NAMAZIN İKİNCİ ŞARTI: ELBİSE TEMİZLİGİ

 

ـ1ـ عن معاوية رَضِيَ اللّهُ عَنْه: ]أنَّهُ سَألَ أُخْتَهُ أُمَّ حَبِيبَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْها زَوْجَ النَّبىِّ #: هَلْ كَانَ رسولُ اللّهِ يُصَلِّى في الثَّوْبِ الَّذِى كانَ يُجَامِعُهَا فِيهِ؟ فقَالَتْ: نَعَمْ، مَالَمْ يَرَ فِيهِ أَذىً[. أخرجه أبو داود والنسائى.والمراد »بِا‘ذَى« هنا الرطوبة من الجماع.

 

1. (2673)- Hz. Mu'âviye (radıyallâhu anh)'nin dediğine göre, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevce-i pâkleri Ümmü Habîbe'ye -ki kızkardeşidir- sormuştur:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), içerisinde kendisiyle temasta bulunduğu elbise sırtında olduğu halde namaz kılar mıydı?" Ümmü Habîbe (radıyallâhu anhâ) şu cevabı vermiştir:

"Evet, yeter ki elbisede bir ezâ (meni bulaşığı) görmemiş olsun!"[1]

 

AÇIKLAMA:

 

Burada ezâ ile gözle görülen pislik kastedilmiştir. Bazı âlimler bu hadise dayanarak meni, mezi, kadının fercinden hasıl olan rutubetin necis olduğuna hükmetmiştir. Zira Resûlullah ezâ ile bu söylenenlerin bulaşığını kastetmiş olmalıdır. Meninin necis olup olmadığı ihtilaflıdır. Şâfiî ve Ahmed temiz olduğunu söyler. Ebû Hanîfe ve Mâlik necis olduğunu söyler. Mâlik'e göre kurusu da yaşı da yıkanarak temizlenir. Ebû Hanîfe'ye göre yaşı su ile de temizlenebilir.[2]

 

ـ2ـ وعن عائشة رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]كانَ رسولُ اللّهِ # َ يُصَلِّى في مََحِفِنَا[. أخرجه أصحاب السنن .

 

2. (2674)- Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bizim (kadınların) çamaşırları içerisinde namaz kılmazdı."[3]

 

AÇIKLAMA:

 

Burada Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in kadın çamaşırı içerisinde namaz kılmadığı belirtiliyor. Kadın çamaşırı diye tercüme ettiğimiz melâhif kelimesi rivayetlerde luhuf diye de gelmiştir. Bir rivayette şuur kelimesiyle beraber gelir, yani râvi şuur mu derdi luhuf mu derdi şekke düşer. Luhuf, "lihâf"ın cem'idir. Lihâf, milhafe, milhaf vücudu örten, vücuda giyilen her şey olarak açıklanır.[4] Şuur ise "şi'âr"ın cem'idir. Bu ise vücuda giyilen ilk çamaşırdır. Öyle ise lihâf da şi'âr da aynı ma'nâda yani iç çamaşırı manasında kullanılmış olmalıdır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sadedinde olduğumuz rivayete göre namazda kadınların iç çamaşırlarını kullanmaktan sakınmıştır. Şârihler bunu: "Kadının iç çamaşırına hayız kanı bulaşmış olma ihtimaline binaen" diye açıklarlar. Namazda bütün giysilerin temiz olması şarttır. Halbuki kan bulaşığı temizliğe mânidir.[5]

 

ـ3ـ وعن ابن عمر رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]إنَّهُ كانَ يَعْرَقُ في الثَّوْبِ، وَهُوَ جُنُبٌ ثُمَّ يُصَلِّى فِيهِ[. أخرجه مالك .

 

3. (2675)- İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'in anlattığına göre, cünübken içinde terlediği elbise sırtında olduğu halde namaz kılardı."[6]

 

AÇIKLAMA:

 

İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) burada cünüb kimsenin temiz olduğunu ifade etmektedir.

