İKİNCİ FASIL

 

KAPLARIN AĞZINDAN İÇMENİN HÜKMÜ

 

A) CEVAZ İFADE EDEN HADİSLER:

 

ـ1ـ عن كبشة ا‘نصارى رَضِيَ اللّهُ عَنْها قالت: ]دَخَلَ عَلى النَّبىُّ # فَشَرِبَ مِنْ في قِرْبَةٍ مُعَلّقَةٍ قاَئماً، فَقُمْتُ إلى فَمِهَا فَقَطَعْتُهُ[. أخرجه الترمذي.وزاد رزين: ]فَاتَّخَذْتُهُ رَكْوَةً أشْرَبُ فِيهَا[.    »الرَّكْوَةُ«: دلو صغير يشرب منه .

 

1. (2247)- Kebşetu'l-Ensârî (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yanıma girmişti. (Duvarda) asılı olan bir kırbanın ağzından ayakta su içti. Ben hemen kırbaya gidip ağzını kestim."[1]

Rezîn şu ziyadeyi ilave etmiştir: "... (Kestiğim bu kısmı) su içerken kullanmak üzere hususî bir maşraba yaptım."[2]

 

ـ2ـ وعن عيسى بن عبداللّه رجلٍ من ا‘نصارى عن أبيه: ]أنَّ رَسُولَ اللّهِ # دَعَا يَوْمَ أُحُدٍ بِإدَاوَةٍ، فقَالَ. اُخْنُثْ فَمَ ا“دَاوَةِ، فَفَعَلْتُ، فَشَرِبَ مِنْ فَمِهَا[. أخرجه أبو داود.»ا“دَاوَةُ«، كالرّكوة. وقيل: هى السطحية .

 

2. (2248)- Ensardan bir zât olan Îsa İbnu Abdillah, babasından naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Uhud günü bir su kabı istedi. (Kap gelince):

"Kabın ağzını dışa kıvır!" dedi, ben de kıvırdım. Sonra kabın ağzından su içti."[3]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Vak'a Uhud savaşının yapıldığı gün cereyan etmiştir. Resûlullah'a getirilen su kabının deriden mamul (kırba) nev'inden bir şey olduğu anlaşılıyor. Zira toprak veya madeni kabın ağzını kavırmak mevzubahis olamaz. Zaten o devirde kullanılıştaki pratiklik sebebiyle su kabı olarak deriden mamul kırbalar kullanılmaktadır. Bunlar hayvan derisinden yapılan günümüzdeki küçük boy tulukları andırmalıdır. İçerisinde akıcı olmayan şeyleryani kurular- korunduğu takdirde dağarcık deriz. Şu halde bu kırbalar bir nevi dağarcıktır. İbnu Hacer'in açıklamasına göre deriden mamul su kapları (eskıya) tuluk gibi büyük veya - Toroslarda söylendiği üzere- yannık gibi küçük de olsa aynı isimle anılmaktadır.

2- Şârihlerden bazıları zikri geçen su kabının ağız kısmının dışırıya doğru kıvrılmasını, bu kısmın kokmuş olabileceği ihtimaline dayandırır. Bazısı da "suyun, içen üzerine sıçramasını önlemek için" kıvırmaya yer verildiğini, kırbanın ağız kısmı bükülerek, bir nevi su bardağı şekli verilerek, suyun hasıl edilen çukurdan içildiği de belirtilmiştir. Zira ihtinas bükmek, kıvırmak, kırmak gibi muhtelif mânalara gelmektedir.[4]


 

[1] Tirmizî, Eşribe: 18, (1893); İbnu Mâce, Eşribe: 21, (3423).

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları :8/107.

[3] Ebû Dâvud, Eşribe: 15, (3721); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/107.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/107-108.