* HZ. ÖMER'İN FAZİLETİ

 

ـ4388 ـ1ـ عن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه، ‘بِي بَكْرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: يَا خَيْرَ النَّاسِ بَعْدَ مُحَمَّدٍ رَسُولِ اللّهِ # فقَالَ أبُو بَكْرٍ: أمَا إذْ قُلْتَ ذلِكَ فَلَقَدْ سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: مَا طَلََعَتِ الشَّمْسُ وََ غَرَبَتْ عَلى رَجُلٍ خَيْرٍ مِنْ عُمَرَ[. أخرجه الترمذي .

 

1. (4388)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer (radıyallahu anh), Hz. Ebu Bekr'e:

"(Ey Ebu Bekr!) Allah'ın Resulu Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'dan sonra insanların en hayırlısı" diye hitab etmişti. Hz. Ebu Bekr:

"Sen böyle söylersen ben (de sana) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan işittiğimi söyleyeceğim. Demişti ki: "Güneş, Ömer'den daha hayırlı bir kimse üzerine doğup batmadı." [Tirmizî, Menâkıb, (36 85).][1]

 

ـ4389 ـ2ـ وعن ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قَالَ: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: اللَّهُمَّ أعِزَّ ا“سَْمَ بِأحَبِّ الرَّجُلَيْنِ إلَيْكَ؛ بِأبِي جَهْلٍ، أوْ بِعُمَرَ بْنِ الْخَطَّابِ. فَكَانَ أحَبُّهُمَا إلَيْهِ عُمَرَ[. أخرجه الترمذي.

 

2. (4389)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle dua etmişti: "Allahım, İslam'ı şu iki şahıstan sana en sevgili olanla aziz kıl: Ebu Cehil ile veya Ömer İbnu'l-Hattâb ile. Bunlardan Allah'a daha sevgili olanı Ömer'di." [Tirmizî, Menâkıb, (3682).][2]

 

ـ4390 ـ3ـ وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: إنَّ اللّهَ تَعالى جَعَلَ الْحَقَّ عَلى لِسَانِ عُمَرَ وَقَلْبِهِ، وَقَالَ ابْنُ عُمَرَ: مَا نَزَلَ بِالنَّاسِ أمْرٌ قَطُّ. فَقَالُوا فيهِ، وَقَالَ فِيهِ عُمَرُ: إَّ نَزَلَ الْقُرآنُ فِيهِ عَلى نَحْوِ مَا قَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه[. أخرجه الترمذي، وصححه .

 

3. (4390)- Yine İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Allah Teâla Hazretleri, hakkı, Hz. Ömer'in diline ve kalbine koydu." İbnu Ömer der ki: "Halkın başına ne zaman bir iş gelse, (o hususta) Ömer bir şey demiş, halk da başka bir şey demiş ise mutlaka Ömer (radıyallahu anh)'ın dediği üzere Kur'an'dan bir vahiy gelmiştir." [Tirmizî, Menâkıb, (3683); Ebu Davud, Harâc 18, (2962).][3]

 

ـ4391 ـ4ـ وعن سالمٍ عن أبيه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قالَ: ]مَا سَمِعْتُ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه يَقُولُ لِشَىْءٍ قَطُّ إنِّى ‘ظُنُّهُ كَذَا إَّ كَانَ كَمَا يَظُنُّ. بَيْنَا عُمَرُ جَالِسٌ إذْ مَرَّ بِهِ رَجُلٌ جَمِيلٌ. فقَالَ عُمَرُ: لَقَدْ أخْطأ ظَنِّى، أوْ إنَّ هذَا عَلى دِينِهِ في الْجَاهِلِيَّةِ، أوْ لَقَدْ كَانَ كَاهِنَهُمْ، عَلي َّ بِالرَّجُلِ فَدُعِيَ لَهُ. فقَالَ لَهُ عُمَرُ: لَقَدْ أخْطأَ ظَنِّى أوْ إنَّكَ لَعَلَى دِينِكَ في الْجَاهِلَيَّةِ، أوْ لَقَدْ كُنْتَ كَاهِنَهُمْ في الْجَاهِلِيَّةِ فقَالَ: مَا رَأيْتُ كَالْيَوْمِ اسْتُقْبِلَ بِهِ رَجُلٌ مُسْلِمٌ. فقَالَ إنِّى أعْزِمُ عَلَيْكَ إَّ مَا أخْبَرْتَنِى. قَالَ: كُنْتُ كَاهِنَهُمْ في الْجَاهِلِيَّةِ. قَالَ: فَمَا أعْجَبُ مَا جَاءَتْكَ بِهِ جِنِّيَّتُكَ؟ قَالَ: بَيْنَمَا أنَا يَوْماً في السُّوقِ إذْ جَاءَتْنِى أعْرِفُ فِيهَا الْفَزَعَ. فقَالَتْ:

