ONBİRİNCİ FASIL

 

GİYİNME VE YEMEK DUALARI

 

ـ1ـ عن الخدري رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ النَّبِىُّ # إذَا اسْتَجَدَّ ثَوْباً قال: اَللَّهُمَّ لَكَ الحَمْدُ أنْتَ كَسَوْتَنِى هذَا، وَيُسَمِّىهِ: أسْألَكُ خَيْرَهُ وَخَيْرَ مَا صُنِعَ لَهُ، وَأعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهِ وَشَرِّ مَا صُنِعَ لَهُ[. أخرجه أبو داود والترمذي .

 

1. (1848)- el-Hudrî (radıyallâhu  anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) elbiseyi yenilediği zaman şu duayı okurdu:Allahım! Hamd sanadır. -(giydiği şey ne ise) ismen söyleyerek- Bunu bana sen giydirdin. Bunun hayırlı olmasını, yapılış gayesine uygun olmasını diliyor, şerrinden ve yapılış gayesine uygun olmamasından da sana sığınıyorum." (Ebû Dâvud, Libas 1, (4020); Tirmizî, Libâs 29, (1767).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Rivâyetler, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yeni bir elbise giyeceği zaman bunu cumaya rastlattığını ve giyme sırasında dua okuduğunu gösterir. Şu halde bu dua onlardan biri olmaktadır.

2- Elbiseyi, Resûlullah'ın dua sırasında tesmiyesi, cinsini zikretmesidir. Meselâ yeni bir ayakkabı giymiş ise: "Allahım! Hamd sanadır. Bu ayakkabıyı bana sen giydirdin..." demesidir.

3- Giyilen şeyin hayrı onun hemen eskimeyip dayanıklı olmasıdır, temizliğidir, bir ihtiyaç için giyilmiş olmasıdır. "Yapılış gayesine uygun olması" şeklinde tercüme ettiğimiz cümle de elbise ne maksadla yapılmış ise onun hayrını, o maksada uygun kullanımını talep etmektedir. Mâlum olduğu üzere elbise, tesettürü sağlamak, sıcak ve soğuğa karşı korumak gibi maksadlarla yapılır. Şu halde, elbisenin bu hizmetlerinde hayırlı olması, yapılmış olduğu bu gâyeleri yerine getirmesi Allah'tan taleb edilmiş olmaktadır.

Elbiselerin bu gayelere uygun kullanımı bir bakıma kulluk ve ibadet vazifelerini hakkıyla yapmayı netice verir. Elbisenin şerri ve yapılış gayesine uygun olmayan kullanılış şerri de böylece anlaşılmış oluyor. Elbisenin haram olması, pis olması çabuk eskimesi, israf gösteriş, kibir, riya, tefâhur gibi kulluk edebine aykırı ve günah olan durumlara sebep olması, setrü'l-avreti yerine getirememesi, soğuk ve sıcağa karşı yeterli korunmayı sağlayamaması gibi akla gelebilecek çeşitli durumlar elbisenin şerri olarak değerlendirilebilir.

4-Hadis, yeni bir elbise giyerken Allah'a hamdetmenin müstehap olduğuna delâlet eder, Müstedrek'de gelen bir rivayet, bir veya yarım dinara aldığı elbiseyi giyen kimse hamdederse, Allah'ın giyer giymez onu mağfiret edeceğini haber verir.[2]

 

ـ2ـ وعن أبى أمامة قال: ]لَبِسَ ابْنُ عُمَرَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُما ثَوْباً جَدِيداً، فقَالَ: الحَمْدُ للّهِ الَّذِى كَسَانِى مَا  أُوَارِى بِهِ عَوْرَتِى، وَأتَجَمَّلُ بِهِ في حَيَاتِِى، ثُمَّ قال: سَمِعْتُ رَسُولَ اللّهِ # يَقُولُ: مَنْ لَبِسَ ثَوْباً جَدِيداً فقَالَ ذَلِكَ، ثُمَّ عَمَدَ إلَى الثَّوْبِ الَّذِي أخْلَقَ، فَتَصدَّقَ بِهِ كَانَ في كَنَف اللّهِ وَحِفْظِهِ، وسَتْرِهِ حَيّاً وَمَيِّتاً[. أخرجه الترمذى .

 

2. (1849)- Ebû Ümâme (radıyallâhu anh) anlatıyor: "İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) yeni bir elbise giymişti ve şöyle dua etti: "Avretimi örtebileceğim ve hayatta güzellik sağlayabileceğim bir elbise giydiren Allah'a hamd olsun."

Sonra şunu söyledi: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim: "Kim yeni bir elbise giyer, böyle söyler, daha sonra da eskittiği elbiseyi tasadduk ederse, sağken de öldükten sonra da Allah'ın himâyesi, hıfzı ve örtmesi altında olur." [Tirmizî, Daavât 119, (3555); İbnu Mâce, Libâs 2, (3557).][3]

 

ـ3ـ وعن أبى سعيد رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ النَّبىُّ # إذَا أكَلَ أوْ شَرِبَ قال: اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى أطْعَمَنَا وَسَقَانَا وَجَعَلَنَا مُسْلِمِينَ[ .

