* ALİ İBNU EBÎ TALİB VE HÂLİD İBNU VELİD'İN YEMEN'E GÖNDERİLMESİ[1]

 

ـ4301 ـ1ـ عَنْ بُرَيْدَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]بََعَثَ رَسُولُ اللّهِ # عَلِيّاً إلى خَالِدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما لِيَقْبِضَ مِنْهُ الْخُمُسَ فَأعْطَاهُ فَاصْطَفَى عَليٌّ مِنْهَا سَبِيئَةً. فأصْبَحَ وَقَدِ اغْتَسَلَ لَيًْ وَكُنْتُ أبْغَضُ عَلِيّاً. فَقُلْتُ لِخَالِدٍ: أَ تَرَى إلى هَذَا؟ فَلَمَّا قَدِمْنَا عَلى رَسُولِ اللّهِ # ذَكَرْتُ لَهُ ذلِكَ فَقَالَ: يَا بُرَيْدَةُ اَتَبْغَضُ عَلِيّاً؟ قُلْتُ: نَعَمْ قَالَ: َ تُبْغِضْهُ، فَإنَّ لَهُ فِى الْخُمُسِ أكْثَرَ مِنْ ذلِكَ[. أخَرجه البخاري.»ا‘صْطِفَاءُ« اختيارُ، وهو افتعالٌ من صفوة الشّىْءٍ: أى خياره وخالصه.»والسَّبِيئةُ« ا‘مة التي سُبِّيَتْ، وإنَّمَا أبْغضَ بُريدةُ عليّاً ‘نَّهُ ظَنَّ أنَّهُ أخَذ مَاليس له، فلمّا أعلمه رسولُ اللّهِ # أن الَّذِى أخَذَهُ دون حقّه أحبّه .

 

1. (4301)- Hz. Büyerde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Hz. Ali (radıyallahu anh)'ı, humusu (ganimetin beşte birini) almak üzere Hâlid'e gönderdi. Hâlid (radıyallahu anh), humsu ona verdi. Ali, ondan (kendine) bir cariye seçti. Ali, geceleyin gusül yapmış olarak sabaha erdi. Ali'ye kızmıştım. Hâlid (radıyallahu anh)'a:

"Şunu görmüyor musun?" diye söylendim. Sonra da Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelince durumu anlattım.

"Ey Büyerde! buyurdular, sen Ali'ye kızıyor musun?"

"Evet!" dedim.

"Kızma! buyurdular, zira onun humustaki hissesi aldığından fazladır." [Ondan sonra Ali en çok sevdiğim insan oldu.]" [Buhârî, Megâzi, 61.] [2]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Bu rivayette, Hz. Hâlid'in savaşta elde ettiği ganimetin taksimi için Hz. Ali'nin vazifelendirildiği görülmektedir. Veda Haccı'ndan önce gerçekleştirilen bu seferden Hz. Ali hacc esnasında  dönüp bir kısım develer getirecek ve Veda Haccına iştirak edecektir. Haccla ilgili bölümde bunu anlatmıştık. İşte bu taksim sırasında ganimetler arasında yer alan -ve hadisin başka vecihlerinde cariyelerin en güzeli olduğu belirtilen- bir cariyeyi kendine seçen Hz. Ali'nin şikayet edildiğini, Resulullah'ın böyle  bir seçimi normal karşıladığını görmekteyiz. Üstelik Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Ali'nin humustaki hakkı bundan da fazla" buyurur. Humus ganimetin beşte birlik kısmıdır. Devlet hissesidir. Âl-i Beyt, humustan pay alır. Hz. Ali, Âl-i Beyt'ten olduğu için, o da hisse sahibidir.

2- Hadisin  ortaya koyduğu bir problem var; Hz.Ali, cariyeyi kendisi için seçtiğinin gecesinde temasta bulunuyor. Halbuki istibrası (rahmin hamilelikten hâlî oluşunun sübûtu) aranmalı idi. Bu da bir hayız dönemi temas etmemeyi beklemeyi gerektirir. Bu soruya şu açıklama getirilmiştir: Cariye bâkire olabilir. Nitekim daha önce geçtiği üzere bâkire için istibra aranmaz. Veya Hz. Ali'nin câriyesi hayızdan yeni çıkmış olabilir. Çünkü cariyelerin istibrası, bir hayız müddetidir.

3- Hadiste dikkat çeken bir husus: Ashabın Resulullah'a bağlılığı; nefret, muhabbet gibi tamamen  his dünyasına, iç âlemine müteallik hususlarda bile Aleyhissalâtu vesselâm'ın yönlendirici rolü.. Hadiste, Büreyde Hz.Ali'ye nefret etmekte olduğu halde, Resulullah'ın "Hz.Ali'ye kızma, sen onu sev" manasındaki ifadelerinden sonra, Ali, nazarında insanların en sevgilisine dönüyor.

4- İbnu Hacer: "Hadiste, Hz. Peygamberin kızı üzerine cariye almanın caiz olduğunun delili var!" der. Çünkü Aleyhissalâtu vesselâm, Hz. Ali'nin Hz. Fâtıma (radıyallahu anhümâ) üzerine evlenmesini yasaklamıştı.[3]


 

[1] Veda Haccından önce.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/273.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/274.