* FETİH GAZVESİ

 

ـ4276 ـ1ـ عَنْ عَلِىٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]بَعَثَنِى رَسُولُ اللّهِ # أنَا وَالزُّبَيْرَ وَالْمِقْدَادَ. فقَالَ: إنْطَلِقُوا حَتّى تَأتُوا رَوْضَةَ خَاخٍ فَإنَّ بِهَا ظَعِينَةً مَعَهَا كِتَابٌ فَخُذُوهُ مِنْهَا. فَانْطَلَقْنَا تَتَعَادَى بِنَا خَيْلُنَا حَتّى أتَيْنَا الرَّوْضَةَ. فَإذَا نَحْنُ بِالظَّعِينَةِ فَقُلْنَا: أخرِجِى الْكِتَابَ. فَقَالَتْ: مَامَعِى كِتَابٌ. فَقُلْنَا: لَتُخْرِجَنَّ الْكِتَابَ أوْ لَنُلْقِينَّ الثِّيَابَ. فَأخْرَجَتْهُ مِنْ عِقَاصِهَا. فَأتَيْنَا بِهِ رَسُولَ اللّهِ #، فإذَا فِيهِ: مِنْ حَاطِبِ بنِ أبِي بَلْتَعَةَ إلى نَاسٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ مِنْ أهْلِ مَكَّةَ يُخْبِرُهُمْ بِبَعْضِ أمْرِ رَسُولِ

اللّهِ #. فقَالَ #: يَا حَاطِبُ؛ مَا هذا؟ فَقَالَ: يَا رسولِ اللّهِ َ تَعْجَلْ عَليَّ! إنِّى كُنْتُ امْرأَ مُلْصَقاً فِى قُرَيْشٍ وَلَمْ أكُنْ مِنْ أنْفُسِهِمْ، وَكَانَ مَنْ مَعَكَ مِنَ الْمُهَاجِرِينَ لَهُمْ قَرَابَةٌ يَحْمُونَ بِهَا أمْوَالَهُمْ وَأهْلِيهِمْ بِمَكَّةَ فَأحْبَبْتُ إذْ فَاتَنِى ذلِكَ مِنَ النَّسَبِ فِيهِمْ أنْ أتخِذَ فِيهِمْ يداً يَحْمُونَ بِهَا قَرَابَتِى، وَمَا فَعَلْتُ ذلِكَ كُفْراً وََ ارْتِدَاداً عَنْ دِينِى، وََ رِضاً بِالْكُفْرِ بَعْدَ ا“سَْمِ. فقَالَ #: إنَّهُ قَدْ صَدَقَكُمْ. فقَالَ عُمَرُ رَضِيَ اللّهُ عَنْه دَعْنِى يَا رَسُولَ اللّهِ أضْرِبْ عُنُقَ هذَا الْمُنَافِقِ. فقَالَ #: إنَّهُ قَدْ شَهِدَ بَدْراً، وَمَا يُدْرِيكَ؟ لَعَلَّ اللّهَ تَعالى اطَّلَعَ عَلى اَهْلِ بَدْرٍ. فَقَالَ: اعْمَلُوا مَا شِئْتُمْ فَقَدْ غَفَرْتُ لَكُمْ. فَأنْزَلَ اللّهُ تَعالى: يَا أيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا َ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أوْلِيَاءً تُلْقُونَ إلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنَ الْحَقِّ. إلى قَوْلِهِ: فَقَدْ ضَلَّ سَوَاءَ السَّبِيلِ[. أخرجه الخمسة إ النسائي.»رَوْضَةُ خَاخِ« بِمُعُجَمَتَيْنِ مَوْضِعٌ بَيْنَ مَكَّةَ وَالْمَدَينَةَ.»وَالظَّعِينَةُ« في ا‘صْلِ الْمَرْأةُ مَادَامَتْ فِي الْهَوْدَجِ ثُمَّ جُعِلَتِ الْمَرْأةُ الْمُسَافِرَةُ ظَعِينَةً ثُمَّ جُعِلَتْ إلى الْمَرْأةِ نَفْسِهَا سَافرََتْ أوْ أقَامَتْ.»وَالعقِاصُ« الْخَيْطُ الَّذِى تُشَدُّ بِهِ الْمَرْأةُ أطْرَافَ ذَوَائِبِهَا. وَالْمَعْنى أخرجت الكتاب من ضفائرها المعْقوصة .

 

1. (4276)- Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni, Zübeyr'i ve Mikdâd'ı gönderdi ve dedi ki:

"Gidin Ravzatu Hâh nam mevkiye varın. Orada bir kadın  bulacaksınız. Onda bir mektup var, mektubu ondan alın gelin."

