ÜÇÜNCÜ FASIL

 

KENDİNİ ÖLDÜRMENİN HÜKMÜ

 

ـ4935 ـ1ـ عن أبِى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسولُ اللّهِ #: مَنْ تَردّى مِنْ جَبَلٍ فقَتَلَ نَفْسَهُ فَهُوَ في نَارِ جَهَنّمَ يَتَرَدّى فيهَا خَالِداً مُخَلّداً فيهَا أبَداً، وَمَنْ تَحَسّى سُمّا فَقَتَلَ نَفْسَهُ فَسُمُّهُ في يَدِهِ يَتَحَسّاهُ في نَارِ جَهَنّمَ خَالِداً مُخَلّداً فيهَا أبَداً، وَمَنْ قَتَلَ نَفْسَهُ بِحَدِيدَةٍ، فَحَدِيدَتُهُ في يَدِهِ يتَوَجّأُ بِهَا في بَطْنِهِ في نَارِ جَهَنّمَ خَالِداً مُخَلّداً فيهَا أبَداً[. أخرجه الخمسة.»يَتَوَجّأ« أى يضرب نفسه بها .

 

1. (4935)- Hz. Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim kendisini dağdan atarak intihar ederse o cehennemlik olur. Orada ebedî olarak  kendini dağdan atar. Kim zehir içerek intihar ederse, cehennem ateşinin içinde elinde zehir olduğu halde ebedî olarak ondan içer. Kim de kendisine demir saplayarak intihar ederse, cehennemde ebedî olarak o demiri karnına saplar." [Buhârî, Tıbb 56; Müslim, İman 175, (109); Tirmizî, Tıbb 7, (2044, 2045); Nesâî, Cenâiz 68, (4, 66, 67); Ebu Davud, Tıbb 11, (3872).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Hadisin zahirine göre, şu veya bu şekilde intihar ederek canına kıyanlar, ebedî olarak cehennemde kalacaktır. Ehl-i Sünnet ulemasından İmam Malik merhumun, hadisin zahirini esas alarak: "Müntehirin tevbesi kabul olmaz, dolayısıyla, namazı da kılınmaz" dediği nakledilmiştir.

Günah işleyenlerin ebedî cehennemde olacağına hükmeden Mu'tezile ve diğer fırka mensupları da hadisin zahirini esas alarak müntehirin ebedî olarak cehennemde kalacağına hükmetmiştir.

Ancak Ehl-i Sünnet'in meseleye yaklaşımı farklıdır. Onlar müntehirin ebedî cehennemlik olacağı hususunu mutlak kabul etmezler, bazı kayıtlarla tahdid ederler. Nitekim hadisin bazı vecihlerinde   خَالِداً مُخَلَّداً  ziyadesi  mevcut değildir. Ehl-i Sünnet, ayrıca tevhid ehlinin günahları sebebiyle azaba maruz kalmakla birlikte cehennemde ebedî kalmayıp ondan çıkarılacağını mühim bir esas olarak kabul eder. Bu hususu te'yid eden sahih rivayetler var. Ehl-i Sünnet, sadedinde olduğumuz hadisi, istihlâle hamleder. Yani: "Kim intihar etmenin helal olduğuna itikad ederek canına kıyarsa o ebedî cehennemliktir" der. Çünkü böyle bir inançla haramı helal addettiği için kâfir olmuştur. Kâfir ise ebedî cehennemliktir.

* Ehl-i Sünnetten şöyle diyen de olmuştur: "Bu hadis, zecr ve tağliz makamında gelmiştir, zahiri murad değildir."

* Şöyle de denmiştir: "İntiharın gerçek cezası budur, ancak Allah mü'minlerin ehl-i tevhid olmalarına ikram olarak, tevhidlerinin hatırı için onları cehennemden çıkaracak, ebedî olarak orada bırakmayacaktır."

* Bazı alimler, "Allah dilerse" takdiriyle, "Allah dilerse ebedî olarak cehennemde kalıcıdırlar" şeklinde anlarlar.

* Bazıları: "Ebediyet"ten murad, devamın hakikatı  değil, uzun müddettir" demiştir. Buna göre mâna: "...Uzun müddet cehennemde" olur.

2- "Ceza amel cinsinden olur" kaidesine binaen müntehir ne suretle canına kıymışsa, o şekilde azaba maruz kalmaktadır. Zehir içerek intihar eden, hep zehir içer şeklinde; kendini dağdan atarak intihar eden, hep dağdan atılarak; kendini (hançer, bıçak gibi kesici olan) demir bir şeyle öldüren de yine o şey vücuduna saplanarak ceza görecektir.

