UMUMÎ AÇIKLAMA

 

Kölelik insanlığın eski bir müessesesidir. Bunu İslamiyet vaz'etmemiştir. Kölelik esas itibariyle savaştan kaynaklanmaktadır. Zira kazanan taraf, mağlub olan tarafı esir etmekte ve köleleştirmektedir.  İslam geldiğinde bu müessese vardı.

İslam bunu tek başına kaldıramazdı, çünkü beynelmilel bir yaygınlığa sahip idi. Öyleyse bunun ilgası beynelmilel karşılıklı anlaşmalarla mümkün idi. İslam'ın bunu tek taraflı yasaklaması olamazdı. Zira savaşta elde edilen esirlere yapılacak  muamele, her iki tarafın mutabakatı ile tesbit edilir. İslam, Batılıların yaptığı gibi hür insanları köleleştirmeyi kabul etmez. Bilindiği gibi, bugün Amerika'daki siyahîlerin menşei Afrika'dan  baskınlarla yakalanıp Amerika'da köleleştirilen hür insanlardır. İslamiyet bunu tecviz etmez.

İslam kölelere bir kısım haklar tanıyarak onların durumunu düzeltmiştir. Bazılarını hatırlatalım:

* Kölelere okumayazma öğretilmesi teşvik edilmiştir.

* Mekteplerde muallimlerin kölehür hiçbir çocuğa ayırım yapmaması, hepsine eşit muamelede bulunması emredilmiştir.

* Kölelerin, efendisinin yediğinden yemesi, giydiğinden giydirilmesi tavsiye edilmiştir.

* Kölelere hürriyete kavuşma fırsatları verilmiştir. Kefaret gerektiren bir çok cezada ilk şık köle âzad etmektir.

** Yemin kefareti.

** Zıhâr kefâreti.

** Katl kefâreti.

** Oruç kefâreti gibi.

* Mukâtebe, yani efendiyle  anlaşarak hürriyetini kazancıyla satınalma anlaşma yapma hakkı, 4184 numaralı rivayette görüleceği üzere bu âyetle sâbit olan bir haktır. Birçok âlimler kölenin mükâtebe talebine efendinin itiraz hakkı olmadığı görüşündedir.

* Mahkeme hakkı: Köle haksız muameleye maruz kalırsa kadıya çıkabilir. Efendi köleye dilediği muameleyi yapamaz.

* Hayat hakkı: Efendi köleyi öldüremez, işkence edemez, herhangi bir uzvunu sakatlayamaz. Aksi takdirde suçlu duruma düşer.

* Müteakiben görüleceği üzere köle âzadı en hayırlı amellerden biri kılınmıştır. Kölelik statüsüne İslam'ın getirdiği bu  iyileşme, tarihte İslam dışı memleketlerden kölelerin İslam beldesine kaçmasına sebep olmuştur.

İslam tarihi, dinin getirdiği bu ıslah  sayesinde kölelikten yetişen nice sultanlar, vezirler, valiler, askeri komutan ve fatihler tanır. Hele âlim o kadar çok ki... Daha ilk  asırda, Sahâbe ve Tâbiîn devrinde ilim hayatı  köle asıllıların eline geçmiş durumdadır. Bir rivayeti buraya kaydedeceğiz

Zührî anlatıyor:

"Abdülmelik İbnu Mervân'ın huzuruna çıkmıştım. Bana: "Ey Zührî nereden geliyorsun?" diye sordu. Ben: "Mekke'den geliyorum" deyince, aramızda şu konuşma geçti:

"Mekke halkına mürşidlik edecek geride kim kaldı?

"Atâ İbnu Ebî Rabâh."

"Arap asıllı mı, mevâli mi?" (Mevâli, âzadlı köle demektir.)

"Mevâlîdendir."

"Pekâla Mekkelilere ne ile hükmeder?"

"Diyânet ve rivayetle" (Hz. Peygamber'in sünneti ile.)

"Diyanet ve rivayet ehli irşad etmeye layıktır. Yemen ehline kim mürşidlik ediyor?"

"Tâvus İbnu Keysân."

"Arap asıllı mı, mevâlîden mi?"

"Pekâla onlara ne ile hükmedecek?"

"Mevâlidendir."

"Atâ'nın hükmettiği ile (yani Diyanet ve Rivayetle)."

"Öyleyse layıktır. Mısır ahalisine kim mürşidlik edecek?"

"Yezid İbnu Ebî Habib."

"Arap asıllı mı, mevalîden mi?"

"Mevâliden."

"Şam ahalisine kim mürşidlik ediyor?"

"Mekhul."

"Arap asıllı mı, mevâlîden mi?"

"Mevâlidendir. Huzeyl kabilesine mensup bir kadın tarafından âzad edilmiş. (Sudan asıllı) Nûbî bir köledir."

"Cezîre ahalisine kim  mürşidlik ediyor?"

"Meymun İbnu Mihrân.""Arap asıllı mı, mevâlîden mi?"

"Mevâlîdendir."

"Horasan ahalisine kim mürşidlik ediyor?"

"Dahhâk İbnu Müzâhim."

"Arap asıllı mı, mevâliden mi?"

"Mevâlîden."

"Basra ahalisine kim mürşidlik ediyor?"

"el-Hasan İbnu Ebî'l-Hasan (Hasan Basrî) Hazretleri."

"Arap asıllı mı mevâliden mi?""Mevâlîden."

"Helâk olasıca, Kûfe'ye kim mürşidlik ediyor?""İbrahim en-Nehâî."

"Arap asıllı mı, mevâlîden mi?"

"Bu Arap asıllıdır."

"Ey helâk olasıca Zührî, beni biraz ferahlattın. Allah'a kasem olsun, mevâlî, Araplar üzerine efendi olmuş bulunuyor. Araplar minberin dibinde otursun da mevâli üstüne çıkıp bunlara hutbe okusun ha (olacak şey değil)!"

"Ey mü'minlerin  emîri, bu Allah'ın takdiridir. O'nun dinini kim tatbik eder korursa, efendi olur, kim de tatbik etmez, elden  kaçırırsa zelil olur!"[1]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 11/545-548.