ONUNCU FASIL

 

HAFIZAYI GÜÇLENDİRME DUÂLARI

 

ـ1ـ عن ابن عباس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُما قالَ: ]جاء علِيُّ بْنُ أبِى طَالِبٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ إلَى النَّبِىِّ # فقَالَ: بِأبِى أنْتَ وَأُمِّى تَفَلَّتَ هذَا القُرآنُ مِنْ صَدْرِى فَمَا أجِدُنِى أقْدِرُ عَلَيْهِ، فقَالَ لَهُ رَسولُ اللّهِ # يَا أبَا الحَسَنِ: أفََ أُعَلِّمُكَ كَلِمَاتٍ يَنْفَعُكَ اللّهُ بِهِنَّ، وَيَنْفَعُ بِهِنَّ مَنْ عَلَّمْتَهُ، وَيَثْبُتُ مَا تَعَلَّمْتَ في صَدْرِكَ؟ قَالَ أجَلْ يَارَسُولَ اللّهِ فَعَلِّمْنِى؟ قَالَ: إذَا كَانَ لَيْلَةُ الجُمُعََةِ فَإنِ استَطَعْتَ أنْ تَقُومَ في ثُلُثِ اللَّيْلِ ا‘خِيرِ، فإنَّهَا سَاعَةٌ مَشْهُودَةٌ، وَالدُّعَاءُ فِيهَا مُسْتَجَابُ، وَقالَ أخِى يَعْقُوبُ لِبَنِيهِ سَوْفَ أسْتَغفِرُ لَكُمْ رَبِّى، يَقُولُ حَتَّى تَأتِىَ لَيْلَةُ الجُمُعَةِ، فَإنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَفِى وَسَطِهَا فَإنْ لَمْ تَسْتَطِعْ فَفِىَ أوَّلِهَا، فَصَلِّ أرْبَعَ ركَعَاتٍ تَقْرَأُ في ا‘ولَى: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَيس، وفي الثَّانِيَةِ: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَحم الدُّخَانِ، وفي الثَّالِثَةِ: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ وَالم تَنْزِيلُ السَّجْدَةِ، وَفي الرَّابِعَةِ: بِفَاتِحَةِ الْكِتَابِ، وَتَبَاركَ المُفَصَّلَ، فإذَا فَرَغْتَ فَاحْمَدِ اللّهَ تَعَالَى، وَأحْسِنِ الثَّنَاءَ عَلَيْهِ، وَصَلِّ عَلَىَّ وَأحْسِنْ، وَصَلِّ عَلَى سَائِرِ انْبِيَاءِ، وَاسْتَغْفِرْ لِلمُؤمِنينَ وَالمُؤمِنَاتِ، وَ“خْوَانِكَ الَّذِينَ سَبَقُوكَ بِا“يمَانِ، ثُمَّ قُلْ في آخِرِ ذلِكَ: اَللَّهُمَّ ارْحَمْنِى بِتَرْكِ المَعَاصِى أبَداً مَا أبْقَيْتَنِى وَارْحَمْنِى أنْ أتَكَلفَ مَاَ يَعْنِىنِى وَارْزُقْنِى حُسْنَ النَّظَرِ فيمَا يُرْضِيكَ عَنِّى. اَللَّهُمَّ بَدِيعَ السَّمَواتِ وَارْضِ يَاذَا الجََلِ وَا“كْرَامِ وَالْعِزَّةِ الَّتِى َ تُرَامُ. أسْألُكَ يَا اللّهُ يَا رَحْمنُ بِجََلِكَ، وَنُورِ وَجْهِكَ أنْ تُلْزِم قَلْبِى حِفْظَ كِتَابِكَ كَمَا عَلّمْتَنِى وَارْزُقْنِى أنْ أتْلُوَهُ عَلَى النَّحْوِ الَّذِى يُرْضِيكَ عَنِّى. اَللَّهُمَّ بَدِيعَ السَّمواتِ

وا‘رْضِ ذَا الجََلِ وَا“كْرَامِ والْعِزَّةِ التِى َ تُرَامُ أسْألُكَ يَا اللّهُ يَا رَحْمنُ بِجََلِكَ، وَنُورِ وَجْهِكَ أنْ تُنَوِّرَ بِكتَابِكَ بَصَرِى، وَأنْ تُطْلِقَ بِهِ لِسَانِى، وَأنْ تُفَرِّجَ بِهِ عَنْ قَلْبِى، وَأنْ تَشْرَحَ بِهِ صَدْرِى وَأنْ تَغْسِلَ بِهِ بَدَنِى فإنَّهُ َ يُعينُنِى عَلى الْحَقِّ غَيْرُكَ وََ يُؤْتِينِيهِ إَّ أنْتَ، وََ حَوْلَ وََ قُوَّةَ إَّ بِاللّهِ الْعَلِىِّ الْعَظِيمِ، يَا أبَا الحَسَنِ: تَفْعَلُ ذلِكَ ثََثَ جُمَعٍ، أوْ خَمْساً، أوْ سَبْعاً تُجَابُ بِإذْنِ اللّهِ تَعَالى، والَّذِي بَعَثَنِى بِالْحَقِّ مَا أخْطَأَ مُؤمِناً قطُّ[.قالَ ابن عباس: ]فَوَ اللّهِ مَا لَبِثَ عَلىٌّ إَّ خَمْساً، أوْ سَبْعاً حَتَّى جَاءَ رسوُ ل اللّهِ # في مِثْل ذلِكَ المَجْلِسِ، فقالَ يَا رسُولَ اللّهِ: إنِّى كُنْتُ فِيمَا خََ َ آخُذُ إَّ أرْبَعَ آيَاتٍ أوْ نَحْوَهنَّ، فَإذَا قَرَأتُهُنَّ عَلى نُفْسِى تَفَلّتْنَ، وَإنِّى أتَعَلّمُ اليَوْمَ أرْبَعِينَ آيَةً أوْ نَحْوَهَا، فإذَا قَرَأتُهَا عَلى نَفْسِى، فَكَأنَّما كِتَابُ اللّهِ بَيْنَ عَيْنَىّ، وَلَقَدْ كُنْتُ أسْمَعُ الحَدِيثَ، فإذَا رَدَّدْتُهُ تَفَلَّتَ، وَأنَا الْيَوْمَ أسْمَعُ ا‘حَادِيث، فإذَا تَحَدَّثْتُ بهَِا لَمْ أخْرَمْ مِنْهَا، فَقَالَ # عِنْدَ ذلِكَ: مُؤمِنٌ وَرَبِّ الْكَعْبَةِ أبَا الحَسَنِ[. أخرجه الترمذى .