Gittik. Atımız bizi çabuk götürdü. Ravza'ya geldik. Kadınla karşılaşınca:

"Mektubu çıkar!"  dedik. Kadın: "Bende mektup yok!" dedi.

"Ya mektubu çıkarırsın yahut senin elbiselerini soyarız!" diye  ciddî konuştuk. Saç örgülerinin arasından mektubu çıkardı. Onu Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a getirdik. İçerisinde şu vardı:

"Hâtıb İbnu Ebî Belte'a tarafından, Mekke'de olan bazı müşriklere yazılmıştı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın (sefer hazırlığı ile ilgili) faaliyetlerini haber veriyordu.  Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Hâtıb'ı  çağırarak):

"Ey Hâtıb, bu da ne?" diye sordu. Hâtıb:

"Ey Allah'ın resulü, bana kızmada acele etme. Ben Kureyş'e dışardan katılan bir adamım. Ben onlardan değilim (aramızda kan bağı yok). Senin beraberindeki muhacirlerin (Mekke'de) akrabaları var. Mekke'deki mallarını ve âilelerini himaye ederler. Bu şekilde nesebten gelen hâmilerim olmadığı için oradaki yakınlarımı himaye edecek bir el edineyim istedim. Bunu katiyyen küfrüm veya dinimden irtidadım veya İslâm'dan sonra küfre rızamdan dolayı yapmadım" dedi.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu bize doğruyu söyledi!" dedi.

Hz. Ömer atılarak: "Ey Allah'ın Resulü! Bırak beni, şu münâfığın kellesini uçurayım!" dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) da:

"Ama o Bedr'e katıldı. Ne biliyorsun, belki de Allah Teâlâ Hazretleri Bedir ehlinin hâline muttali oldu da: "Dilediğinizi yapın, sizleri mağfiret etmişim" buyurdu. Bunun üzerine Allah Teâlâ Hazretleri şu vahyi indirdi: "Ey iman edenler! Benim düşmanımı da kendi düşmanlarınızı da dostlar edinmeyin. (Kendileriyle aranızdaki) sevgi yüzünden onlara (peygamberin maksadını) ulaştırırsınız (değil mi?) Halbuki onlar Hak'tan size gelene küfretmişlerdir" (Mümtehine 1). [Buhârî, Megâzî 9, Cihâd 141, 195, Tefsir, Mümtehine 1, İsti'zân 23, İstitâbe 9; Müslim, Fedâilu's-Sahâbe 161; Ebu Dâvud, Cihâd 108, (2650, 2651); Tirmizî, Tefsir, Mümtahine, (3302).][1]

 

ـ4277 ـ2ـ وَعَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّ رَسُولَ اللّهِ # غَزَا غَزْوَةَ الْفَتْحِ فِي رَمَضَانَ[. أخرجه الشيخان.

 

2. (4277)- İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Feth gazvesini Ramazan ayında yaptı." [Buhârî, Megâzî 47, Savm 34,  Cihâd 106; Müslim, Sıyâm 88, (1113).][2]

 

