* ZÜ'L-HALASA GAZVESİ

 

ـ4302 ـ1ـ عَنْ جَرِيرِ بْنِ عَبْدِاللّهِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]قَالَ لى رَسُولُ اللّهِ # أَ تَرِيحُنِى مِنْ ذِى الْخَلصَةِ، وَكَانَ بَيْتاً فِى حَثْعَمٍ يُسَمَّى الْكَعْبَةَ الْيَمَانِيَّةَ. فَانْطَلَعْتُ فِى خَمْسِينَ وَمِائَةِ فَارِسٍ مِنْ أحْمَسَ، وَكَانُوا

أصْحَابَ خَيْلٍ، وَكُنْتُ َ أثْبُتُ عَلى الْخَيْلِ، فَضَرَبَ عَلى صَدْرِى حَتّى رَأيْتُ أثَرَ أصَابِعِهِ فِى صَدْرِى، وَقَالَ: اللَّهُمَّ ثَبِّتْهُ وَاجْعَلْهُ هَادِياً مَهْدِيّاً. فَانْطَلِقَ إلَيْهَا فَكَسَّرَهَا وَحَرَّقَهَا[. أخرجه الشيخان وأبو داود.»ذو الْخَلْصَةِ« قِيلَ كَانَ اِسْمُ صَنَمٍ لِدَوْسٍ، وكَانَ فِي ذلِكَ الْبَيْتِ، وَقِيلَ ذُو الْخَلْصَةِ هُوَ الْبَيْتُ الَّذى كَانَ لِخَثْعَمٍ بِالْيَمَنِ يَحُجُّونَ إلَيْهِ تَشْبِيهاً بَيْتَ اللّه الْحَرَامَ .

 

1. (4302)- Cerîr İbnu Abdillah (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), bana: "Beni, Zü'l-Halasa'dan kurtarmaz mısın?" buyurdu. Bu, Has'amda bir bina idi. el-Kabetu'l-Yemâniyye denmekte idi. Ahmes kabilesinden yüzelli atlı  ile oraya vardım. Ahmesliler at besleyen insanlardı. Ben ise at üzerinde duramıyordum. [Durumu Resulullah'a söyledim.] Aleyhissalâtu vesselâm göğsüme vurdu; öyle ki, parmaklarının izni göğsümün üzerinde gördüm. Sonra:

"Allah'ım, Cerir'i (atının üstünde) sabit kıl, onu hidayete ermiş ve hidayet edici kıl!" buyurdu. Ben gittim, onu kırdım ve yaktım." [Buhârî, Megazî 62, Cihâd 154, 162, Menâkibu'l-Ensâr 21, Edeb 68, Da'avâd, 19; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 137; Ebû Dâvud, Cihâd 172, (2772).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Bizzat rivayette açıklandığı üzere Zü'l-Halasa, içerisinde put bulunan bir binanın adıdır. Yani dahilinde cahiliye putlarından biri yer alan bir tapınak, Halasa, üzüm asması gibi başka ağaçlara sarılıp çıkan bir bitkidir. Akik gibi kırmızı meyveleri vardır, hoş kokuludur. Müberred, bu tapınağın yerine, müslümanların, civar ahâlinin ihtiyacı için büyük bir câmi yapıldığını kaydetmiştir.

Has'am ise, Yemen'de bir kabile adıdır. Kendilerini Has'am İbnu Enmâr'a nisbet ederler. Bu binânın Ka'be'yi takliden onun yerini almak düşüncesiyle inşa edildiğini belirtir. Esasen el-Ka'betu'l-Yemaniye diye isimlendirilmiş olması da yapılış gayesini gösterir. Sahiheyn'in Kitâbu'l-Fiten'de, Ebû Hüreyre (radıyallahu anh)'tan kaydettikleri bir hadiste geçen Zü'l-Halasa'nın başka birput olduğu, sadedinde olduğumuz hadiste geçen Zü'l-Halasa ile ilgili olmadığı belirtilir. Bu ikinci rivayet şöyle: "Devs kabilesinin kadınlarının popoları Zü'l-Halasa etrafında titremedikçe kıyamet kopmaz."

2- Bu düzmece Ka'beyi yıktırmak için Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) bölge halkından ve eşraftan olan Cerir (radıyallahu anh)'ı seçmiştir. "Bizi kurtar" şeklindeki tercümemizin aslı "Bize kalb rahatı kazandır" şeklindedir.

3- Hâkim'in el-İklil'de kaydına göre, Cerir İbnu Abdillah (radıyallahu anh), Benî Becile ve Beni Kuyeşr kabilelerinden 100 kadar adamla Resulullah'a gelirler. Aleyhissalâtu vesselâm Beni Has'am'dan sorar. Cerir, İslâmî davete icabet etmediklerini söyler. Aleyhissalâtu vesselâm, 300 kadar da Ensar vererek beraber geldiği kimselerin başına Cerir'i komutan yaparak oraya gönderir. "İslâm'a davet edip üç gün bu daveti tekrarlayacaksınız. Girerlerse müslümanlıklarını kabul edeceksiniz ve Zü'l-Halasa putunu  yıkacaksınız;  kabul etmezlerse kılıçtan geçireceksiniz" buyurur.

4- Bu sefere katılanların miktarı, rivayetlerde farklı  rakamlarla ifade edilmiştir.

5- At üzerinde duramadığını söyleyen Cerir'e, Resulullah dua eder ve -bir başka rivayette- eliyle tepeden kalçaya kadar hem ön (yüz) ve hem de arka (sırt) cihetineden sıvazlar.[2]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/275.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/275-276.