İKİNCİ FASIL

 

VEFAT İDDETİ

 

ـ4192 ـ1ـ عن أم سلمة رَضِيَ اللّهُ عَنْها: ]أنَّ امْرَأةً مِنْ أسْلَمَ يُقَالُ لَهَا سُبَيْعَةُ تُوفِّي عَنْهَا زَوْجُهَا وَهِيَ حُبْلى فَخَطَبَهَا أبُو السَّنَابِلِ بْنِ بَعْكِكٍ مِنْ بَنِي عَبْدِ الدَّارِ. فَأبَتْ أنْ تَنْكِحَهُ، فقَالَ: واللّهِ مَا يَصْلِحُ أنْ تَنْكِحي حَتّى تَعْتَدِّي آخِرَ ا‘جْلَيْنِ. فَمَكَث قَريباً مِنْ عَشْرِ لَيَالٍ ثُمَّ نُفِسَتْ ثُمَّ جَاءَتِ النّبيّ # فقَالَ: انْكِحِي[. أخرجه الستة إ أبا داود، وهذا لفظ البخاري .

 

1. (4192)- Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Benî Eslem'den Sübey'a adında bir kadın hamile iken kocası ölmüştü. Benî Abdi'ddâr'dan Ebu's-Senâbil İbn Ba'kik, kadınla evlenmek istedi. Kadın onunla evlenmekten imtina etti. Adam: "Vallahi, iki müddetin sonuncusuna kadar iddet beklemedikçe evlenmen caiz değil!" dedi. Kadın yirmi gün kadar bekledi, derken nifas oldu. Sonra da Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek durumu arzetti. Aleyhissalâtu vesselâm: "Evlen!"  buyurdu." [Buhârî, Talâk 39, Tefsir, Talak 2; Müslim, Talâk 57, (1485); Muvatta, Talak 83, (2, 589, 590); Tirmizî, Talâk 17, (1193); Nesâî, Talak 56, (6, 190, 191).][1]

 

ـ4193 ـ2ـ ولفظ مسلم ]أنَّ أُمَّ سَلَمَةَ قَالَتْ: إنَّ سُبَيْعَةَ نُفِسَتْ بَعْدَ وَفَاةِ زَوْجِهَا بِلَيَالٍ وَأنَّهَا ذَكَرْتَ ذلِكَ لِرَسُولِ اللّهِ # فَأمَرَهَا أنْ تَتَزَوَّجَ[ .

 

2. (4193)- Müslim'deki rivayet şöyledir: "Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) dedi ki: "Sübey'a, kocasının vefatından birkaç gece sonra nifas oldu. Kadın, durumunu Resulullah'a zikretti, Aleyhissalâtu vesselâm evlenmesini söyledi." [Müslim, Talâk 57, (1485).] [2]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Sadedinde olduğumuz rivayette bazı teferruata yer verilmemiş. Başka rivayetlerdeki ziyadelere göre, kocası ölen Sübey'a (radıyallahu anhâ)'ya  biri genç, diğeri yaşlı iki talip çıkar. Sübey'a gence evet der ve yaşlıyı reddeder. Kadının bu esnada ailesi Medine'de değildir.

Evlenmesi biraz geciktiği takdirde, yakınları gelecek. Yaşlı zatın ümidi bu gecikmede... Ailesi döndükleri takdirde, onlar vasıtasıyla Sübey'a'yı kendisiyle evlenmeye razı edebilecek. Bu sebeple, onun derhal evlenemeyeceğini, "iki müddet"in sonunu beklemesi gerektiğini söyler. Kadın, bunun üzerine Resulullah'a gidip durumunu arzeder. Aleyhissalâtu vesselâm, evlenebileceğini söyler. Hikayede zikredilen yaşlının, hadisin sadedinde olduğumuz vechinde ismi geçen Ebu's-Senâbil olduğu anlaşılmaktadır.

2- Hadiste geçen  "iki müddetinin sonuncusunu bekleyeceksin" tabiri şu demektir: "Eğer dört ay on gün geçmeden önce doğurursa bu müddetin dolmasını bekleyecek; sırf doğumla kadın helal olmaz, eğer  doğumdan önce dört ay on günlük  müddet dolarsa doğuma kadar bekleyecektir."

3- Selefin cumhuru ve fetva veren imamlar, "Hâmile kadın çocuğunu doğurur doğurmaz iddetini tamamlamış olur ve evlenebilir" demekte ittifak ederler.

Sahabe ve diğer selef büyüklerinden bazıları: İki müddetin sonuncusuna kadar iddet bekler demiştir. Bunun ne demek olduğunu açıkladık. Hz. Ali ve İbnu Abbâs'ın bu görüşte oldukları rivayet edilmiştir.

