buna kayış deriz.

2- Hadis, Ebu Davud'da muhtelif vecihlerde kaydedilmiştir. Tarikler arasında bazı ziyadeler mevcut. Bir veçhinde Resulullah katilin affını taleb eder. Ölenin velisi kabul etmez. Diyet teklif eder, veli onu  da kabul etmez. Dördüncü sefer: "Eğer onu affedersen o kendi günahı ve öldürdüğü kimsenin günahı ile  öbür dünyaya gider ve cehennemlik olur" der. Velî, bu söz üzerine adamı affeder ve kölenin ipini bırakır. Ravi: "Ben onun ipini sürüyerek geri döndüğünü gördüm!" der.

3- Hadiste, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın öldürme hâdisesini tahkik ettiğini, ne suretle vukua geldiğini araştırdığını görmekteyiz.

4- Sindî şu açıklamayı sunar: "Dendi ki: "Katil, kendi eski günahlarına ilaveten öldürme günahını da boynuna yüklenerek döner. Eğer katil  suçuna mukabil öldürülürse, bu öldürmeden dolayı yüklendiği günaha keffaret olur."

Nevevî de şöyle der: "Mânası: "Katil, maktulün günahını  yüklenir, velinin de günahını yüklenir. Çünkü kardeşini öldürerek onu da zarara uğratmıştır. Bu, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a hassaten  bu adamla ilgili olarak vahyedilmiş olabilir. Mamafih mânanın şöyle olma ihtimali de var: "Katili affın, senin ve öldürülen kardeşinin günahlarının düşmesine sebep olabilir. Bu günahlardan murad onların eski günahlarıdır, bunların katilin günahıyla bir ilgisi yoktur. Böylece "döner"in manası, "düşer" olur. Bu lafzı ona mecazi olarak ıtlak etmiştir."

Dönme  kelimesinin ifade edebileceği başka ihtimallere de yer veren Sindî der ki: "İkisinin günahıyla dönmesi"nin mânası şu da olabilir: "Her ikisinin de günahının ortadan  kalkmış olmasıyla dönmesidir. Muhtemeldir ki, Allah Teala hazretleri, velinin katili affetmesi sebebiyle razı oldu da hem veliyi hem de maktulü mağfiret buyurdu. Böylece katil, o ikisi mağfiretle günahtan arınmış oldukları halde döner."

5- "Eğer onu öldürürse o da onun mislidir" sözü iki mânaya muhtemeldir.

1) Onu, kana veli olan kimsenin öldürmesini uygun görmemiştir. Çünkü, katil hataen veya şibh-i amd suretiyle öldürdüğünü iddia etmektedir. Bu durum kısasın kalkmasına yeterli bir şüphedir. Fıkıhta kaidedir: Şüphe hali  haddlerin tatbikatını düşürür.

2) Dönme halinde, velinin katilin durumunda olduğu da  murad edilmiş olabilir. Böylece her ikisi birbirlerine eşit olurlar. Şöyle ki: "Kısas yapan veli, kısasla katilden hakkını alınca, katile bir üstünlüğü kalmaz.

6- Hattâbî der ki: "Hadiste şu hükümler var:

* Veli kısas yapmak veya diyet almak hususunda muhayyerdir.

* Amden öldürmenin diyeti, caninin malından alınır.

* İmam, kısas kesinleştikten sonra, kana veli olan kimse nezdinde affetmesi için katil lehine şefaatte bulunur.

* Katilin kaçmasından korkulduğu takdirde bağlanması mübahtır.

* İp ve bağ altında getirilen kimsenin ikrarı caizdir.

* Katil affedilirse ta'zir gerekmez. Ancak İmam Malik'in "Afdan sonra yüz sopa vurulur, bir yıl da hapsedilir" dediği hikâye edilmiştir."[4]

 

ـ4956 ـ3ـ وعن أبي هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَتلَ رَجُلٌ رَجًُ عَلى عَهْدِ رَسُولِ اللّهِ # فَرُفِعَ الى النّبِىِّ # فَدَفَعَهُ الى وَلِي الْمَقْتُولِ. فقَالَ الْقَاتِلُ: يَا رَسُولَ اللّهِ مَا أرَدْتُ قَتَلَهُ. فقَالَ # لِلْوَلِىِّ: أمَا إنّهُ إنْ كَانَ صَادِقاً فَقَتَلْتَهُ دَخَلْتَ النَّارَ فَخَلّى سَبِيلَهُ، وَكَانَ مَكْتُوفاً بِنسْعَةٍ فَخَرَجَ يَجُرُّ نِسْعَتَهُ، فَسُمّى ذَا النِّسْعَةِ[. أخرجه أصحاب السنن .

 

3. (4956)- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında bir adam bir adamı öldürmüştü. Hâdise Aleyhissalâtu vesselâm'a geldi. (Meseleyi tahkikten sonra) katili, maktulün velisine teslim etti. Katil:

"Ey Allah'ın Resûlü! Ben onu öldürmeyi kasdetmemiştim (kazaen öldürdüm)! " dedi. Aleyhissalâtu vesselâm veliye:

"Eğer bu sözünde sadık ise ve doğruyu söylüyorsa, bu durumda onu öldürdüğün takdirde ateşe gidersin!" buyurdu. Bunun üzerine veli, adamı salıverdi. Adam bir kayışla bağlı idi, kayışını sürüyerek uzaklaştı. Bundan sonra kendisine zu'nnis'a (kayışlı) adı takıldı." [Tirmizî, Diyât 13, (1407); Ebu Davud, Diyat 3, (4493); Nesâî, Kasâme 5, (8, 13).][5]

 

AÇIKLAMA için önceki hadise bakılsın. [6]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/169.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/169-170.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/171-172.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/172-173.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/173.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/173.