* ZEYD İBNU HARİSE VE OGLU ÜSAME (RADIYALLAHU ANHÜMA)

 

ـ4435 ـ1ـ عن ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]بَعَثَ رَسُولُ اللّهِ # بَعْثاً وَأمَّرَ عَلَيْهِمْ أُسَامَةَ بْنَ زَيْدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما، فَطَعَنَ بَعْضُ النَّاسِ في إمَارَتِهِ. فقَالَ النَّبِىُّ #: إنْ تَطْعُنُوا في إمَارَتِهِ، فَقَدْ كُنْتُمْ تَطْعُنُونَ في إمَارةِ أبِيهِ مِنْ قَبْلُ، وَأيْمُ اللّهِ إنْ كَانَ لَخَلِيقاً لِ“مَارَةٍ، وَإنْ كَانَ لَمِنْ أحَبِّ النَّاسِ إلَيَّ. وَإنَّ هذَا لِمَنْ أحَبِّ النَّاسِ إليَّ بَعْدَهُ[. أخرجه الشيخان والترمذي.يُقَالُ فَُنٌ »خَلِيقٌ بهذاَ ا‘مْرِ« إذَا كَانَ أهًْ لَهُ وَهُوَ لَهُ حَقيقٌ .

 

1. (4435)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) askeri bir sefere hazırlamış, askerlerin başına da Üsame İbnu Zeyd'i komutan yapmıştı. (Üsâme siyahi bir azadlının oğlu olması hasebiyle) onun komutanlığından memnun kalmayan bazı kimseler dedikodu yaptılar. (Söylenen yersiz sözler kulağına ulaşmış olan) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Onun komutanlığı hususunda dedikodu yapan sizler, aynı dedikoduyu daha önce babasının komutanlığı için de yapmıştınız. Allah'a yemin olsun! O komutanlığa layık idi. Ve o, bana, insanların en sevgililerindendi. Bu da, bana ondan sonra insanların en sevgili olanlarındandır"  buyurdu." [Buhârî, Fezâilu'l-Ashab 17, Megâzî 42, 87, Eymân 2, Ahkam 33; Müslim, Fezailu's-Sahabe 63, (2426); Tirmizî, Menakıb, (3819).][1]

 

ـ4436 ـ2ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]فَرَضَ عُمَرُ ُسَامَةَ بْنِ زَيْدٍ

رَضِيَ اللّهُ عَنْهما في ثََثَةِ آَفٍ وَخَمْسَمِائَةٍ، وَفَرَضَ لِى في ثََثَةِ آَفٍ. فَقُلْتُ: لِمَ فَضَّلْتَ اُسَامَةَ عَلَيَّ؟ فَوَ اللّهِ مَا سَبَقَنِي إلى مَشْهَدٍ. فقَالَ: يَا بُنَيَّ كَانَ زَيْدٌ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أحَبَّ إلى رَسُولِ اللّهِ # مِنْ أبِيكَ، وَكَانَ أُسَامَةُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أحَبَّ إلى رَسُولِ اللّهِ # مِنْكَ، فآثَرْتُ حُبَّ رَسُولِ اللّهِ # على حُبِّي[. أخرجه الترمذي .

 

2. (4436)- Yine İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Ömer, Üsame İbnu Zeyd'e (fey'den) üçbinbeşyüz (dirhemlik) pay ayırmıştı. Bana ise üçbin (dirhemlik) pay verdi.

"Niye Üsâme'yi benden üstün tuttun? Vallahi hiçbir savaşta benden ileri geçmiş değil (yani ben de onun katıldığı her savaşa katıldım) dedim. Bana şu cevabı verdi:

"Ey oğulcuğum! Zeyd (radıyallahu anh), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) nezdinde babandan daha sevgili idi. Üsame (radıyallahu anh) da Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a senden daha sevgilidir. Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sevgisini kendi sevgime tercih ettim." [Tirmizî Menâkıb, (3815).][2]

 

AÇIKLAMA:

 

Zeyd İbnu Harise, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın azadlısıdır ve azadlılarının en meşhurudur. Üsâme de onun oğlu olduğu için Ebu Üsame diye  künyesi vardır. Resulullah her iksisini de çok sevdiği için Hubbu Resulullah (Allah Resulünün sevgilisi) bilinirlerdi.

Zeyd İbnu Harise, cahiliye devrinde bir baskınla kaçırılıp, Ukaz panayırında köle olarak satılmıştı. Hakim İbnu Hızam onu, halası Hatice Bintu Huveylid adına satın almıştı. Bilahare Hz.  Hatice (radıyallahu anhâ), onu  zevci Aleyhissalâtu vesselâm'a, Mekke'de daha peygamberlik gelmezden önce  bağışlayacaktır. O sıralarda, henüz sekiz yaşında bir çocuktur.

Zeyd'in babası bir ara amcasıyla gelip onu kurtarmak ister. Resulullah, gitmek isterse serbest olduğunu bildirir. Zeyd babasıyla  dönmektense Resulullah'ın yanında kalmayı tercih eder. Aleyhissalâtu vesselâm onu azad edip evlatlık edinir. Bu hadiseden sonra Mekkeliler ona Zeyd İbnu Muhammed (Muhammed'in oğlu Zeyd) diye isim takar. Ancak sonradan gelen bir vahiy bu  tesmiyeyi yasaklar ve herkesin gerçek babalarıyla çağırılmasını emreder. (Mealen): "Onları kendi babalarına (nisbet ederek) çağırın. Allah katında doğru olan budur..." (Ahzab, 5).

