* BENÎ MÜSTALİK GAZVESİ

 

  فَالَ البخارى رحمه اللّهُ هى غزوة المريسيع. قال ابن اسحق: وذلك سنة ست.

 

Buhârî merhum der ki: "Bu Mureysi' gazvesidir." İbnu İshâk der ki: "Bu altıncı  senede cereyan etmiştir."[1]

 

ـ4264 ـ1ـ عَنْ عَبْدِاللّهِ بْنِ عَون قال: ]كَتَبْتُ إلى نَافِعٍ رَحِمَهُ اللّهُ أسْألُهُ عَنِ الدُّعَاءِ قَبْلَ الْقِتَالِ. فَكَتَبَ إليَّ: إنَّمَا كَانَ ذلِكَ في أوَّلِ ا“سَْمِ، وَقَدْ أغَارَ # عَلى بَنِي الْمُصْطَلِقِ، وَهُمْ غَارُونَ، وَأنْعَامُهُمْ تَسْقَى عَلى الْمَاءِ فَقَتَلَ مُقَاتِلَتَهُمْ وَسَبَى ذَرَارِيَّهُمْ وَأصَابَ يَوْمَئِذٍ جُوَيْرَِيَةَ. حَدثني به عبداللّهِ بن عمر، وكان في ذلك الجيش[. أخرجه الشيخان.»الْمُريسيع« بالعين المهملة والمعجمة: ماء معروف بالحجاز.ومعنى »غَارُّونَ« أي غافلون. والغرة: الغفلة .

 

1. (4264)- Abdullah İbnu Avn anlatıyor: "Nâfi rahimehullah'a kıtâlden önce (yapılan İslam'a) davet hakkında sormak üzere yazmıştım. Bana  şöyle yazdı: "Bu, İslam'ın evvelinde idi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Benî Müstâlik'e (önceden haber vermeden âni) baskın yaptı. Onlar (bu sırada) gâfil haldeydi, hayvanları su kenarında sulanıyorlardı. Mukâtillerini öldürdü, çocuklarını ve kadınlarını esir aldı. O gün Cüveyriye'yi de ele geçirmişti." [Buhârî, Itk 13, Müslim Cihad 1, (1730); Ebu Dâvud, Cihâd 100, (2633).][2]

 

AÇIKLAMA:

 

Benî Müstalik Gazvesi, hicretin altıncı yılı Şa'ban ayında cereyan etmiştir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Benî Müstalik'in müslümanlar aleyhine sefer tertiplemek üzere hazırlık yaptıklarını istihbâr eder. Resulullah bu haberi alır almaz yola çıkar ve Kudeyd bölgesinde Müreysi' denen bir suyun  başında onları gafil yakalar ve âni baskın yapar. Arada cereyan eden kısa bir mükâteleden sonra mağlub edilirler. Bu sırada  bir müslüman, müslümanlar tarafından yanlışlıkla öldürülür.

Resulullah çok sayıda esir ele geçirir ve müslümanlara taksim eder. Cüveyriye de bunlar arasındadır, Benî Müstalik'in şefi el-Hâris İbnu Dırâr'ın kızıdır. Kız Sâbit İbnu Kays'ın hissesine düşer, ancak mükâtebe yaparak hürriyetini satın alır. Resulullah'tan kitâbetinin ödenmesi için yardım ister. Aleyhissalâtu vesselâm: "Bundan daha hayırlı bir şeye ne dersin?" diye sorar.

"Bu da nedir ey Allah'ın Resulü?" deyince: "Senin kitabetini öder, seninle evlenirim!" der. Cüveyriye (radıyallahu anhâ) kabul eder.

Halk bu haberi duyunca, herkes esirlerini "Resulullah'ın sıhr'i (akrabası)" diye âzad eder. Bu suretle hürriyete kavuşanlar yüz aileyi  geçer. Kavmine, bundan fazla hayrı dokunan kadın çıkmaz denmiştir.