ـ4278 ـ3ـ وَعَنْ عُرْوَةَ بْنِ الزُّبَيْرِ قَالَ: ]لَمَّا سَارَ رَسُولُ اللّهِ # عَامَ الْفَتْحِ بَلَغَ ذلِكَ قُرَيْشاً. فَخَرَجَ أبُو سُفْيَانَ بْنُ حَرْبٍ، وَحَكِيمُ بْنُ حِزَامٍ، وَبُدَيْلُ بْنُ وَرْقَاءَ يَلْتَمِسُونَ الْخَبَرَ. فَأقْبَلُوا يَسِيرُونَ حَتّى أتَوْا مَرَّ الظَّهْرَانِ. فإذَا هُمْ بِنِيرَانٍ كَأنَّهَا نِيرَانُ عَرَفَةَ. فَقَالَ أبُو سُفْيَانَ: مَا هذِهِ؟ لَكَأنَّهَا نِيرَانُ عَرَفَةَ؛ فقَالَ بُدَيْلُ بْنُ وَرْقَاءَ: نِيرَانُ بَنِى عَمْرٍو. فقَالَ أبُو سُفْيَانَ: بَنُو عَمْرٍو أقَلُّ مِنْ ذلِكَ. فَرَآهُمْ نَاسٌ مِنْ حَرَسِ رَسُولِ اللّهِ # فأدْرَكُوهُمْ فَأخَذُوهُمْ، فَأتَوْا بِهِمْ رَسُولَ اللّهِ # فأسْلَمَ أبُو سُفْيَانَ. فَلَمَّا سَارَ قَالَ لِلْعَبَّاسِ: اِحْبِسْ أبَا سُفْيَانَ عِنْدَ خَطْمِ الْجَبَلِ حَتّى يَنْظُرَ إلى الْمُسْلِمِينَ. فَحَبَسَهُ الْعَبَّاسُ فَجَعَلَتِ الْقَبَائِلُ تَمُرُّ مَعَ النَّبِىِّ # كَتِيبَةًً كَتِيبَةً عَلى أبِي سُفْيَانَ. فَمَرَّتْ كَتِيبَةٌ. فقَالَ: يَا عَبَّاسُ مَنْ هذِهِ؟ قَالَ: هذِهِ غِفَارٌ. فقَالَ: مَالِى وَلِغِفَارٍ. ثُمَّ مَرَّتْ جُهَيْنَةُ. فقَالَ: مِثْلَ ذلِكَ وَمَرَّتْ سُلَيْمٌ. فقَالَ: مِثْلَ ذلِكَ حَتّى أقْبَلَتْ كَتِيبَةٌ لَمْ يَرَ مِثْلَهَا. فقَالَ: يَا عَبَّاسُ مَنْ هذِهِ؟ قَالَ: هؤَُءِ ا‘نْصَارُ عَلَيْهِمْ سَعْدُ ابْنُ عُبَادَةَ مَعَهُ الرَّايَةُ. فقَالَ سَعْدٌ: يَا أبَا سُفْيَانَ الْيَوْمُ يَوْمُ الْمَلْحَمَةِ، الْيَوْمَ تُسْتَحَلُّ الْكَعْبَةُ. فقَالَ أبُو سُفْيَانَ: يَا عَبَّاسُ، حَبَّذَا يَوْمُ الذِّمَارِ. ثُمَّ جَاَءَتْ كَتِيبَةٌ وَهِىَ أقَلُّ الْكَتَائِبِ، فِيهِمْ رَسولُ اللّهِ # وَأصْحَابُهُ، وَرَايَةُ  النَّبِىِّ # مَعَ الزُّبَيْرِ ابْنِ الْعَوَّامِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه فَلَمَّا مَرَّ رَسولُ اللّهِ # بَِأبِي سُفْيَانَ قَالَ: ألَمْ تَعْلَمْ مَا قَالَ سَعْدُ بْنُ عُبَادَةَ؟ قَالَ: مَا قَالَ؟

قَالَ: كَذَا وَكَذَا. فقَالَ كَذَبَ سَعْدُ بْنُ عُبَادَةَ، وَلَكِنْ هذَا يَوْمٌ يُعَظِّمُ اللّهُ فِيهِ الْكَعْبَةَ ويَوْمٌ تُكْسَى فِيهِ الْكَعْبَةُ، وَأمَرَ رَسُولُ اللّهِ # أنْ تُرْكَزَ رَايَتُهُ بِالْحَجُونِ، وَأمَرَ خَالِدَ بْنَ الْوَلِيدِ رَضِيَ اللّهُ عَنْه أنْ يَدْخُلَ مِنْ أعْلى مَكَّةَ مِنْ كَدَى، وَدَخَلَ # مِنْ كَدَاءَ. فَقُتِلَ مِنْ خَيْلِ خَالِدٍ يَوْمَئِذٍ رَجَُنِ: حُبَيْشُ بْنُ ا‘شْعَرِ، وَكُرْزُ بْنُ جَابِرٍ الْفِهْرِىُّ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما[. أخرجه البخاري.»خَطْمُ الْجَبَلِ« بِالخاء المعجمة: أنفهُ النّادرُ منه، وحطم الخيل بالحاء المُهملة والخيل بمعجمة ثم مثفاة تحتانية هو الموضع المتضايق الذي تنحطم فيه الخيل ويحطم بعضها بعضاً. وذلك ليراها جميعها وتكنر في عينه.»والذِّمار« بكسر الذّال المعجمة: ما يلزمك حفظه مما يتعلق بك، والمراد هنا به الحرب ‘نّ ا“نسان يُقاتل على ما يلزمه حفظه.»وَالكَتيبةُ« واحدة الكتائب وهى العساكر المرتبة.و»الملحمة« الحرب والقتال الَّذى  يخلص منه.»والحجون« أحد جبلى مكّة من جهة الغرب والشّمال .