Terin temizliğine hükmetmeye ulemayı sevkeden delillerden biri, ehl-i kitap olan kadınla müslümanların evlenmelerinin caiz olmasıdır. Cumhur der ki: "Kadınların terinden onlarla beraber yatan kimse korunamaz. Eğer ehl-i kitap kadının teri necis olsaydı, kocasına namaz kılabilmesi için bu teri yıkaması emredilirdi. Halbuki bu meselede mü'min kadınla ehl-i kitap kadın arasında tefrik yapılmamıştır. Öyle ise diri olan insan-oğlu necîsu'l-ayn değildir. Çünkü, kadınla erkek arasında fark yoktur."[7]

 

ـ4ـ وعن أبى سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]بَيْنَمَا رَسولُ اللّهِ # يُصَلِّى بِأصْحَابِهِ إذْ خَلَعَ نَعْلَيْهِ فَوَضَعَهُمَا عَنْ  يَسَارِهِ، فَلَمَّا رَأى ذلِكَ الْقَوْمُ ألْقَوْا نِعَالَهُمْ، فَلَمَّا قَضى رسولُ اللّهِ # صََتَهُ قالَ: مَا حَمَلَكُمْ عَلى إلْقَائِكُمْ نِعَالَكُمْ. قالُوا: رَأيْنَاكَ ألْقَيْتَ نَعْلَيْكَ فَألْقَيْنَا نِعَالَنَا، فقَالَ: إنَّ جِبْرِيلَ عَلَيْهِ السََّمُ أتَانِى فَأخْبَرَنِى أنَّ فِيهِمَا قَذَراً أوْ أذىً، فإذَا جَاءَ أحدكمْ إلى المَسْجِدِ فَلْيَنْظُرْ، فإنْ رَأى في نَعْلَيْهِ قَذَراً، أوْ قالَ أذىً فَليَمْسَحْهُ وَلْيُصَلِّ فِيهِمَا[. أخرجه أبو داود .

 

4. (2676)- Ebû Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ashâbiyle namaz kılarken âniden nalınlarını çıkarıp sol tarafına koydu. Bunu gören cemaat de derhal nalınlarını attılar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazı tamamlayınca:

"Nalınlarınızı niye attınız?" diye sordu.

"Seni nalınlarını atarken gördük, biz de kendi nalınlarımızı attık!" cevabını verdiler.

"Cebrâil (aleyhisselâm) bana gelip pislik olduğunu haber verdi (onun için attım). Öyleyse sizler mescide gelirken dikkat edin, nalınlarınızda bir pislik (kazurat) -veya ezâ demişti- görürseniz onu silin; o, ayağınızda olduğu halde namazınızı kılın."[8]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Râvi burada kazr kelimesi ile ezâ kelimesini şekk içinde kullanır. Kazr dilimizde kazurat olarak kullandığımız pislik demektir. Ezâ aslında temiz bile olsa pis addedilen, istikrah duyulan şeydir. Ezâ'nın daha değişik ma'nâları, daha geniş kullanım sahaları vardır.

2- Hadis ayakkabı ile birlikte namaz kılınabileceğine delildir.

3- Hadis ayrıca ayakkabıda gözle görülen necâsetin silinip atılmasıyla ayakkabıyla namaz kılınabilecek tahâretin hâsıl olduğuna delâlet eder.

4- Hattâbî bu hadisten: "Bir kimse elbisesinde necâset olduğunu farketmeden namaz kılıp sonra farkedecek olsa, namazı sahihtir, iade gerekmez" hükmünü çıkarır.

5- Resûlullah'ın sözlerine uymak vacib olduğu gibi fiillerine uymak da vâcibtir. Zîra Ashâb, O'nun ayakkabısını çıkardığını görünce derhal ayakkabılarını çıkarıp atmışlardır.

6- Bir kimse tek başına namaz kılınca ayakkabısını çıkarırsa sol tarafına koymalıdır. Safta başkalarıyla namaz kılar, sağında solunda adamlar bulunursa ayakkabısını bacaklarının arasına koyar.

7- Amel-i yesir (azıcık amel) namazı bozmaz.[9]


 

[1] Ebû Dâvud, Tahâret: 133, (366); Nesâî, Tahâret: 186, (1, 155); Buhârî, Salât: 2, (Buhârî, bâb başlığı (tercüme) olarak kaydeder; Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/517.

[2] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/517.

[3] Ebû Dâvud, Tahâret: 134, (368); Tirmizî, Salât: 420, (600); Nesâî, Zînet: 116, (8, 217); Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/517.

[4] Liyâf'ı bazı lugatlar "vücudu dıştan örten giysi (cübbe, bürde gibi)" diye tarif ederken Cevherî gibi bazıları her çeşit giysiye de ıtlak olunduğunu belirtir. Şu halde, şi'âr ile lihâf bazı manalarda müteradiftir. 

[5] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/517-518.

[6] Muvatta, Tahâret: 87, (1, 52); Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/518.

[7] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/518.

[8] Ebû Dâvud, Salât: 89, (650); Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/518-519.

[9] Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/519.