* UMRETU'L-KAZA

 

ـ4270 ـ1ـ عَنِ البَراءِ بْنِ عَازبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قَالَ: ]اِعْتَمَرَ رَسُولُ اللّهِ # فِى ذى القعْدَةِ فأبِي أهْلُ مَكَّةَ أنْ يَدَعُوهُ يَدْخُلُ مَكَّةَ حَتّى قَاضَاهُمْ عَلى أنْ يَدْخُلَ مِنَ الْعَامِ الْمُقْبِلِ، يُقِيمُ فِيهَا ثَثاً َ يَدْخُلُ مَكَّةَ السَِّحُ إَّ السَّيْفَ فى الْقِرَابِ، وَأنْ َ يَخْرُجَ مِنْ أهْلِهَا بِأحَدٍ إنْ أرَادَ أنْ يَتْبَعَهُ، وَأنْ َ يَمْنَعَ أحداً مِنْ أصْحَابِهِ أرَادَ أنْ يُقِيمَ بِهَا. فلمَّا دَخَلَهَا وَمضى ا‘جَلُ، أتَوْا عَلِيّاً رَضِيَ اللّهُ عَنْه. فقَالُوا قُلْ لِصَاحِبِكَ اخْرُجْ عَنّاً، فقَدْ مَضى ا‘جَلُ. فَخَرَجَ # فَتَبِعَتْهُ ابْنَةُ حَمْزَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: تَنَادى يَا عَمُّ يَا عَمُّ. فَتَنَاوَلَهَا عَلِيٌّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه فَأخَذَ بِيَدِهَا. فقَالَ لِفَاطِمَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها: دُونَكِ بِنْتَ عَمِّكِ؟ فَحَمَلَتْهَا. فَاخْتَصَمَ فِيهَا عَلِىٌّ وَزَيْدٌ وَجَعْفَرٌ رَضِيَ اللّهُ عَنْهم. فَقَالَ عَلِىٌّ: هِى

ابْنَةُ عَمِّي، وَقَالَ جَعْفَرٌ: هِىَ ابْنَةُ عَمِّي، وَخَالَتُهَا تَحْتِي، وَقَالَ زَيْدٌ: بِنْتُ أُخِي. فَقَضى بِهَا # لِخَالَتِهَا؛ وَقَالَ: اَلْخَالَةُ بِمَنْزِلَةِ ا‘ُمِّ؛ وَقَالَ لِعَلِيٍّ رَضِيَ اللّهُ عَنْه: أنْتَ مِنِّي وَأنَا مِنْكَ، وقَالَ لِجَعْفَرٍ: أشْبَهْتَ خَلْقِي وَخُلُقِي. وَقَالَ لِزَيْدٍ: أنتَ أُخُونَا وَمَوْنَا[. أخرجهُ الشَّيْخَانِ.»قِرَابُ السَّيْفِ« قال ا‘زْهَرِي: هُوَ غَمْدُهُ .

 

1. (4270)- Bera İbnu'l-Âzib (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Zülkade  ayında umreye çıkmıştı. Mekkeliler Onun Mekke'ye girmesine izin vermediler. Resulullah, gelecek yıl girmek, orada üç gün kalmak, Mekke'ye silahlar torbalarda olarak girmek, ailelerinden peşine düşmek isteyen çıksa bile kimseyi almamak, Ashabından Mekke'de kalmak isteyen çıkarsa kimseye mani olmamak şartları üzerine anlaşmıştı.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Mekke'ye umre için) girip, müddet de dolunca, Mekkeliler Hz. Ali'ye gelip:

"Arkadaşına söyle! bizi terketsin, müddet doldu!" dediler. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) çıktı, ancak Hamza'nın kızı (radıyallahu anhümâ) peşine takıldı:

"Ey amcam, ey amcam!" diye bağırıyordu. Hz. Ali (radıyallahu anh) onu alıp elinden  tuttu. Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ)'ya:

"Amcanın kızını yanına al!" dedi. [Medine'ye gelince] kızı (yanına alma) hususunda Hz. Ali, Zeyd ve Câfer (radıyallahu anh) ihtilafa düştüler. Hz. Ali:

"O benim amcamın kızıdır! (Ben ehakkım)" diyordu. Ca'fer (radıyallahu anh):

"O hem amcamın kızı, hem de teyzesi nikahım altında!" diyordu. Zeyd de:

"Kardeşimin kızıdır!"(21) diyordu. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), kızın, teyzesinin yanında kalmasına  hükmetti ve: "Teyze anne makamındadır!" buyurdu. Hz. Ali (radıyallahu anh)'a yönelerek: "Sen bendensin, ben de senden!" buyurdu. Cafer (radıyallahu anh)'a: "Yaratılışın ve huyun bana benzer" diyerek iltifat etti. Zeyd (radıyallahu anh)'a da: "Sen bizim hem kardeşimiz, hem de mevlamız (âzadlımız)sın!"  buyurdu." [Buhârî, Meğâzî 43, Umre 3, Cezâu's-Sayd 17, Sulh 6, Cizye 19; Müslim, Cihâd 90, (1783).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

Burada Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Hudeybiye antlaşmasına konulan bir madde gereğince sulhü takip eden  senede yapılan umre anlatılmaktadır. Ulemâ umumiyetle Resulullah'ın dört umre yaptığını söyler:

1- Hudeybiye senesi yapılan umre: Gerçi bunda tavaf ve sa'y yapılmamıştır ama kurban kesilmiş, tıraş olunmuş ve ihramdan çıkılmıştır. Bu sebeple ulemâ bunun da bir umre olduğunu söylemiştir.

2- umretu'lkaza: Bu, sadedinde olduğumuz umredir. Buna kaza denmesi sulh yapıldığı yıl niyet edildiği halde yapılamayan umrenin kazası olduğunu ifade etmez; antlaşma gereği yapılan umre ma'nâsını ifade eder. Çünkü kaza kelimesi, burada "antlaşma" ma'nâsına gelen mukâza' dan gelmektedir. Antlaşma umresi demek daha muvafık olur.

3- Ci'irrâne'de yaptığı umre.

4- Veda haccı sırasında Hacc-ı kıranla yaptığı umre, (Daha fazla bilgi için (1576-1883 numaralı hadisler) görülmelidir.)[2]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/214-215.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/215.