 

3. (4278)- Urve İbnu Zübeyr rahimehullah anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Fetih senesinde (Mekke'ye müteveccihen) yürüyünce, bu haber  Kureyş'e ulaştı. Ebû Süfyan İbnu Harb, Hakim İbnu Hizam, Büdeyl İbnu Verkâ haber toplamak üzere şehrin dışına çıktılar. Yürüyerek ilerleyip Merrü'z-Zehrân nâm mevkie kadar geldiler. Bir de ne görsünler; her tarafta ateşler yanıyor, tıpkı Arafat'ta hacıların yaktığı ateşler gibi. Ebû Süfyân şaşkın:

"Bu da ne? Sanki Arafat'taki ateşler!" der. Budeyl İbnu Verka, "Beni Amr'ın ateşleri olmasın?" der. Ebû Süfyân:

"Ama, Beni Amr'ın ateşi bundan az olmalı! der. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) devriyelerinden bazıları bunları görür, yaklaşır ve tevkif edip, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a getirirler. Ebû Süfyan müslüman olur.

Yürüdükleri zaman Abbâs (radıyallahu anh)'a:

"Sen Ebû Süfyân'ı şu dağın burnunda  durdur da müslümanları görsün! buyurur. Tenbih edildiği şekilde Hz. Abbas, Ebû  Süfyân'ı (hakim bir noktada) durdurur. Kabileler, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte bölük bölük Ebû Süfyân'ın önünden geçmeye başlarlar. Bir bölük geçer, Ebû Süfyan sorar: "Ey Abbas bunlar kim?"

"Bunlar Beni Gıfar!" der. Ebû Süfyan:

"Bana ne Gıfâr'dan!" der. Sonra Ceheyne kabilesi geçer. Ebû Süfyân aynı şekilde sorar, aldığı cevaba benzer mukabelede bulunur. Arkadan Süleym geçer. Ebû Süfyân aynı şekilde sorar, aldığı cevaba benzer mukabelede bulunur. Derken bir bölük gelir ki, bu öncekilerden çok farklıdır.Yine sorar:

"Ey Abbâs bunlar kim?"

"Bunlar, der Abbas, Ensârdır. Başlarında Sa'd İbnu Ubâde, beraberlerinde de bayrak var!" Sa'd der ki:

"Ey Ebû Süfyân, bugün savaş günüdür. Bugün Kabe'nin helal addolunacağı gündür!"

Ebû Süfyân Abbâs'a:

"Ey Abbâs! (Sen Mekkelisin) bugün muhafaza vazifeni yapacağın en iyi fırsat. Görelim seni (şehri yağmalatma)" der. Derken  bir bölük daha geçer. Bu geçenlerin sayıca en küçüğü. Bunların içinde Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve (yakın) ashabı var. Resulullah'ın sancağı da Zübeyr İbnü'l-Avvâm (radıyallahu anh)'ın elindedir. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ebû Süfyân'ın yanından geçerken, Ebû Süfyân:

"Sa'd İbnul-Ubâde'nin söylediğini biliyor musun?" der.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Ne demişti?" diye sorar. Ebû Süfyân:

"Şunu şunu söyledi" diyerek (yukarıda kaydedilen sözlerini) hatırlatır. Bunun üzerine Resulullah:

"Sâd ibnu Ubâde yanıldı. Bilakis, bugün Allah'ın Ka'be'nin şanını yücelttiği bir gündür; bugün Ka'be'ye örtünün giydirildiği bir gündür!" dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), sancağının (Mekke'nin Batı ve Kuzey cihetinde yer alan iki dağdan biri olan) el-Hacun'a dikilmesini emretti. Hâlid İbnu Velid (radıyallahu anh)'a, şehre Mekke'nin üst kısmından, Kedâ'dan girmesini ferman buyurdu.[3]

O gün Halid İbnu Velid'in süvârilerinden iki kişi öldürülür: Hubeyş İbnu'l-Eş'ar ve Kürz İbnu Câbir el-Fihrî (radıyallahu anhümâ)." [Buhârî, Megazî, 48.][4]

 

ـ4279 ـ4ـ وَعَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قالَ: ]جَاءَ الْعَبَّاسُ بِأبى سُفْيَانَ بْنِ حَرْبٍ فَأسْلَمَ بِمَرِّ الظّهْرَانِ. فقَالَ الْعَبَّاسُ: يَا رسُولَ اللّهِ! إنَّ أبَا سُفْيَانَ رَجُلٌ يُحِبُّ الْفَخْرَ فَلَوْ جَعَلْتَ لَهُ شَيْئاً. قَالَ: نَعَمْ. مَنْ دَخَلَ دَارَ أبِي سُفْيَانَ فَهُوَ آمِنُ، وَمَنْ أغْلَقَ بَابَه فَهُو آمِنٌ، وَمَنْ ألْقى سَِحَهُ فَهُوَ آمِنٌ، وَمَنْ دَخَلَ الْمَسْجِدَ فَهُوَ آمِنٌ[. أخرجه أبُو داود .

