İKİNCİ FASIL

 

İNSAN UZUVLARIYLA İLGİLİ KISAS

 

* DİŞ

 

ـ4975 ـ1ـ عن عمران بن حصين رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]عضَّ رَجُلٌ يَدَ رَجُلٍ فَنَزَعهَا مِنْ فِيهِ، فَوَقَعَتْ ثَنِيّتَاهُ. فَاخْتَصََما الى رَسُولِ اللّهِ #: فقَالَ: يَعَضُّ أحَدُكُمْ يَدَ أخِيهِ كَمَا يَعَضُّ الْفَحْلُ؟ َدِيَةَ لَكَ[. أخرجه الخمسة إ أبا داود.وزاد الترمذي: »فَأنْزَلَ اللّهُ تَعالى: وَالْجُرُوحَ قِصَاصٌ«.وزاد مسلم في أخرى: »فقَالَ رسولُ اللّهِ #: مَا تَأمُرُنِي؟ تَأمُرُنِي أنْ آمُرُهُ أنْ يَدَعَ يَدَهُ في فِيكَ تَقْضَهُمَا كَمَا يَقْضِمُ الْفَحْلُ؟ ادْفَعْ يَدَكَ حَتّى يَقْضَمَهَا ثُمّ انْزَعْهَا« .

 

1. (4975)- İmran İbnu Husayn (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Bir adam  bir adamın elini  ısırmıştı. Eli ısırılan, öbürünün ağzından elini (hızla) çekti. Bu yüzden ısıranın iki dişi döküldü. Bunun üzerine ihtilaf edip Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) nezdinde dava açtılar.

"Biriniz diğerinin elini erkek deve gibi ısırmaya mı kalktı? Bunun için sana diyet yok!" buyurdular. [Buhârî, Diyat 18; Müslim, Kasame 19, (1673); Tirmizî, Diyat 20, (1416); Nesâî, Kasâme 17, (8, 28, 29).]

Müslim'in bir diğer rivayetinde şu ziyade gelmiştir. "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bana ne emrediyorsun? Elini ağzına koymasını söyleyeyim de onu boğa gibi dişleyesin öyle mi? Ver elini de ısırsın, sonra çık!" buyurdular." [1]

 

AÇIKLAMA:

 

Seniyye, ön dişlere denir.

İmam Âzam'la İmam Şafiî başta bir çok fukaha sadedinde olduğumuz hadisi esas alarak, eli ısırılan kimse elini çekerek ısıranın dişlerini sökecek olsa diyet gerekmeyeceğine hükmetmiştir. İmam Malik, diyet gerektiğine kaildir. İmam Malik'in görüşü, "yavaş çekme imkanı olduğu halde hızla çekme durumuyla ilgilidir" diye te'vil edilmiştir.[2]

 

ـ4976 ـ2ـ وعن أنس بن مالك رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّ الرُّبَيِّعَ عَمَّتَهُ كَسَرَتْ ثَنِيّةَ جَارِيَةٍ، فَطَلَبُوا إلَيْهَا الْعَفْوَ فَأبَوا. فَعَرَضُوا ا‘رْشَ فَأبَوْا. فَأتُوا رَسولَ اللّهِ # فَأبَوْا إَّ الْقِصَاصَ. فأمَرَ # بِالْقِصَاصِ. فقَالَ أنَسُ بْنُ النَّضْرِ: أتُكْسَرُ ثَنِيّةُ الرُّبَيْعِ؟ َ؛ وَالّذِى بَعَثَكَ بِالْحَقِّ َ تُكْسَرُ ثَنِيّتُهَا. فَقَالَ #: يَا أنَسُ، كِتَابُ اللّهِ الْقِصَاصُ. فَرضِيَ الْقَوْمُ فَعَفَوْا. فقَالَ #: إنَّ مِنْ عِبَادِ اللّهِ مَنْ أقْسَمَ عَلى اللّهِ ‘برّهُ[. أخرجه الخمسة إ الترمذي .

 

2. (4976)- Hz. Enes İbnu Mâlik (radıyallahu anh) anlatıyor: "Halası Rübeyyi', bir genç kızın ön dişini kırmıştı. Ondan affetmesini talep ettiler, kabul etmediler; diyet teklif ettiler, bunu da kabul etmediler. Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm'a gittilerse de, kız tarafı kısas talebinde direndiler. Aleyhissalâtu vesselâm bunun üzerine kısas emretti.

Enes İbnu'n-Nadr: "Rübeyyi'in dişi kırılır mı? Hayır! Seni hak ile gönderen Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun, onun dişi kırılmaz!" dedi. Bunun üzerine (aleyhissalâtu vesselâm):

"Ey Enes! Kısas Allah'ın kitabıdır (emridir)" buyurdular. Bunun üzerine kız tarafı  razı olup, affettiler.

Aleyhissalâtu vesselâm (Enes İbnu'n-Nadr'ı takdir ederek):

"Allah'ın öyle kulları var ki, (bir iş için) Allah'a yemin etse, Allah onu boş çevirmeyip dilediğini yerine getirerek yemininde  hanis kılmaz"  buyurdular." [Buhârî, Diyat 19, Sulh 8, Tefsir, Bakara 23, Tefsir, Maide 6; Müslim, Kasâme 24, (1675); Ebu Davud, Diyat 39, (4595); Nesâî, Kasâme 16, (8, 27).] [3]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Hadis şu fevaidi ihtiva etmektedir:

* Kişinin, olacağını zannettiği şeye yemin etmesi caizdir.

* Böyle bir durumda, dilediği yerine gelen hakkında sena etmek -fitneden emin olunursa- caizdir.

* Kısasın affı için şefaat müstehabtır.

* Kısası affetmek de müstehabtır.

* Kısas veya diyette muhayyerlik, hakk ödeyecek olana değil, hakk  alacak olanadır.

* Diş ve yaralamalarda, kadınlar arasında kısas sabittir.

* Diyet hususunda sulh caridir.

* Diş kırma fiilinde de kısas caridir. Ancak bunun yeri, mislinin icrası mümkün olan hallerdir. Şöyle ki: Kırılan zabtedilmiştir, aynı miktar, eğe ile caninin  dişinden koparılabilecektir.

* Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Enes İbnu'n-Nadr'ı övmek suretiyle onun Allah nezdinde, yeminini  yerine getirerek mahcubiyetten kurtaracak bir makamı olduğunu ifade etmiştir. Böylece dişi kırılan kız tarafının kalbine, sulh etmeleri hususunda Cenab-ı Hak ilham atmış olmaktadır. Onların sulha yanaşıp, affetmek  suretiyle dişte kısasa gitmemeleri bir lutf-u İlâhî olmaktadır ve buna da Enes İbnu'n-Nadr'ın yemini müessir olmuştur.[4]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/192.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/193.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/193.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/194.