* ZÜBEYR İBNU'L-AVVÂM (RADIYALLAHU ANH)

 

ـ4413 ـ1ـ عن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ لِكُلِّ نَبِىّ حَوَارِيّى وَإنَّ حَوَارِيّي الزُّبَيْرُ بْنُ الْعَوَّامِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه[. أخرجه الشيخان والترمذي.»الحَوَاريُّ« خالصةُ ا“نْسَانِ وَصَفيّةُ الْمُخْتَصُّ بِهِ، وَقيلَ النَّاصِرُ .

 

1. (4413)- Hz. Câbir anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Her peygamberin bir havarisi vardır. Benim havarim ise Zübeyr İbnu'l-Avvâm'dır, (radıyallahu anh)." [Buharî, Fezailu Ashab 13, Cihad 40, 41, 135 Meğazi 29, Haber-i Vahid 2; Müslim, Fezailu's-Sahabe 48, (2415); Tirmizî, Menâkıb, (3746).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Havari: Kelime olarak elbisenin yıkanıp  paklanması  manasına gelen tahvir'den gelir. Samimi dost, yardımcı,  nâsih (hayrını isteyen= hayırhah) demektir. Hz. İsa'ya iman edip, onun yolunda ölmeye hazır olan gruptakilere de havari denmiştir. Katâde'nin havariyi "Hilafete salih olan" diye açıkladığı "vezir"  de  dediği rivayet edilmiştir. Kelimeyi halil,  halis, nasir diye açıklayanlar da olmuştur.

2- Resulullah, Zübeyr İbbnu'l-Avvam (radıyallahu anh)'a bu  iltifatı Hendek savaşı sırasında yapmıştır: "Kim düşman tarafından geçip bize haber getirecek?" diye sorunca, Zübeyr derhal atılarak: "Ben!" der. Aleyhissalâtu vesselâm soruyu üç kere tekrar eder, her seferinde Zübeyr: "Ben!" diyerek atılır. Onun tehlikeli  bir vazifeye ısrarla sahip çıkması Aleyhissalâtu vesselâm'ı son derece memnun kılar ve bu memnuniyetini: "Her peygamberin bir havarisi vardır, benim havarim de Zübeyr'dir"  iltifatıyla ifade buyurur.

3- Zübeyr İbnu'l-Avvam (radıyallahu anh) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın halası Safiye bintu Abdilmuttalib'in oğludur. Babası da Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevce-i pakleri Hz. Hatice'nin kardeşi Avvam İbnu Huveylid'dir.

Onbeş yaşında iken müslüman olmuştur. Başka yaşlarda olduğu da söylenmiştir. Her halukarda ilk müslümanlardandır. Hz. Ebu Bekir'den hemen sonra hidayeti bulmuştur, dördüncü veya beşinci müslüman bilinir. Habeşistan'a, Medine'ye hicret edenlerdendir. Aleyhissalâtu vesselâm Mekke'de muhacirler arasını kardeşleyince onu Abdullah İbnu Mes'ud'la kardeşlemiş idi. Medine'deki Ensâr-Muhacir arasında  kardeşlemede Zübeyr'i, Seleme İbnu Selâme İbni Vakş ile kardeşledi.

Zübeyr, İslâm'ın büyük kahramanlarındandı. Eşca'u'n nâs  yani insanların en şecâatlisi, en cesuru diye ün yapmıştı. İslam'da  ilk kılıncı onun çektiği bilinir. Şöyle ki: Hicretten önce, Resulullah'ın müşrikler tarafından yakalandığı haberini işitir. Zübeyr hemen kılıncını çekip halkı yararak Resulullah'ı arar ve Mekke'nin üstünde görür. Aleyhissalâtu vesselâm onu böyle görünce: "Ey Zübeyr ne oluyor?" der Kulağına geleni söyler. Resulullah Zübeyr'e ve kılıncına duada bulunur.  Kendi ifadesiyle Resulullah'la beraberlikte "fercine varıncaya kadar" yara almadığı uzvu kalmamıştır. Kureyza gününde Resulullah ondan memnuniyetini: "Annem babam sana feda olsun" diyerek ifade etmiştir. Bu tabiri Resulullah pek nadir  kullanmıştı.

Zübeyr (radıyallahu anh), Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte bütün gazvelere katılmıştır. Bedir, Uhud, Hendek, Hudeybiye, Hayber, Feth, Huneyn, Taif; Bedir'de sarı  renkli bir  sarık taşıyordu. Resulullah, meleklerin o gün Zübeyr'in simasında olarak savaşa katıldıklarını söylemiştir.

Cemel Vak'asında Zübeyr Hz. Ali karşısında mukatil olarak yer  almıştı. Hz. Ali, ona Resulullah'ın: "Sen Ali'yle mukatele edeceksin fakat haksızsın" dediğini hatırlatır. Bunu hatırlayan Zübeyr savaşı terkeder.

Hz. Zübeyr, Hicretin 36. yılında  şehid edilir. Öldüğü zaman 67 yaşında idi.[2]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/474.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/474-375.