 

4. (4279)- İbnu Abbâs (radıyallahu anh) anlatıyor: "Abbas, Ebû Süfyan İbnu Harb'i getirmitşi, Merrü'z-Zahr'dan müslüman oldu. Abbâs (radıyallahu anh) dedi ki:

"Ey Allah'ın Resûlü, Ebû Süfyân, şereflenmeyi seven  bir kimsedir. (Onun şerefleneceği) bir şey yapsanız!"

"Doğru söyledin! (şehre girerken ilan edin): "Kim Ebû Süfyân'ın evine girerse emniyettedir, kim kapısını kapar (evinden dışarı çıkmazsa) emniyettedir, kim silahını atarsa o da emniyettedir. Kim Mescide (Ka'be'ye) girerse o da emniyettedir!" [Ebû Dâvud, Harâc 25, (3021, 3022).][5]

 

ـ4280 ـ5ـ وَعَنْ أنَسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]دَخَلَ رسولُ اللّهِ # مَكَّةَ يَوْمَ الْفَتْحِ عَلى رَأسِهِ الْمِغْفَرُ فَلَمَّا نَزَعَهُ جَاءَ رَجُلٌ. فقَالَ: ابْنُ خَطَلٍ مُتَعَلِّقٌ بِأسْتَارِ الْكَعْبَةِ. فقَالَ: اقتُلُوهُ[. أخرجه الستة.

 

5. (4280)- Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Fetih günü, Mekke'ye başında miğferiyle girdi. Onu çıkardığı zaman, bir adam gelerek:

"İbnu Hatal[6] Ka'benin örtüsüne sarılmış (vaziyette yakalandı), affedelim mi?" dedi.

"Onu öldürün!" emir buyurdular." [Buhârî, Megâzî 48, Cezâu's-Sayd 18, Cihâd 169, Libâs 17; Müslim, Hacc 450, (1357); Muvatta, Hacc 247, (1, 423); Ebû Dâvud, Cihâd 127, (2685); Tirmizî, Cihâd 18, (1693); Nesâî, Hacc 107, (5,201).][7]

 

ـ4281 ـ6ـ وَعَنْ سَعْدِ بْنِ أبِي وَقَّاصٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]لَمَّا كَانَ يَوْمُ الْفَتْحِ أمَّنَ رسولُ اللّهِ # النَّاسَ إَّ أرْبَعَةَ نَفَرٍ وَامْرَأتَانِ. فِيهِمُ ابْنُ أبِي السَّرْحِ فَاخْتَبَأ عِنْدَ عُثْمَانَ رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فَلَمَّا دَعَا رسولُ اللّهِ # النَّاسَ إلى الْبَيْعَةِ جَاءَ بِهِ عُثْمَانُ حَتّى وَقّفَهُ عَلى رسولِ اللّهِ #. قَالَ: يا نَبِىَّ اللّهِ بَايِعْ عَبْدَ اللّهِ؛ فَرَفَعَ رَأسَهُ فَنَظَرَ إلَيْهِ ثَثاً، كُلُّ ذلِكَ يَأبَى أنْ يُبَايِعَهُ ثُمَّ بَايَعَهُ بَعْدَ الثَّالِثَةِ. ثُمَّ أقْبَلَ عَلى أصْحَابِهِ فقَالَ: مَا كَانَ فيكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ يَقُومُ إلى هذا حِينََ رَأنِى كَفَفْتُ يَدِى عَنْ بَيْعَتِهِ فَيَقْتُلُهُ. فَقَالُوا: مَا نَدْرِى مَافِى نَفْسِكَ أَ أوْمَاتَ إلَيْنَا بِعَيْنِكَ فقَالَ: إنَّهُ َ يَنْبَغِى لِنَبِىٍّ أنْ تَكُونَ لَهُ خَائِنَةُ ا‘عْيُنِ. قَالَ أبُو دَاوُدَ: وَكَان عَبْدُاللّهِ أخَا عُثْمَانَ مِنَ الرَّضَاعَةِ[. أخرجه أبو داود والنسائي.»الرَّشَيدُ« اللَّبِيبُ العاقِلُ الفطن.و»خَائِنَةُ ا‘عْيُنِ« كِنَايَةٌ عن الرَّمْز وَا“شَارة.

