SEKİZİNCİ EDEB

 

Deniz Yolculuğu

 

ـ1ـ عن ابن عمرو بن العاص رَضِيَ اللّهُ عَنْهما قال: ]قال رسولُ اللّه #: َ تَرْكَبِ الْبَحْرَ إَّ حَاجّاً أوْ مُعْتَمِراً أوْ غَازِياً في سَبِيلِ اللّهِ تَعالى. فإنَّ تَحْتَ الْبَحْرِ نَاراً وَتَحْتَ النَّارِ بَحْراً[. أخرجه أبو داود.قال الخطابى في قوله: إن تحت البحر ناراً إلخ. هذا تفخيم ‘مر البحر وَتَهْوِيلٌ لشأنه، فإن اŒفة تُسْرِعُ إلى راكبه وَيؤمن هكه في غالب ا‘مر كما  يؤمن الهك من النار لمن بسها ودنا منها، وهذا في معرض التَّخَيُّلِ والتمثيل .

 

1. (2203)- Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyâllahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hacc veya umre veya Allah yolunda cihad maksadları dışında gemiye binme. Zîra denizin altında ateş, ateşin altında da deniz vardır."[1]

 

AÇIKLAMA:

 

1-  Şârihler hadisin zaafına dikkat çekmekle birlikte, fukaha'nın bazı hükümler çıkardığın belirtirler: Hacca gitme imkanı sadece deniz yoluyla mümkün ise, hacc yine de farz olur. Ebû'l Leys Semerkandî: "Deniz seyahatinde selamet ihtimale galib ise mutlaka hacc farz olur" demiştir. Bu görüşe göre helak ihtimali galib ise kişi hacc mevzuunda muhayyerdir, dilerse tehlikeyi göze alıp deniz yoluyla hacca gider, dilerse gitmez, bu durumda muhayyerlik esastır. Bu yorumda "Gemi yolculuğu, haccın farz olmaması için özür sayılır" diyen görüşe red mevcuttur. Hattâbî'nin ifadesi, denizi özür sayanlara daha açık bir reddir: "Bu hadiste, "Hacca gitmek için başka yolu olmayanlara gemiye binmeleri gerektiği hususunda delil vardır." Bir çok fakih bu görüştedir. Ancak İmam Şafiî (rahimehullah): "Bunun gerekeceği hususunda açıklık göremiyorum, çünkü bu hadisi zayıf addetmişlerdir." İbnu Hacer, deniz yolculuğu hususunda İmam Mâlik gibi bazı âlimlerin kadınla erkek arasında tefrikte bulunduklarını belirtir. İmâm Mâlik, kadınlara deniz yolculuğunu mutlak olarak yasaklamıştır. Ancak cumhur "selamet galebe çalınca denizle kara arasında fark yoktur" diye hükmetmiştir.

2- Hattâbî, bu hadiste Resûlullâh'ın deniz yolculuğunda ciddi riskler bulunduğuna dikkat çekip, şe'nini büyüttüğünü söyler. "Çünkü, der, deniz yolcusuna âfet çabuk gelir, selâmetinden hiçbir zaman emin olunamaz, tıpkı ateşle iştigal edip ona yaklaşma halinde, onun felaketine uğramaktan emin olunamıyacağı gibi."

3- "Denizin altında ateş, ateşin altında deniz var" sözü, Resûlullâh'ın mucizevî ihbarlarından biridir. Bugünkü jeoloji bilgisi küre-i arzın merkezini ateş kabul eder. Arzımızın kürevî olması hasebiyle, bilhassa güney yarım kürenin ve hususen Suudî Arabistan'a yol veren denizlerin semtikademleri (antipod'ları) hep denizdir. Bu bilgi, günümüzde âdi bilgiler sınıfında ise de coğrafya bilgisinin çok sınırlı olduğu Resûlullah devrinde mucize değerindedir.[2]

 

ـ2ـ وعن مُطَرِّفٍ قال: ]َ بَأسَ بِالتَّجَارَةِ في الْبَحْرِ وَمَا ذَكَرَهُ اللّهُ تَعالى في الْقُرآنِ إَّ بِحَقٍّ. ثُمَّ تََ: وَتَرَى الْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِر لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ[. أخرجه رزين. قالت: وأخرجه البخارى في ترجمة واللّه أعلم.»مَواخِرَ« جمع ماخرة: وهى الجارية .

 

2. (2204)- Mutarrıf der ki: "Denizde ticaret yapmada bir beis yok. Kur'ân-ı Kerîm'de Cenâb-ı Hak ancak hakkı zikreder" sonra da şu âyeti okudu; "Allah'ın lütfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yararak gittiğini görürsün..." (Fâtır 12).[3]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Burada Mutarrıf şeklinde zikredilen isim Buhârî'de Matar'dır ve İbnu Hacer, bunun, Tâbiîn'den meşhur Mater el-Varrâk el-Basrî olduğunu belirtir. Buhârî'nin sadece Hamevî nüshasında, tashif eseri olarak, Mutarrıf şeklinde geldiğine dikkat çeker.

2- İmam Mâlik, Hz. Ömer'in gemi ile gazveye çıkmaya müsaade etmediğini kaydeder. Şüphesiz bu, deniz seferi  hususunda kerahet ifade etmez. Nitekim "Hz. Muâviye (radıyallâhu anh)'nin ısrarlı talepleri üzerine Hz. Osman müsaade etmiştir. İlk defa onun zamanında müslümanlar deniz seferi yaparak Kıbrıs'a çıkartma yaparlar. Şu halde Hz. Ömer'in menfî tavrı, siyasi gelişmelerin ve belki de deniz seferiyle ilgili teçhizat ve tecrübelerin yetersizliğine bağlı bir durumdu. Hz. Osman zamanındaki gelişmeler, resmî müsaadenin istihsâline yetmiş olmalıdır.

Şu halde, deniz yolculuğunun cevazı meselesinde ulema arasındaki değerlendirmede, Buhârî, deniz yoluyla ticaretin câiz olduğu kanaatindedir ve bu fikrine delil olarak şeyhlerinden Matar el-Varrâk'ın kanaatini ve âyetten istidlalini bâb başlığında kaydetmektedir. [4]


 

[1] Ebû Dâvud, Cihâd: 9, (2489); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/40.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/40-41.

[3] Rezîn ilavesidir. Buhârî, bunu bâb başlığında kaydetmiştir (Büyu, 8; İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/41.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 8/41.