ألَمْ تَرَ الْجِنَّ وَإبَْسَهَاوَيَأسَهَا مِنْ بَعْدِ إنْكَاسِهَاوَلِحُوقِهَا بِالْقَِصِ وَأحَْسِهَاقَالَ عُمَرُ: صَدَقَ بَيْنَا أنَا قَائِمٌ عِنْدَ آلِهَتِهِمْ إذْ جَاءَ رَجُلٌ بِعِجْلٍ فَذَبَحَهُ فَصَرَخَ بِهِ صَارِخٌ، لَمْ أسْمَعْ صَارِخاً قَطُّ أشَدَّ صَوْتاً مِنْهُ يَقُولُ: يَا جَلِيحُ. أمْرٌ نَجِيحٌ. رَجُلٌ فَصِيحٌ. يَقُولُ: َ إلهَ إَّ أنْتَ، فَوَثَبَ الْقَوْمُ. فَقُلْتُ: َ أبْرَحُ حتّى أعْلَمَ مَا وَرَاءَ هذَا ثُمَّ نَادَى: يَا جَلِيحُ، أمْرٌ نَجِيحٌ. رَجُلٌ فَصِيحٌ. يَقُولُ: َ إلهَ إَّ اللّهُ. فَقُمْتُ فَمَا نَشِبْنَا أنْ قِيلَ هذَا نَبِىٌّ[. أخرجه البخاري .

 

4. (4391)- Salim, babası (radıyallahu anh)'tan naklediyor: "Dedi ki: "Ben Ömer (radıyallahu anh)'ın bir şey için: "Zannederim ki bu şöyledir"  deyip de dediği gibi olmadığını hiç görmedim. (Nitekim bir gün), Ömer otururken güzel bir adam yanından geçti. Ömer: "Zannımda yanıldım." Veya:

"Bu adam cahiliye devrindeki dini üzere devam etmektedir." Veya:

"Bu, cahiliyede kavminin kahiniydi!" dedi ve: "Şu adamı bana çağırın!" buyurdu. Adam çağrıldı. Ömer:

"Zannımda yanıldım veya sen cahiliye devrindeki dinin üzeresin! veya cahiliyede sen onların kahini idin!" diyerek hakkındaki tereddütlerini dile getirdi. Adam:

"Bu günkü gibi bir gün görmedim (yani bugün gördüğüm şeyi hiç görmedim). Bugün müslüman bir kimse (olmayacak şekilde) karşılandı"  dedi. Hz. Ömer: "Sana yemin veriyorum, benim istediklerimi doğru olarak söyleyeceksin!" buyurdu. Adam:

"Cahiliye devrinde ben onların kahinleri idim!" dedi. Ömer ona:

"Dişi cinninin sana getirdiği haberlerin en acayibi hangisi idi?" dedi. Adam: "Bir gün ben çarşıda iken, bana dişi cin geldi. Ondaki korkuyu biliyorum. Dedi ki: "Sen cinnî ve onun ye'sini ve başı üzerine devrilmesinden (yanı kulak hırsızlığından men olarak haber alamayışından) sonraki ümidsizliğini ve sırtlarına ince çullar konulmuş genç develerle yetişilip yakalamasını görmedin mi?

Ömer şöyle dedi: "Doğru söyledi. Ben onların putlarının dibinde  uyurken, bir adam bir buzağı ile geldi ve kesti. O zaman ona birisi öyle bir bağırdı ki, bu kadar yüksek sesle bağıran birisini hiç işitmemiştim. Şöyle diyordu:

"Ey celih (ey düşmanlığnı açığa vuran kimse)! Emrun  necih (zafer bulmuş bir iş), recülün fasih (fasih konuşan  bir adam) var. Senden başka ilah yoktur diyor!"

Oradaki cemaaat o adama doğru sıçradılar.

(Hz. Ömer devamla dedi ki): "Ben bunu görünce kendi kendime: "Ben bu işin arkasında ne olduğunu anlayıncaya kadar buradan ayrılmayacağım!"  dedim. Sonra o zât yine bağırdı:

"Ey celîh, emrun necih, recülün asih (Ey düşmanlığını açığa  vuran kimse! Muvaffak olacak bir iş, fasih konuşan bir adam (var!) Lailahe illallah! diyor!" Ben kalktım. Aradan çok geçmeden "Bir peygamber (çıktı)"  dendi." [Buhârî, Menâkıbu'l-Ensâr 35.][4]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Bu rivayette Hz. Ömer'in konuştuğu zâtın kim olduğu belli değildir. Ancak başka rivayetlerde bunun Sevâd İbnu Karib olduğu belirtilmiştir. Rivayetten de anlaşılacağı üzere bu zât cahiliye devrinin kahinlerindendir. Bilahare Allah hidayet nasib etmiş, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashabından olma şerefine ermiştir.

Sadedinde olduğumuz rivayette, bununla karşılaşan Hz. Ömer'in, ondan eski bir hatırasını sormaktadır. Kahin, müslüman olmasına yardımcı olan hatırasını anlatır.

2- İbnu Hacer, rivayetlerin çoğunda, duyulan sesin    ياآلُ ذُرَيْح diye başladığını belirtir ve Âl-i Züreyh'in meşhur bir Arap kabilesi olduğunu haber verir. Rivayetlerdeki farklılıklar umumiyetle hadisenin taaddüyle (birkaç tane olmasıyla) izah edilir.