 

6. (4281)- Sa'd İbnu Ebi Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), fetih günü dört erkek iki kadın dışında, herkese (hayatını bağışladı ve) emân  tanıdı. Bu dörtler arasında İbnu Ebi Sarh da vardı. Hz. Osman'ın yanında saklandı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) halkı, kendisine biat etmeye çağırınca, Hz. Osman (radıyallahu anh) onu da getirip Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında durdurdu ve:

"Ey Allah'ın Resulü! Abdullah'tan biat al!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm (hiç ses çıkarmadan)  üç sefer başını kaldırıp ona baktı. Her seferinde bey'at'tan imtina ediyordu.

Üç seferden sonra, onunla da biat etti. Sonra ashabına yönelip:

"İçimizde, elimi bey'at için vermekten imtina ettiğimi görünce kalkıp öldürecek aklı başında bir adam yok muydu?" buyurdular. Ashab:

"İçinizden geçeni nasıl bilelim. Keşke bize gözünüzle bir imâda bulunsaydınız!" dediler. Bunun üzerine:

"Bir peygambere hain gözlü olmak yaraşmaz!" buyurdular." [Ebû Dâvud der ki: "Abdullah, Hz.Osmân'ın süt kardeşiydi." [Ebû Dâvud, Cihâd 127, (2683); Nesâî, Tahrîmu'd-Dem 14, (7, 105, 106).][8]

 

ـ4282 ـ7ـ وَعَنِ ابْنِ مَسْعُودٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قالَ: ]دَخَلَ رَسُولُ اللّهِ # يَوْمَ الْفَتْحِ وَحَوْلَ الْبَيْتِ سِتُّونَ وَثََثُمِائَةِ نُصُبٍ فَجَعَلَ يَطْعُنُهَا بِعُودٍ فِي يَدِهِ، وَيَقُولُ: جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ. إنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقاً. جَاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئَ الْبَاطِلُ وَمَا يُعِيدُ[. أخرجه الشيخان والترمذي.»النُّصُبُ« بِضَّمِ الصَّادِ وَسُكُونِهَا: الصَّنَمُ، وَجَمْعُهُ أنْصَابٌ .

 

7. (4282)- İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) fetih günü, (Mescid-i Haram'a) girdiği zaman Beytullah'ın  etrafında üç yüz altmış tane dikili (put) vardı. Elindeki çubukla onlara dürtüyor ve:

"Hak geldi, bâtıl zeval buldu. Bâtıl zaten zeval bulucudur" (İsra 81); "Hak geldi, bâtıl hiçbir şeyi yoktan varedemez, gideni de getiremez" (Sebe' 49) diyordu." [Buhârî, Megâzî 48, Mezâlim 32, Tefsir, Beni İsrail 12; Müsli, Cihâd 87, (1781); Tirmizî, Tefsir, Beni İsrâil, (3137).][9]

 

ـ4283 ـ8ـ وَعَنْ جَابِرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]أمَرَ رَسُولُ اللّهِ # عُمَرَ بْنَ الْخَطّابِ زَمَنَ الْفَتْحِ وَهُوَ بِالْبَطْحَاءِ أنْ يَأتِىَ الْكَعْبَةَ فَيَمْحُو كُلَّ صُورَةٍ فِيَها. وَلَمْ يَدْخُلْهَا النّبىُّ # حَتّى مُحِيَتْ كُلُّ صُورَةٍ فِيهَا[. أخرجه أبو داود .

 

8. (4283)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Fetih sırasında Ömer İbnu'l-Hattâb'a, Bathâ'da iken Kâ'be'ye gelip oradaki bütün suretleri ortadan kaldırmasını emretti. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) oradaki bütün suretler ortadan kaldırılmadıkça Ka'be'ye girmedi." [Ebû Dâvud, Libâs 48, (4156).][10]

 