 

3. (1850)- Ebû Saîd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bir şey yeyip içti mi şu duayı okurdu: "Bize yedirip içiren ve bizi Müslümanlardan kılan Allah'a hamdolsun." [Tirmizî, Daavât 75, (3453); Ebû Dâvud, Et'ıme 53, (3850); İbnu Mâce, Et'ıme 16, (3283).][4]

 

ـ4ـ وعن معاذ بن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ رسولُ اللّهِ: مَنْ أكَلَ طَعَاماً فقَالَ: اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى أطْعَمَنِى هَذَا الطَّعَامَ وَرَزَقَنِىهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى،

وََ قُوَّةٍ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ[. أخرجهما أبو داود والترمذي.وزاد أبو داود في الثاني: ]ومَنْ لَبِسَ ثَوْباً فقَالَ: اَلْحَمْدُ للّهِ الَّذِى كَسَانِى هذَا وَرَزَقَنِيهِ مِنْ غَيْرِ حَوْلٍ مِنِّى، وََ قُوَّةٍ غُفِرَ لَهُ مَا تَقَدَّمَ مِنْ ذَنْبِهِ وَمَا تَأخَّرَ[ .

 

4. (1851)- Muâz İbnu Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim bir şey yer ve: "Bana bu yiyeceği yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah'a hamdolsun" derse geçmiş günahları affolunur" dedi." [Ebû Dâvud, Libâs 1, (4023); Tirmizî, Da'avât 75, (3454); İbnu Mâce, Et'ime 16, (3285).]

Ebû Dâvud'un rivayetinde şu ziyâde var: "Kim bir elbise giyer ve: "Bunu bana giydirip, tarafımdan bir güç ve kuvvet olmaksızın beni bununla rızıklandıran Allah'a hamdolsun" derse geçmiş ve gelecek günahları affedilir."[5]

 

ـ5ـ وعن معاذ بن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]قالَ النَّبيُّ #: إنَّ اللّه لَيَرْضَى عَنِ الْعَبْدِ أنْ يَأكُلَ ا‘كْلَةَ فَيَحْمَدَهُ عَلَيْهَا، أوْ يَشْرَبَ الشَّرْبَةَ فَيَحْمَدَهُ عَلَيْهَا[. أخرجه مسلم والترمذي .

 

5. (1852)- Muâz İbnu Enes (radıyallâhu anh) der ki: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Muhakkak ki Allah, kulun bir şey yiyip hamdetmesinden veya bir şey içip hamdetmesinden râzı olur." [Müslim, Zikr 89, (2734); Tirmizî, Et'ime 18, (1817).]

 

ـ6ـ وعن أنس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]أكَلَ النَّبىُّ # عِنْدَ سَعْدِ ابْنِ عُبَادَةَ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ خُبْزاً وَزَيْتاً، ثُمَّ قَالَ: أفْطَرَ عِنْدَكُمُ الصَّائِمُونَ، وَأكَلَ طَعَامَكُمُ ا‘بْرَارُ، وَصَلَّتْ عَلَيْكُمُ المََئِكَةُ[ أخرجه أبو داود.وله في أخرى عن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]صَنَعَ أبُو الْهَيْثَمِ طَعَاماً، فَدَعَا رَسُولَ اللّهِ # وَأصْحَابَهُ، فَلَمَّا فَرَغُوا قالَ: أثِيبُوا أخَاكُمْ قَالُوا: وَمَا إثَابَتُهُ؟

 قال: إنَّ الرَّجُلَ إذَا دُخِلَ بَيْتُهُ، وَأكِلَ طَعَامُهُ، وَشُرِبَ شَرَابُهُ، فَدَعَوْا لهُ فذلِكَ إثَابَتُهُ[.»ا“ثابَةُ« الجزاء .

 

6. (1853)- Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Sa'd İbnu Ubâde'nin yanında ekmek ve zeytinyağı yemişti. Sonunda şöyle bir dua buyurdu:

"Yanınızda oruçlular yemek yesin, yemeğinizden ebrarlar yesin, üzerinize melekler dua etsin." [Ebû Dâvud, Et'ime 55, (3854).]

Ebû Dâvud'un Hz. Câbir (radıyallâhu anh)'den kaydettiği diğer bir rivâyette şöyle denir:

"Ebû'l-Heysem bir yemek hazırladı, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)' ve Ashâbın ı(radıyallâhu anhüm) dâvet etti. Hz. Peygamber yemekten kalkınca: "Kardeşinizi mükâfaatlandırın!" buyurdu. Ashâb: "Mükâfaatı da ne?" diye sordular. Efendimiz: "Kişinin evine girilip yemeği yendi, içeceği içildi mi ev sâhibi için dua edilir. İşte bu onun mükâfaatıdır" cevabını verdi."[6]

 

AÇIKLAMA:

 

1- Bâzı rivâyetler yukarıdaki duanın Sa'd İbnu Muâz'ın evinde geçtiğini belirtir. Bu, vak'anın iki sefer cereyanına delil olabilir.

2- Dua cümlesi olarak tercüme ettiğimiz hadis, aslında ihbar cümlesi gibidir. Ancak Münavî'nin de belirttiği üzere, ev sâhibine mükâfaat mânası, dua cümlesi ile gerçekleştir.

3- Bu hadis, yemeğe dâvet edilen kimsenin, yemekten sonra ev sâhibi için dua etmesinin müstehab olduğuna delildir.


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/77.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/77-78.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/78.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/78.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/79.

[6] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/80.