3- Cumhur-u ulemaya göre, müntehirin namazı kılınır. Hanefilerden Ebu  Yusuf "Kılınmaz" demiştir. Ömer İbnu Abdilaziz ve Evzaî ise "mekruhtur" derler.[2]

 

ـ4936 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]شَهِدْنَا مَعَ رَسُولِ اللّهِ # خَيْبَرَ. فقَالَ لِرَجُلٍ مِمّنْ يَدّعِى ا“سَْمَ: هذَا مِنْ أهْلِ النَّارِ. فَلَمّا حَضَرَ الْقِتَالَ قَاتَلَ قِتَاً شَدِيداً وَأصَابَتْهُ جَرَاحٌ؛ فَقِيلَ: يَا رَسُولَ اللّهِ الّذِى قُلْتَ آنِفاً إنّهُ مِنْ أهْلِ النّارِ قَدْ قَاتَلَ قِتَاً

شَدِيداً وَقَدْ مَاتَ فَقَالَ #: الى النّارِ. فَكَادَ بَعْضُ الْمُسْلِمِينَ أنْ يَرْتَابَ فَبَيْنَمَا هُمْ على ذلِكَ إذْ قِيلَ لَهُ: إنّهُ لَمْ يَمُتْ وَلَكِنْ بِهِ جِرَاحَةٌ شَدِيدَةٌ. فَلَمّا كَانَ مِنَ اللّيْلِ لَمْ يَصْبِرْ عَلى الْجِرَاحِ، فأخَذَ ذُبَابَ سَيْفِهِ فَتَحَامَلَ عَلَيْهِ فقَتَلَ نَفْسَهُ فأُخْبِرَ بذلِكَ رَسولُ اللّهِ #. فقَالَ: اللّهُ أكْبَرُ، أشْهَدُ أنّي عَبْدُاللّهِ وَرَسُولُهُ. ثُمَّ أمَرَ بًِ فَنَادَى في النّاسِ إنّهُ  َيَدْخُلَ الْجَنَّةَ إّ نَفْسٌ مُسْلِمَةَ، وَإنّ اللّهَ لَيُؤَيِّدُ هذَا الدّينَ بِالرّجُلِ الْفَاجِرِ[. أخرجه الشيخان .

 

2. (4936)- Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte Hayber Gazvesi'nde hazır bulunduk. Müslüman olduğunu söyleyen bir adam için de, Efendimiz:

"Bu, ateş ehlindendir!" buyurdular. Savaş  başlayınca çok  şiddetli şekilde savaştı ve yara aldı. Ashabtan bazısı: "Ey Allah'ın Resulü dedi, az önce ateş ehlinden dediğiniz kimse, çok şiddetli şekilde  kahramanca savaştı ve de öldü!" dediler. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), yine:

"Cehenneme (gitmiştir)" buyurdular. Bu cevap üzerine Müslümanlardan bazıları nerdeyse şüpheye düşecekti. Askerler bu halde iken, (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "O asker henüz ölmemiş, ancak ağır şekilde yaralanmış!" dediler. Gece olunca, adam  yaraya dayanamadı. Kılıncının keskin  tarafını alıp üzerine yüklendi ve intihar etti. Durum Aleyhissalâtu vesselâm'a haber verildi. Bunun üzerine:

"Allahu ekber!" buyurdular ve devam ettiler: "Şehadet ederim ki, ben Allah'ın kulu ve Resulüyüm!

"Sonra Hz. Bilal (radıyallahu anh)'e halk içinde şöyle ilan etmesini emrettiler:

"Cennete sadece Müslüman nefisler girecek. Şurası muhakak ki, (İslam'ın lehine olan ameller kişinin imanına delil değildir), Allah bu dini, facir bir kimse ile de güçlendirir." [Buhârî, Cihad 182, Megâzî 38, Kader 5; Müslim, İman 173, (111).][3]

 

AÇIKLAMA:

 

Bu hadis muhtelif tariklerle gelmiştir. Bazılarından hâdisenin Uhud Savaşı sırasında geçtiği, bazılarında ise Hayber Seferi sırasında geçtiği ifade edilmiştir. Şarihlerden bazıları  aradaki tearuzu, "İki ayrı hâdise mevzubahis olabilir" diye te'lif etmiştir.

Vakidî'nin Megâzî'si, hâdisenin Uhud'da cereyan ettiğini, hâdise kahramanın adının Kuzman olduğunu belirtir. Ona göre, "Kuzman, Uhud'dan geri kalır. Kadınlar bunu (savaş kaçkını diye) alaya alırlar. Bunun üzerine ilerler ve ön safta  yer alır; ilk oku atar, sonra kılıncını çeker ve acaib kahramanlıklar izhar eder. Müslümanlar dağılınca kılıcın kınını kırar ve "Ölüm, kaçmaktan daha iyi!" diye bağırarak ileri atılır. Bu esnada kendisine uğrayan Katade İbnu'n-Nu'man: "Şehidlik  sana mübarek olsun!" diye tebrikte bulunur. Kuzman ise:

"Vallahi ben bir din için savaşmadım,  kavmimin  itibarı için savaştım!" diye mukabele eder ve yaranın ızdırabına dayanamayarak intihar eder."[4]

 

ـ4937 ـ3ـ وعن جابر بن سمرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أُخْبِرَ النّبيُّ # بِرَجُلٍ قَتَلَ نَفْسَهُ. فقَالَ َ أُصَلّي عَلَيْهِ[. أخرجه أبو داود .

 

3. (4937)- Cabir İbnu Semüre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a, intihar eden bir kimse haber verilmişti.

"Ben üzerine namaz kılmıyorum!" buyurdular." [Ebu Davud, Cenaiz 51, (3185).][5]

 

AÇIKLAMA:

 

4935 numaralı hadisin açıklamasında  da belirttiğimiz gibi, Ehl-i Sünnet alimlerinden bazıları müntehire cenaze namazı kılınmayacağına hükmetmiştir. Ancak ulemanın ekseriyeti, kılınacağına kaildir. Resulullah'ın "kılmam" sözünü, başkalarını intihardan zecretme maksadına hamleder. [6]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/145.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/145-146.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/147.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/147-148.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/148.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 14/148.