ـ4284 ـ9ـ وَعَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قَالَ: ]أقْبَلَ النَّبىُّ # يَوْمَ الْفَتْحِ مِنْ أعَْ مَكَّةَ عَلى رَاحِلَتِهِ، مُرْدِفاً أُسَامَةَ بْنَ زَيْدٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما. وَمَعَهُ بَِلٌ وَعُثْمَانُ بْنُ طَلْحَةَ مِنَ الْحَجَبَةِ حَتّى أنَاخَ بِالْمَسْجِدِ فَأمَرَهُ أنْ تَأتِىَ بِمِفْتَاحِ الْبَيْتِ. فَذَهَبَ عُثْمَانُ إلى أُمِّهِ فَأبَتْ أن تُعْطِيهِ الْمِفْتَاحَ. فقَالَ: وَاللّهِ لَتُعْطِينَّهُ أوْ لَيَخْرُجَنَّ هذَا السَّيْفُ مِنْ صُلْبِى. فَأعْطَتْهُ إيَّاهُ. فَجَاءَ بِهِ رَسُولَ اللّهِ #، فَدَخَلَ # وَمَعَهُ أُسَامَةُ وَبَِلٌ وَعُثْمَانُ، فَمَكَثَ فِيهِ نَهَاراً طويً ثُمَّ خَرَجَ فَاسْتَبَقَ النَّاسُ، فَكَانَ عَبْدُاللّهِ بْنُ عَُمَرَ أوَّلَ مَنْ دَخَلَ، فَوَجَدَ بًَِ وَرَاءَ الْبَابِ قَائِماً. فَسَألَهُ! أيْنَ صَلَّى النبىُّ #؟ فأشَارَ إلى الْمَكَانِ الَّذِى صَلّى فِيهِ. قَالَ عَبْدُ اللّهِ: فَنَسِيْتُ أنْ أسْألَهُ، كَمْ صَلّى من سَجْدَةٍ[. أخرجه البخاريّ.»الحَجَبَةُ« جَمع حاجبٍ، وَهُوَ سَادِنُ الْبَيْتِ.

 

9. (4284)- İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Fetih günü Mekke'nin yukarı kısmından, devesinin üzerinde olarak ilerledi. Terkisinde de Üsâme İbnu Zeyd (radıyallahu anhümâ) vardı. Beraberinde Hz. Bilâl ve (Ka'be'nin) hâciblerinden olan Osman İbnu Talha da vardı. Mescid-i Haram'da devesini ıhtırdı. Osman'a Kâbe'nin anahtarını getirmesini emretti. Osman annesine gitti. Ancak kadın anahtarı vermekten imtina etti. Osman:

"Vallahi, ya anahtarı verirsin ya da şu  kılıç belimden çıkacaktır!" dedi. Kadın anahtarı verdi. Osman Resulullah'a getirdi. Aleyhissalâtu vesselâm kapıyı açıp, Betyullah'a girdi. Onunla birlikte Hz. Üsâme, Bilal ve Osman da girdiler. Gündüzleyin içnde uzun müddet kaldı,sonra çıktı. Halk (içeri girmede) yarış etti. Abdullah İbnu Ömer ilk giren kimseydi. Girince, Bilâl (radıyallahu anh)'ı kapının arkasında ayakta duruyor buldu.

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) nerede namaz kıldı?" diye sordu. Bilal, Aleyhissalâtu vesselâm'ın namaz kıldığı yeri işaret ederek gösterdi. Abdullah der ki:

"Kaç rek'at kıldığını sormayı unuttum."[11]  [Buhârî, Cihâd 127, Salât 30, 81, 96, Teheccüd 25, Hacc 51, 52, Megâzî 77, 48; Müslim, Hacc 389, (1329).][12]

 

ـ4285 ـ10ـ وَعَنْ أبِي هُرَيْرَة رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]لَمَّا فَتَحَ اللّهُ عَلى رَسُولِهِ # مَكَّةَ، قَامَ فِي النَّاسِ فَحَمِدَ اللّهَ وَأثْنى عَلَيْهِ، وَقَالَ: إنَّ اللّهَ تَعالى حَبَسَ عَنْ مَكَّةَ الْفِيلَ، وَسَلَّط عَلَيْهِمْ رَسُولَهُ وَالْمُؤْمِنِينَ، وَإنَّهَا لَمْ تَحِلَّ ‘حَدٍ قَبْلِى، وَإنَّهَا إنَّمَا حَلَّتْ لِي سَاعَةً مِنْ نَهَارٍ، وَإنَّهَا لَنْ تَحِلَّ ‘حَدٍ بَعْدِي. فََ يُنَفَّرُ صَيْدُهَا، وََ يُخْتَلى خََهَا، وََ يُقْطَعُ شَجَرُهَا، وََ تَحِلُّ لُقَطَتُهَا إَّ لِمُنْشِدٍ، وَمَنْ قُتِلَ لَهُ قَتِيلٌ فَهُوَ بِخَيْرٍ النَّظَرَيْنِ إمَّا أنْ يَعْقِلَ، وَإمَّا أنْ يُقَادَ أهْلُ الْقَتِيلِ. فَقَالَ الْعَبَّاسُ: إَّ ا“ذْخِرَ يَا رَسُولَ اللّهِ، فإنَّا نَجْعَلَهُ فى قُبُورِنَا وَبُيُوتِنَا. فقَالَ: إَّ ا“ذْخِرَ[. أخرجه الشيخان وأبو داود .