Bu sefer sırasında mezkur suyun başında müslümanlar arasında su alma esnasında  bir hadise çıkar: Hz. Ömer'in Benî Gıfâr'dan Cehcâh adında bir ücretlisi ile  Hazreç'ten Benî Avf'ın halifi olan Sinân el-Cühenî aynı anda suya gelirler. Çıkan bir ihtilafı büyüterek kavgaya tutuşurlar. Cühenî "Ey Ensâriler! diye yardım ister, Cehcâh da: "Ey Muhacirler!" diye yardım ister. Bu hadiseyi istismar etmek isteyen Abdullah İbnu Übeyy öfkelenir. Etrafında adamlarından bir grup ve bu meyanda genç yaşta olan Zeyd İbnu Erkam da yanındadır. "Bunu yaptılar ha! yaparlar, çünkü memleketimizde çoğaldılar! Allah'a yemin olsun" "Medine'ye döndük mü aziz olanlar oradan zelil olanları çıkaracak" (Münafikûn 8) der. Sonra adamlarına yönelip: "Bunu kendinize siz yaptınız. Memleketinizi bunlara helâl kıldınız. Mallarınızı onlara dağıtıverdiniz. Allah'a yemin olsun, elinizdekini onlara vermezseniz, onlar sizin memleketinizden başka bir yere giderler" der.

Bu sözleri işiten Zeyd, Resulullah'a gidip haber verir. Bu esnada Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında bulunan Hz. Ömer (radıyallahu anh):

"Ey Allah'ın Resûlü! Abbâd İbnu Bişr'e emret şu herifi gebertsin!" der.  Resulullah:

"Olur mu, Muhammed arkadaşlarını öldürtüyor dedirtir miyim!"  diyerek  reddeder.

Ve orduya hareket emri verir. Resulullah  hiç âdeti olmayan bir saatte, halkın içinde, bulundukları hâlet-i ruhiyeyi kırmak için, yola koyulurlar.

O sırada (Ensar'ın ileri gelenlerinden) Üseyd İbnu Hudayr uğrayıp: "Ya Resûlullah  hiç yolculuk yapmadığın  bir saatte yola çıktın" der.

"Abdullah İbnu Übeyy'in söylediği, kulağına gelmedi mi?"

"Ne demiş ey Allah'ın Resûlü?"

"Zannediyor ki Medine'ye varınca aziz olan, oradan zelil olanı çıkaracakmış."

"Vallahi, istersen sen onu çıkar. Zira sen azizsin o zelildir!" der ve sonra ilave eder.

"Ey Allah'ın Resulü! sen ona merhamet et. Vallahi Allah sana lutfetti. Kavmi ona giydirmek üzere taç hazırlamıştı. Sen gelince bu iş kaldı. Bu sebeple o seni saltanatına engel görüyor!"

Abdullah İbnu Übeyy, söylediği sözleri Zeyd İbnu Erkam'ın Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürdüğünü işitince, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelir ve "Böyle bir şey söylemedim" diye Allah'a yemin eder. Abdullah kavmi içerisinde itibarlı biriydi. Adamları: "Ey Allah'ın Resûlü! Zeyd hata yapmış olabilir!" derler. [Resulullah Zeyd'i çağırıp azarlar.] Fakat az sonra gelen vahiy Zeyd'i doğrular (Münafıkûn 1).

Bu hadiseler münafık Abdullah İbnu Übeyy'in oğlu -ki samimi bir müslümandır- Abdullah'a ulaşır. Hemen Aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:

"İşittim ki babamı öldürmek istiyormuşsunuz. Böyle bir kararınız varsa, bana emredin, kellesini size ben getireyim. Korkarım, bir başkasına emredersiniz de onun halkın arasında dolaşmasını seyretmeye  nefsim tahammül edemez öldürüveririm. Böylece bir kâfir için bir mü'mini öldürerek cehennemlik olurum!" der. Resulullah şu cevabı verir:

"Bizimle olduğu müddetçe biz ona merhamet edeceğiz, sohbetini güzel kılacağız!"

Bundan sonra her ne vakit  bir hadise çıkaracak olsa, adamları onu kınıyor, sert davranıyor ve tehdit ediyordu.[3]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/159.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/159.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/159-161.