Ebu Nuaym'ın ed-Delail'de kaydettiği bir rivayete göre, Ebu Cehl'in "Muhammed'i öldürene yüz deve" vaadetmesi üzerine bu maksadla yola çıkan -ve henüz müşrik olan Ömer İbnu'l-Hattâb- yolda bu gaybî sesi, bir buzağının karnından işitir ve kendisinden kastedildiğine hükmederek gidip müslüman olur. Buharî de bu kanaatte olacak ki, hadisi, Hz. Ömer' in müslüman oluşuyla ilgili babta kaydetmiştir.[5]

 

ـ4392 ـ5ـ وعن عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]وَافَقْتُ رَبِّى في ثََثٍ، قُلْتُ: يَا رَسُولَ اللّهِ لَوِ اتَّخَذْتَ مِنْ مَقَامِ إبْرَاهِيمَ مُصَلَّى؟ فَنَزَلَ: وَاتَّخِذُوا مِنْ مَقَامِ إبْراهِيمَ مُصَلّى. وَقُلْتُ يَا رَسُولَ اللّهِ: يَدْخُلُ عَلَيْكَ الْبِرُّ وَالْفَاجِرُ، فَلَوْ أمَرْتَ أُمَّهَاتِ الْمُؤْمِنِينَ يَحْتَجِبْنَ؟ فَنَزَلَتْ آيَةُ الْحِجَابِ. وَاجْتَمَعَ نِسَاءُ النَّبِىِّ # في الْغَيْرَةِ. فَقُلْتُ: عَسى رَبُّهُ إنْ طَلَّقَكُنَّ أنْ يُبْدِلَهُ أزْوَاجاً خَيْراً مِنْكُنَّ. فَنَزَلَتْ كذلِكَ[. أخرجه الشيخان.وزاد في رواية: »وفي أسارى بَدْرٍ« .

 

5. (4392)- Hz. Ömer (radıyallahu anh) demiştir ki: "Üç şeyde Rabime muvafakat ettim:

* (Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a): "Ey Allah'ın Resulü! Makam-ı İbrahim'de bir namaz yeri edinsen!" dedim, arkadan: "İbrahim'in makamını namazgâh edinin" (Bakara 125) ayeti nazil oldu."

* "(Bir gün) "Ey Allah'ın Resulü! Huzurunuza iyiler  de facirler de giriyor. Emretseniz de ümmühatu'lmü'minin örtünseler!" dedim. Bunun üzerine hicab (örtünme) ayeti nazil oldu."

* "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hanımları kıskançlıkta birleştiler. Ben de: "O sizi boşarsa Allah O'na sizden hayırlısını verir" demiştim, bunun üzerine şu âyet indi. (Meâlen): "Rabbi O'na sizden daha hayırlı olan, Allah'a teslim olmuş, iman etmiş, ibadet ve itaatte sebat eden, günahlarından tevbe eden, Allah'a kullukta bulunan, orucunu tutan hanımlar nasib eder ki, onlardan dul olanı da bâkire olanı da bulunur" (Tahrim 5). [Buharî, Talâk 32, Tefsir, Bakara 9, Ahzâb 8, Tahrim 1; Müslim, Fezailu's-Sahabe 24 (2399).] [6]

 

AÇIKLAMA:

 

Hz. Ömer, insanlığın iftihar edeceği büyük kapasite ve dirayet sahibi  nadir kimselerden biridir. Öylesi yakınlarına sahip olmak, Resulullah'ın mazhar olduğu ilahi lütuflardandır. Hadiseleri anlamada, çare bulmada, takip edilen gelişme neticesine göre isabetli hedeflerin tahmin ve tesbitinde fevkalâde kabiliyet ve sezgi sahibi idi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun bu yönünü bir Buhârî rivayetinde şöyle ifade buyurmuştur: "Sizden önceki ümmetlerde muhaddesler (yani ilhama mazhar olanlar) vardı. [Bunlar peygamber olmadıkları halde hakkı dile getirirlerdi.] Eğer ümmetimde bunlardan biri varsa o da Ömer'dir."

Hz. Ömer (radıyallahu anh), gerek Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sağlığında ve gerekse vefatından sonra çok isabetli teşhislerde bulunmuş, sâdık kararlar vermiştir. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah hakkı, Ömer'in lisanı ve kalbine koymuştur" buyurarak bu hususu beyan eder. Sadedinde olduğumuz rivayet, Hz. Ömer'in isabetli tesbitlerinden üç tanesini gösteriyor. O'nun burada, vahye tevafuk eden görüşleri hususunda verdiği rakam, bilinen hadiselerin hepsini aksettirmez. Zira bu nevden vahye tekaddüm ve tevafuk eden beyanları sayıca çoktur. Daha önce açıkladığımız için burada tekrar etmeyeceğiz.[7]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/448.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/449.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/449

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/450-451.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/451-452.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/452.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/453.