Şârihler, önceki görüşün esahh olduğunu, muhalif görüş sahiplerine, sadedinde olduğumuz rivayetlerin ulaşmamış olabileceğini söylerler.[3]

 

ـ4194 ـ3ـ وعن أبي سلمة بن عبدالرحمن قال: ]بَيْنَا أنَا وَأبُو هُرَيْرَةَ عِنْدَ ابنِ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهم. جَاءَتْهُ امْرَأةٌ فَقَالَتْ: تُوفِى عَنْهَا زَوْجُهَا وَهِيَ حَامِلٌ فَوَلَدَتْ ‘دْنَى مِنْ أرْبَعَةِ أشْهُرٍ مِنْ يَوْمِ مَاتَ. فَقَالَ ابنُ عَبَّاسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: آخِرُ ا‘جَلَيْنِ. فقَالَ أبُو سَلَمَةَ: أخْبَرَنِي رَجُلٌ مِنْ أصْحَابِ رسولِ اللّهِ أنَّهُ # أمَرَ مِثْلَ هذِهِ أنْ تَتَزَوَّجَ. قالَ أبُو هُرَيْرَة: وَأنَا أشْهَدُ عَلى ذلِكَ[. أخرجه النسائي.

 

3. (4194)- Ebu Seleme İbnu Abdurrahman anlatıyor: "Ben ve Ebu Hüreyre, İbnu Abbâs (radıyallahu anhüm)'ın yanında iken, bir kadın gelerek: "Ben hamileyken kocam öldü, çocuk da kocamın ölmesinden dört ay geçmeden doğdu. (İddetim dolmuş sayılır mı)?" diye sordu. İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ): "İddetin, iki müddetin sonuncusudur" dedi. Ebu Seleme: "Bana Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashab'ından bir adam, böyle bir durumda Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın evlenmeyi emrettiğini haber verdi" dedi. Ebu Hüreyre der ki: "Buna ben de şehâdet ederim." [Nesâî, Talâk 56, (6, 194).][4]

 

ـ4195 ـ4ـ وعن نافع قال: ]سُئِلَ ابْنُ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهما عَنِ الْمَرْأةِ يَتَوَفَّى عَنْهَا زَوْجُهَا وَهِيَ حَامِلٌ. فقَالَ: إذَا وَضَعَتْ فَقَدْ حَلَّتْ. وَقَالَ عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْه: لَوْ وَضَعَتْ وَزَوْجُهَا على السَّرِيرِ لَمْ يُدْفَنْ بَعْدُ حَلَّتْ[. أخرجه مالك .

 

4. (4195)- Nâfi rahimehullah  anlatıyor: "Hz. İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'e hamile iken kocası ölen kadından sorulmuştu. "Çocuğu doğurunca helal olur, (evlenebilir)" cevabını verdi. [Orada bulunan bir adam ilave etti]: "Hz. Ömer (radıyallahu anh) de: "Kocası  yatakta, henüz defnedilmemiş iken doğum yapsa da kadın (evlenmeye) helaldir" demişti." [Muvatta,  Talâk 84, (2, 589).][5]

 

ـ4196 ـ5ـ وعن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]َ تُلْبِسُوا عَلَيْنَا سُنَّةَ نَبِيِّنَا #. عِدَّةُ الْمُتَوَفِّي عَنْهَا زَوْجُهَا أرْبَعَةُ أشْهُرٍ وَعَشْرٌ، يَعْنِي فِي أمِّ الْوَلَدِ[. أخرجه أبو داود .

 

5. (4196)- Amr İbnu'l-Âs (radıyallahu anh) dedi ki: "Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sünnetini bize çarpıtmayın. Kocası ölen kadının iddeti dört ay on gündür yani ümmü veled hakkında."  [Ebu Dâvud, Talâk 48, (2308).][6]

 

ـ4197 ـ6ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما: ]أنَّهُ كَانَ يَقُولُ: عِدَّةُ أُمِّ الْوَلَدِ إذَا تُوفِّيَ عَنْهَا سَيِّدُهَا حَيْضَةٌ[. أخرجه مالك.

 

6. (4197)- İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) diyordu ki: "Efendisi olan ümmü veledin iddeti bir hayız devresidir." [Muvatta, Talâk 92, (2, 593).][7]

 

AÇIKLAMA:

 

Son iki rivayet ümmü veledin, yani efendisinden çocuk doğuran cariyenin iddeti hakkındadır. Görüldüğü üzere, bu mesele ihtilaflıdır:

* Evzaî, İshak İbnu Râhûye, İbnu'l-Müseyyeb, Saîd İbnu Cübeyr, İbnu Sîrîn, Hasan Basrî gibi bir kısım ülemâ Amr İbnu'l-Âs hadisini (4196) esas alarak ümmü veled'in iddetini hür kadınların iddetiyle bir tutarak dört ay on gün kabul etmiştir.

* Süfyan Sevrî, Ashab-ı rey, Atâ, Nehâî, Ali İbnu Ebî Tâlib, İbnu Mes'ud gibi bir kısım selef de "ümmü veled'in iddeti üç hayız müddetidir" demiştir.

* İmam Mâlik, Şâfiî, Ahmed İbnu Hanbel, İbnu Ömer, Urve İbnu Zübeyr, Kasım İbnu Muhammed, Şâbî, Zührî gibi bir kısım selef de "ümmü veled'in iddeti bir hayız müddetidir" demiştir. [8]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/40.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/40.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/41.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/42.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/42.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/42.

[7] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/43.

[8] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/43.