* VELA'NIN MİRAS OLMASI

 

ـ4737 ـ1ـ عن عمر بن شُعيبٍ عن أبيه عن جَدِّهِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: يَرِثُ الْوََءَ مَنْ يَرِثُ الْمَالَ[. أخرجه الترمذي.

 

1. (4737)- Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Mala kim varis olursa vela'ya da varis olur." [Tirmizî, Feraiz 22, (2115).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

Vela, burada verasete sebep olan hükmî bir akrabalık demektir. Bu akrabalık karşılıklı akidle teessüs edebileceği gibi köle azad etme sonucu da  teessüs eder. Öncekine vela-i muvalat; sonuncuya  da vela-i ataka denir.

Öyle ise hadiste denmek istenen şudur: "Erkek asabelerden kim mala varis olursa, aynı şekilde arada vela bağı olan kimsenin -mesela azadlının- malına da varis olur." Asabe'ye kadınlar dahil olamayacağı için, velaya kadınların varis olamayacağı; ancak, köleyi kadın azad etmişse veya kadının azad ettiği azad etmişse, o takdirde varis olabileceği belirtilmiştir.[2]

 

ـ4738 ـ2ـ وعن عمرو بن شعيبٍ عن أبيه عن جَدِّهِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: الْوََءُ لِ‘كْبَرِ مِنَ الذُّكُورِ، وََ يَرِثُ النّسَاءُ مِنَ الْوََءِ إَّ وََءَ مَنْ أعْتَقْنَ أوْ أعْتَقَ مَنْ أعْتَقْنَ[. أخرجه رزين .

 

2. (4738)- Amr İbnu Şuayb an ebihi an ceddihî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor:

"Velâ, erkeklerden en büyüğe aittir. Kadınlar, velaya (iki  durum dışında) varis olamazlar. Bu iki durum şudur: Bizzat azad ettikleri veya azad ettiklerinin azad ettikleri." [Rezin tahriç etmiştir.][3]

 

AÇIKLAMA:

 

Önceki hadiste de geçtiği üzere, kadınlar asabeye dahil olmadıkları için vela sebebiyle doğacak mirasa varis olamıyor. Buna iki istisnai durum var: Köleyi bizzat azad etmişse; bu takdirde velâ şahsına aittir. Çünkü, daha önce geçtiği üzere velâ, azad edene aittir. Azad eden kadınsa vela onundur, azadlısının bıraktığı -varissiz- malına varis olur. Yahut da kadının azad ettiği kimsenin azad ettiği kimse aynı durumda başka varis bırakmadan ölürse bu mala o kadın varis olabilir. [4]

 

ـ4739 ـ3ـ وعن أبِى هريرة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]أرَادَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنْها أنْ تَشْتَرِيَ جَارِيَةً لِتَعْتَقَهَا فأبَى أهْلُهَا إَّ أنْ يَكُونَ لَهُمُ الْوََءُ. فَذَكَرَتْ ذلِكَ لِرَسُولِ اللّهِ # فقَالَ: َ يَمْنَعُكِ ذلِكِ، فإنَّمَا الْوََءُ لِمَنْ أعْتَقَ[. أخرجه مسلم .

 

3. (4739)- Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), azad etmek niyetiyle bir cariye satın almak arzu etti. Ancak, kölenin sahibi velânın kendilerine ait olmasını şart koşdu. Hz. Aişe durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a söyledi. Efendimiz:

"Bu şart sana mani olmasın, (zira batıldır); velâ, köleyi kim azad etmişse ona aittir!" buyurdu." [Müslim, Itk 15, (1505).][5]

 

AÇIKLAMA:

 

Velâ, yukarıda belirttiğimiz gibi azad edilenle azad eden arasında devam eden hukuki  bağ, bir akrabalıktır. Ölüm halinde birbirlerine veraset hakkı doğuran bir bağ. İslam, bu bağın köleyi satana değil, azad edene ait olduğunu teşrî etmiştir. Bu sebeple azad  edilmek kaydıyla satın alınacak kölenin velâsının kendine ait olacağını söyleyen ve bu şartla satmayı kabul eden köle sahibinin böyle bir şart koşmaya hakkı olmadığı Resûlullah tarafından belirtilmiş olmaktadır.[6]

 

ـ4740 ـ4ـ وعن أبى بكر بْنِ عبْدِالرَّحْمنِ بْنِ الْحَارِثِ بْنِ هِشَام قَالَ: ]إنَّ الْعَاصَ ابْنَ هِشَامٍ هَلَكَ، وَتَرَكَ ثَثَ بَنِينَ: اِبْنَانِ ‘ُمٍّ، وَآخَرُ لِعِلَّةٍ. فَهَلَكَ أحَدُ اللَّذَيْنِ ‘ُمٍّ، وَتَرَكَ مَاً وَمَوَالِىَ فَوَرَثَهُ أخُوهُ الَّذِى ‘ُمِّهِ الْمَالَ وَوََءَ مَوَالِىهِ، ثُمَّ هَلَكَ الَّذِى وَرِثَ الْمَالَ وَالْوََءَ وَتَرَكَ ابْنَهُ وَأخاً ‘بِيهِ. فقَالَ ابْنُهُ: أنَا أحْرَزْتُ مَا أحْرَزَ أبِى. فقَالَ ا‘خُ: لَيْسَ كَذلِكَ إنَّمَا أحْرَزْتَ الْمَالَ فَقَطْ، وأمَّا وََءُ الْمَوَالِى فََ، أرَأيْتَ لَوْ مَاتَ أخِى الْيَوْمَ ألَسْتُ أرِثهُ أنَا، فاخْتَصَمَا الى عُثْمَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه فقَضَى بِالْوََءِ ‘خِى الْمَيِّتِ وَبِالْمَالِ “بْنِ الْمَيِّتِ[. أخرجه مالك.

 

4. (4740)- Ebu Bekr İbnu Abdirrahman İbni'l-Haris İbni Hişam anlatıyor: "As İbnu Hişam ölmüş, geride üç oğlan bırakmıştı. Bunlardan ikisi bir anadan, biri de bir başka anadandı. Aynı anadan olan iki oğlandan biri daha öldü. Bu da mal ve azadlılar bıraktı. Aynı anadan olan kardeşi mala ve azadlıların velâsına varis oldu. Sonra da mal ve velaya varis olan kardeş de öldü, geriye bir oğlanla, baba bir kardeşini bıraktı. Oğlu: "Ben babamın sahip olduğu şeylere sahibim!" dedi. Kardeşi de:

"Durum böyle değil. Sen sadece mala sahip olursun, azadlıların velasına sahip lamazsın! Bilmez misin, kardeşim bugün ölseydi, ben ona varis olmayacak mıydım?" dedi ve Hz. Osman (radıyallahu anh) nezdinde dava açtılar. O, velanın ölen kardeşe;  malın da ölenin oğluna ait olduğuna hükmetti." [Muvatta, Itk 22, (2, 784).][7]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/336.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/336.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/336.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/336.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/337.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/337.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/338.