* ABDURRAHMAN İBNU AVF (RADIYALLAHU ANH)

 

ـ4416 ـ1ـ عن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالَتْ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ # لِنسَائِهِ: إنَّ أمْرَكُنَّ لَمِمَّا يَهِمُّنِى مِنْ بَعْدِى، وَلَيْسَ يَصْبِرُ عَلَيْكُنَّ إَّ الصَّابِرُونَ الصِّدِّيقُونَ. ثُمَّ قَالَتْ ‘بِي سَلَمَةَ بْنِ عَبْدِالرَّحْمنِ: سَقى اللّهُ أبَاكَ مِنْ سَلْسَبِيلَ الْجَنَّةِ، وَكَانَ ابْنُ عَوْفٍ قَدْ تَصَدَّقَ عَلى أُمُّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ بِأرْضٍ بِيعَتْ بِأرْبَعِينَ ألْفاً، وَقَالَ أبُو سَلَمَةَ بْنُ عَبْدِالرَّحْمنِ بْنِ عَوْفٍ: أوصى عَبْدُالرَّحْمنِ بِحَدِيقَةٍ ‘ُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ بِيعَتْ بِأرْبَعَمِائَةِ ألْفٍ[. أخرجه الترمذي وصححه.»السَّلْسَبِيلُ« اسم عينٍ في الجنَّةِ.

 

1. (4416)- Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) hanımlarına:

"Ölümümden sonra beni üzecek şeylerden biri de sizin meselenizdir. Size ancak sıddîk (Hz. Aişe der ki yani mutasaddık) ve sabırlılar tahammül edebilir" der.

Hz. Aişe devamla, Ebu Seleme İbnu Abdirrahman'a dedi ki: "Allah senin babana cennetin selsebil çeşmesinden içirsin."

İbnu Avf, Ümmühatu'lmü'minin'e tasadduk edenlerdendi,  kırkbin dirheme satılan bir bahçe tasadduk etmiş idi. [Tirmizî, Menakıb, (3750).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), vefatından sonra kendisini  kederlendirecek  durumlar arasında zevcelerinin durumlarını da  saymaktadır. Çünkü onlar, dünya hayatı ile ahiret hayatından  birini tercihte  muhayyer bırakıldıklarında, ahiret hayatını tercih etmişlerdi. Bu sebeple onlara maddi bir miras bırakmamıştı.

2- Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), zevcelerinin maddi ihtiyaçlarını temin yüküne, aza rıza gösterip çoğu vermek suretiyle nefsin muhalefetine, sabırlı olanlardan başka kimsenin tahammül edemeyeceğini belirtmektedir.

3- Rivayette Hz. Aişe (radıyallahu anhâ), Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu anh)'ı takdir etmekte, cennetteki Selsebil adlı çeşmenin suyundan içmesi için dua etmektedir. Çünkü o, Ümmühâtu'lmü'minin'e cömert davranmıştır. Hususen kırkbin  dirheme satın aldığı bir bahçeyi bağışlamıştır.

4- Abdurrahman İbnu Avf da Aşere-i Mübeşşeredendir. Künyesi Ebu Muhammed'dir. Cahiliye devrinde adının Abdu Amr veya Abdu'l-Ka'be olduğu belirtilir. Onu Abdurrahman diye Aleyhissalâtu vesselâm tesmiye buyurmuştur. Fil yılından on sene sona doğmuştur.  Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Daru'l-Erkâm'a girmezden önce müslüman olmuştur. İslam'a ilk giren sekizler ve Hz. Ebu Bekr'in eliyle  hidayete eren beşler arasında yer alır. Ayrıca ilk muhacirlerdendi. Önce Habeşistan'a sonra da Medine'ye hicret etti. Resulullah onu Sa'd İbnu Rebi ile kardeşlemişti. Bedir, Uhud ve sonaki bütün gazvelerde Aleyhissalâtu vesselâm'la hazır bulundu. Resulullah, onu Dümetu'l-Cendel'e Kelb kabilesine gönderdi, mübarek elleriyle sarığını sarıp ucunu iki omuzu arasında sarkıttı ve: "Fetihte bulunursan kralın kızıyla evlen" buyurdu.