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Zeyd'i, Hamza İbnu Muttalib ile kardeşlemişti.

Zeyd, Bedir savaşına katılanlardandı. Hatta Medine'ye zafer ve nusret haberini de ilk getiren o idi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu, azatlısı Ümmü Eymen ile evlendirmişti. Bu evlilikten Üsame (radıyallahu anh) dünyaya geldi. Zeyd ayrıca  Resululah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın  hala kızı olan Zeyneb  Bintu Cahş'la da evlenmiş, ancak imtizaç edemeyerek boşanmışlardır. Onun boşamasından sonra Zeyneb (radıyallahu anhâ) ile Resûl-i Ekrem, emr-i ilahi ile evlenmiştir (Ahzab 37). Münafıklar, o zamanın örfünü esas alarak "Oğlunun  hanımıyla evlendi"  diye dedikoduya girişirler. Haklı oldukları yön, Resulullah'ın, azadlısı olan Zeyd'e "Oğlum!" demekte olması, Zeyd'in de Zeyd İbnu Muhammed diye anılması idi. Mesele üzerine gelen vahiy dedikoduyu kesti: "Muhammed sizden hiçbir erkeğin babası değildir. Lakin O, Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur" (Ahzab 40). Böylece peygamberlik sebebiyle veya üvey evlatlık yoluyla birbirlerine "baba-oğul" nazarıyla bakmakla hatta öyle tesmiye etmekle neseb bağının hükmü hasıl olmayacağı belirtilmiş ve bu evlilikte hiçbir eksik tarafın olmadığı anlaşılmış oldu.

Zeyd İbnu Harise'nin Resulullah'ın nezdindeki yerini belirtme zımnında Hz. Aişe der ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Zeyd'i bir seriyye'ye göndermişse mutlaka komutan yapmıştır. Eğer sağ olsaydı, onu yerine halife tayin ederdi." Resulullah Suriye'ye ordu çıkardığı zaman Zeyd'i komutan yapmıştı. Mu'te savaşında Ca'fer'le birlikte şehid oldukları zaman onların ölümlerine Resulullah ağlamış,  şehid olduklarına şahidlik etmiştir. Kur'an-ı Kerim'de peygamberler dışında hiçbir sahabinin ismi geçmediği halde, Zeyd'in ismi bir yerde zikredilmiştir. Bu da onun için bir şereftir.

Zeyd İbnu Harise Hicri 8. senede Mu'te gazvesinde şehid düşmüştür, (radıyallahu anh).

2- Üsâme İbnu Zeyd, Resulullah'ın terbiyesinde yetişmiş bahtiyarlardandır. Hz. Aişe der ki: "Üsâme bir gün kapının eşiğine takılıp düştü, alnı kanadı. Aleyhissalâtu vesselâm bana: "Şu  kanı temizleyiver!" dedi. Ben iğrenerek ağırdan almıştım. Resulullah o kanı emip püskürttü ve şöyle dedi: "Eğer Üsâme kız olsaydı, (ona güzel elbiseler) giydirir, takılar takar (onu cazip kılar)dım." Üsame'yi Resulullah kendi evladı gibi sever, öper, kucağına alır, hayvanının terkisine bindirirdi."

Babası gibi o da Aleyhissalâtu vesselâm'ın en çok sevdiği kimselerden bilinirdi. Resulullah nezdinde görülecek işler için halk Hz. Üsâme'ye müracaat edip onun tavassutunu te'mine çalışırlardı. Çünkü Aleyhissalâtu vesselâm onu hiç kırmak istemezdi. Hatta bir seferinde hırsızlığı sübut kazanan bir kadın için de, hadd  tatbik edilmemesi için onu şefaatçi yaparlar. Ancak Resulullah, Üsame'ye:

"Allah'ın hududunda şefaat olmaz, kızım Fatıma da çalmış olsa ellerini keserdim." diyerek kızar.

Hz. Üsâme, bir savaşta, teke tek mubare ettiği kimsenin, sonunda kelime-i  şehadet getirmesini, ölümden kurtulmak için yaptığına hükmederek kaale almayıp öldürmüştür. Resulullah bunu işitince: "kalbini açıp  baksaydın samimi olup olmadığını anlardın" diye cidi şekilde azarlar. Üsâme bu işten öyle pişman olur ki, "Keşke o güne kadar müslüman olmasaydım da müslüman olarak öyle bir hatayı işlememiş olsaydım" der. Bu pişmanlık ona, Hz. Ali'nin katıldığı dahili fitnelerden dışarıda kalmaya yetmiştir. Hatta yanında yer almak teklifinde, Hz. Ali'ye şu cevabı vermiştir: "Sen elini yılanın ağzına soksan, elimi ben de sokmaya hazırım. Ancak Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın o adamı öldürdüğüm zaman bana ne dediğini sen de işittin."

Bu rivayette Üsame der ki: "Ben o zaman Allah'a söz verdim. Lailâleillah diyen hiç kimse ile savaşmayacağım."

Hz. Üsâme, Hz. Muâviye (radıyallahu anh)'ın hilafetinin son demlerinde Hicri 58 veya 59'da vefat etmiştir, (radıyallahu anh).[3]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/502.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/503.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/503-505.