»الْخََ« الْعُشْبُ.و»اخْتَِؤُهُ« قَطْعُهُ.وَقوله: »َ تَحِلُّ لُقَطَتُهَا إَّ لِمُنْشِدٍ« أى لِمُعَرَّفٍ لَهَا عَلى الدَّوَامِ .

 

10. (4285)- Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Allah Teâla Hazretleri, Resul-i Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm) Mekke'nin fethini nasib edince, halkın içinde kalkıp, Allah'a hamd ve sena ettikten sonra dedi ki:

"Allahu Zülcelal Hazretleri, Mekke'yi filin girmesinden korumuştur. Mekke'lilere Resûlünü ve mü'minleri musallat etti. Mekke(de savaşmak) benden önce hiç kimseye helal edilmedi. Bana da bir günün muayyen bir zamanında helal edildi. Benden sonra da kimseye helal edilmeyecek. Onun avı ürkütülmemeli, otu yolunmamalı, ağacı kesilmemeli. Buluntular da ancak sahibi aranmak kasdıyla alınabilir.

Kimin bir yakını öldürülmüşse, o kimse iki  husustan birinde muhayyerdir: Ya diyet alır, ya da ölünün ailesi kısas ister (katil öldürülür)."

Abbâs (radıyallahu anh):

"Ey Allah'ın Resûlü! İzhir otu bu yasaktan hariç olsun! Zira biz onu kabirlerimizde ve evlerimizde kullanıyoruz!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da:

"İzhir hâriç! buyurdu." [Buhârî, İlim 39, Lukata 7, Diyât 8; Müslim, Hacc 447, (1355); Ebû Dâvud, Menâsik 90, (2017).][13]

 

ـ4286 ـ11ـ وَعَنْ وَهْبٍ قَالَ: ]سَألْتُ جَابِراً رَضِيَ اللّهُ عَنْه: هَلْ غَنِمُوا يَوْمَ الْفَتْحِ شَيْئاً؟ قَالَ: َ[. أخرجه أبو داود .

 

11. (4286)- Vehb (rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Cabir (radıyallahu anh)' a sordum: "Mekke fethedildiği gün, herhangi bir şey ganimat kılındı mı?"

"Hayır! cevabını verdi." [Ebû Dâvud, Harâc 25, (3023).][14]

 

ـ4287 ـ12ـ وَعَنْ جَابِرٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قَالَ: ]دَخَلَ رَسُولُ اللّهِ # مَكَّةَ وَلِوَاؤُهُ أبْيَضُ وَعَلَيْهِ عِمَامَةٌ سَوْدَاءُ[. أخرجه أبو داود والترمذي.

 

12. (4287)- Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Mekke'ye girdiğinde sancağı beyaz, üzerindeki sarığı da siyahtı." [Ebû Dâvud, Cihâd 76, (2592); Tirmizî, Cihâd 9, (1679).][15]

 

AÇIKLAMA:

 

Kitabımız Mekke'nin Fethiyle ilgili 12 ayrı rivayet kaydetmiş durumda. Rivayetlerde temas edilip de biraz açıklama gerektiren noktalara burada sırayla temas edeceğiz. Ancak, ona geçmezden önce, Fetih hâdisesini, tarihî bir hadise olarak özetlemek istiyoruz.[16]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/223-224.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/225.

[3] Bu ifadeyi, İbnu Hacer, başka sahih rivayetlere muhalif bulur. O, rivayetlere göre, "Halid radıyallahu anh Mekke'nin aşağı kısmından, Resûlullah yukarı kısmından şehre girmiştir. Muhacirlerin başında olan Zübeyr de yukarı kısmından, Kedâ'dan girmiştir..."

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/226-228.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/228.

[6] İbnu Hatal, af dışı ilan edilenlerden biri idi. Az ileride fethi anlatırken temas edeceğiz.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/229.

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/230.

[9] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/230-231.

[10] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/231.

[11] Bu bahisle ilgili geniş açıklama daha önce yapıldı (1408.hadis, 5.cilt, s. 513-521).

[12] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/232.

[13] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/233.

[14] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/233.

[15] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/234.

[16] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/234.