Abdurrahman İbnu Avf, Hz. Ömer'in, kendinden sonra halife seçmeleri çin tayin ettiği altı kişilik istişare heyetinden biri idi. Bir sefer sırasında Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun arkasında namaz kılmıştır.

Uhud savaşında 21 adet yara aldığı belirtilir. Ayağından aldığı bir yara sebebiyle topallamıştır.

Abdurrahman İbnu Avf zengin ve sehavetli idi. Bir günde otuz köleyi azad etmiştir. Sa'd  ile kardeş kılınınca Sa'd kendisne: "Malım var aramızda ortaktır, iki hanımım var, bak dilediğini senin için boşayayım!"  der. Abdurrahman: "Allah malını da ehlini de sana mübarek kılsın, sen bana çarşıyı göster!" der.

Kısa zamanda kazandıklarıyla düğün yapar. Zamanla servetini artırıp zengin olur. Öyle ki, bir seferde yediyüz deve onun adına buğday taşır. Bir gün Ümmü Seleme'nin yanına girip: "Valideciğim, malın çokluğunun beni helak etmesinden korkuyorum" der. O da: "Oğulcuğum Allah yolunda harca!" tavsiyesinde bulunur. Büyük bir yük kervanının Medine'ye gelmesi  vesilesiyle Resulullah'ın: "Abdurrahman cennete emekleyerek girecek"  sözü kulağına gelince, yiyecek yüklü yediyüz devenin hepsini yüküyle birlikte tasadduk eder. Onun, Resulullah'ın sağlığında bir seferinde 4 bin, bir seferinde 40 bin, bir başka seferinde yine 40 bin dinar tasadduk ettiğini, sonra iki ayrı seferde beşer yüz adet atlıyı Allah yolunda donattığı, bütün bu serveti ticaretle elde ettiği belirtilir.

Hz. Ömer vefat edince, şura'ya: "Kim kendini adaylıktan çıkarıp halife seçecek?" Kimse cevap vermeyince: "Ben adaylıktan çekiliyorum!" der ve birisini seçme işini üzerine alır. Birkaç gün çalışmadan sonra Hz. Osman'ı seçer ve ilk defa ona biat eder.

Hz. Halid İbnu Velid'le Abdurrahman İbnu Avf atışırlar. Halid (radıyallahu anh): "Yani bizden önce müslüman oldun diye bize büyüklük mü taslıyorsunuz?" der. Bu söz Aleyhissalâtu vesselâm'ın kulağına ulaşınca:

"Ashabımı bana bırakın! Ruhumu yed-i kudretinde tutan zat'a yemin olsun! Vallahi sizden biri Uhud miktarınca altın tasadduk etse, bu onların (evvelkilerin) infak ettiği bir ve hatta yarım müdd'üne denk olmaz" ferman eder.

Abdurrrahman İbnu Avf, Hicrî 31 yılında  Medine'de yetmişbeş yaşında olduğu halde vefat eder. Ölünce ellibin dinar Allah yolunda bağışlanmasını vasiyet etmiştir. Ayrıca Bedir Ashabından her birine dörtyüz dinar verilmesini de vasiyet etmiştir. O zaman Bedir Ashabından yüz kişi hayatta idi. Hz. Osman dahil, hepsi bunu alır. Bir diğer vasiyeti de Allah yolunda bin at bağışı idi.

Geride kalan malı  pek fazla idi. Bu meyanda külçe altın vardı, baltalarla kırılmış, kıranların elleri kabarmıştı. Kırda otlayan bin devesi, yüz atı ve üçbin koyunu vardı.[2]

 


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/480.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/480-482.