* CÂBİR İBNU ABDİLLAH İBNU HARÂM (RADIYALLAHU ANHÜMA)

 

ـ4464 ـ1ـ عن جابرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَقَدْ اسْتَغْفَرَ لِى رَسُولُ اللّهِ # لَيْلَةَ الْبَعِيرِ خَمْساً وَعِشْرِينَ مَرَّةً[. أخرجه الترمذي وصححه .

 

1. (4464)- Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (kendisine devemi  sattığım) Leyletu'l-Baîr'de yirmibeş kere benim için istiğfar ediverdi." [Tirmizî, Menâkıb, (3851).] [1]

 

ـ4465 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَقِىَنِى رَسُولُ اللّهِ # مَرَّةً وَأنَا مُهْتَمٌّ فقَالَ: مَالِى أرَاكَ مُنْكَسِراً. فَقُلْتُ: اسْتُشْهِدَ أبِى يَوْمَ أُحُدٍ وَتَرَكَ عِياً وَدَيْنَا: فقَالَ: أَ اُبَشِّرُكَ بِمَا لَقِىَ اللّهُ بِهِ أبَاكَ؟ قُلْتُ: بَلَى قَالَ: مَا كَلَّمَ اللّهُ أحَداً قَطُّ إَّ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ، وَإنَّهُ أحْيَا أبَاكَ فَكَلَّمُهُ كِفَاحاً. فقَالَ: يَا عَبْدِى! تَمَنَّ عَليَّ أُعْطِكَ. قَالَ: يَا رَبَّ تُحْييِنِي فَأقْتَلُ ثَانِيَةَ. فقَالَ سُبْحَانَهُ وَتَعالى: إنَّهُ قَدْ سَبَقَ مِنِّى أنَّهُمْ َ يَرْجِعُونَ، فَنَزَلَتْ: وََ تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ قُتِلُوا في سَبِيلِ اللّهِ أمْواتاً اŒية[. أخرجه الترمذي.»كَلَّمَهُ كِفَاحاً« أي مُوَاجَهَةً َ مِنْ وَرَاءِ حِجَابٍ .

 

2. (4465)- Yine Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir defasında ben üzgün bir halde iken Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la karşılaşmıştık. Bana:

"Seni niye böyle üzgün  görüyorum." buyurdu.

"Babam Uhud'da şehid düştü. Geriye bakıma muhtaç horanta ve bir de borç bıraktı" dedim. Bunun üzerine:

"Allah'ın babana hazırladığı nimeti sana müjde  edeyim mi?" dedi. Ben: "Evet!" deyince:

"Allah, hiç kimse ile yüz yüze konuşmuş değildir, daima perde  gerisinde konuşur. Ancak, babanı ihya etti ve perdesiz konuştu:

"Ey kulum, dedi. Ne dilersen benden iste vereyim!"

"Ey Rabbim dedi baban, beni dirilt, senin yolunda ikinci sefer bir daha öldürüleyim!" Allah Teâla hazretleri:

"Ama ben daha önce şu hükmü koymuşum: "Ölenler artık geri dönmeyecekler!" buyurdu. Bunun üzerine şu âyet nazil oldu. (Meâlen): "Allah yolunda şehid edilenleri ölü sanma. Onlar, Rabblerinin katında hayat sahibidirler ve O'nun nimetleriyle rızıklanırlar" (Âl-i İmrân 169). [Tirmizî, Tefsir Al-i İmran, (3013).] [2]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Birinci hadiste temas edilen Leyletü'l-Baîr (= deve gecesi) tabiri ile, Hz. Câbir'in bir sefer sırasında devesini Resûlullah'a satma hadisesine işaret edilmektedir. Mezkur hadise 276-280 numaralı rivayetlerde teferruatlı olarak geçtiği için burada tekrar etmeyeceğiz. Özeti şu: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir gazve dönüşü, Hz. Cabir'in devesini, sırtı, yol boyu Câbir'e ait olmak üzere satın alır. Cabir deveye sefer ve antlaşma gereği Medine'ye gelinceye kadar biner. Medine'de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) devenin parasını verir, deveyi de Câbir'e iade eder.

İkinci rivayetten anlaşılacağı üzere Aleyhissalâtu vesselâm, Hz. Câbir'e, ihtiyacına binaen bu yolla maddi bir yardımda bulunmuş olmaktadır.

2- Hz. Cabir İbnu Abdillah İbni Harâm, Medinelidir, Ensardandır. Babasıyla birlikte ikinci Akabe Biatı'na katıldığı zaman henüz çocuktu. Bedir ve Uhud gazvelerine katıldığı  söylenmiştir. Aksi de iddia edilmiştir. Bir rivayette kendisi, Aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte 17 gazveye katıldığını söyler; Bedir ve Uhud'a katılmadığını, buna da babasının mâni olduğunu, Uhud'da babası şehid düşünce hiçbir gazveden geri kalmadığını belirtir. Sıffin'e, Hz. Ali'nin yanında yer alarak iştirak etmiştir. Ömrünün sonlarında gözleri görmez olmuştur. Akabe'ye katılanlardan Medine'de  vefat edenlerin sonuncusu olmuştur.

Hz. Câbir, hadiste müksirun grubundandır. Sünneti iyi bilenlerdendir. 94 yaşında olduğu halde Hicrî 74 yılında vefat etmiştir, (radıyallahu anh).

Hz. Câbir hakkında daha önce (1. cilt, sayfa 88) genişçe bilgi verdiğimiz için ortaya ediyoruz.[3]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/10.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/11-12.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 13/12.