 

1. (1846)- Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek: "Annem ve bâbam sana kurban olsun, şu Kur'an göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu cevabı verdi: "Ey Ebûl-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?"

Hz. Ali (radıyallâhu anh): "Evet, ey Allah'n Rasûlü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şu tavsiyede bulundu:

"Cuma gecesi (perşembeyi cumaya bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk. Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhûd bir andır. O anda yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Ya'kub da evlatlarına şöyle söyledi: "Sizin için Rabbime istiğfâr edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin." Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvaffak olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'at namaz kıl. Birinci rek'atte, Fâtiha ile Yâsin sûresini oku, ikinci rek'atte Fâtiha ile Hâmim, ed-Duhân sûresini oku, üçüncü rek'atte Fâtiha  ile Eliflâmmîm Tenzîlü'ssecde'yi oku, dördüncü rek'atte Fâtiha ile Tebâreke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salât oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfat et. Sonra bütün bu okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:

"Allahım, bana günahları, beni hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle. Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni benden râzı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasîb et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı olan celâl, ikram ve dil uzatılamayan izzetin sâhibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celâlin hakkı için, yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi icbâr et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasîb et. Ey semâvât ve arzın yaratıcısı, celâlin ve yüzün nuru hakkı için kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum. Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce olan Allah'tandır."

Ey Ebû'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icâbet edilecektir. Beni hak üzere gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min icâbetten mahrum kalmadı."

İbnu Abbâs (radıyallâhu anhüma) der ki: "Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallâhu anh) beş veya yedi cuma geçti ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a aynı önceki mecliste tekrar gelerek:

"Ey Allah'ın Resûlü! dedi, geçmişte dört beş âyet ancak öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca  onlar da (aklımda durmayıp) gidiyorlardı. Bugün ise, artık 40 kadar âyet öğrenebiliyorum ve onları kendi kendime  okuyunca  Kitabullah sanki gözümün önünde duruyor gibi oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu bir başkasına istediğimde  ondan tek bir harfi kaçırmadan anlatabiliyorum.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu söz üzerine Hz.Ali (radıyallâhu anh)'ye: "Ey Ebû'l-Hasan! Kâbenin Rabbine yemin olsun sen mü' minsin!" dedi." [Tirmizî, Daavât 125, (3565).][1]

 

AÇIKLAMA:

 

Hadis sened yönüyle hasen olsa da, âlimler metin  yönüyle şâz, garîp ve hattâ münker olduğunu söylemişlerdir.[2]

 

ـ2ـ وعن شداد بن أوس رَضِيَ اللّهُ عَنْهُ قال: ]كَانَ رسُولُ اللّهِ # يُعَلِّمُنَا أنْ نَقُولَ في الصََّةِ: اللَّهُمَّ إنِّى أسْألُكَ الثَّبَاتَ في ا‘مْرِ، والْعَزِيمَةَ عَلى الرُّشْدِ، وَأسْألُكَ شُكْرَ نِعْمَتِكَ، وَحُسْنَ عِبَادَتِكَ، وَأسْألُكَ لِسَاناً صَادِقاً، وَقَلْباً سَلِيماً، وَأعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا تَعْلَمُ، وَأسْألُكَ مِنْ خَيْرِ مَا تَعْلَمُ، وَأسْتَغْفِرُكَ مِمَّا تَعْلَمُ[. أخرجه النسائِى .

 

2. (1847)- Şeddâd İbnu Evs (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselem) namazda şu duayı  okumamızı öğretiyordu:

"Allahım! Senden işte (dinde) sebat etmeyi, doğruluğa da azmetmeyi istiyorum. Keza nimetine şükretmeyi, sana güzel ibadette bulunmayı taleb ediyor, doğruyu konuşan bir dil, eğriliklerden uzak bir kalb diliyorum. Allahım, senin bildiğin her çeşit şerden sana sığınıyorum, bilmekte olduğun bütün hayırları  senden istiyorum, bildiğin günahlarımdan sana istiğfar ediyorum!" [Tirmizî, Daavât 22, (3404); Nesâî, Sehv 61.][3]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/74-76.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/76.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları:7/76.