EBU TALİB'İN İMANI:

 

Bu rivayetler, Ebu Talib'in küfür üzerine öldüğü hususunda kesin nassdır. Ancak bazı farklı rivayetlere dayanan âlimler, mesele üzerinde ihtilaf etmişlerdir. Zira İbnu İshak'ın rivayetinde Hz. Abbas (radıyallahu anh), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Ey kardeşim oğlu! Senin babama arzettiğin kelimeyi onun gerçekten söylediğini işittim" demiş, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) de: "Ben işitmedim!" cevabını vermiştir.

Süheylî diyor ki: "Abbas'ın sözünün kabul edilmemesi, onun Müslüman olmazdan önce söylemiş olduğundandır. Şayet o sözü Müslüman olduktan sonra da söylemiş olsaydı kabul edilirdi. Nitekim Cübeyr İbnu Mut'im'in kâfirken dinleyip Müslüman olduktan sonra eda ettiği hadisi kabul edilmiştir.

Şurası muhakak ki, İslâm'ın kurulmasında bu kadar hizmeti sebkat eden ve Resûlullah efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm)'in sevgisine mazhar olmuş bulunan Ebu Tâlib'in imanla kabre girmesinden gönüllerimiz son derece mesrur olur, saadet duyardı. Mü'min gönüller hep böyle düşünmüş ve Ebu Talib'in kurtuluş imkânına emâreler aramış, o konuda sükutu tercih etmiştir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın gönlünü ızdıraba sevkeden bir meselede duyulan ızdırabı hafifletici bir yorumu Bediüzzaman'dan kaydedeceğiz.Açıklama, Ebu Tâlib'in imânı hakkında sorulan bir soru üzerine yapılır:

"Elcevab: Ehl-i Teşeyyü (Şiîler), imanına kâil, Ehl-i Sünnet'in ekserisi, imanına kail değiller. Fakat benim  kalbime gelen budur ki: Ebu Talib, Resûlü Ekrem (aleyhissalâtu vesselâm)'in risaletini değil, şahsını, zâtını gayet ciddi severdi. Onun -o gayet ciddi- o şahsî şefkati ve muhabbeti elbette zâyie  gitmeyecektir. Evet ciddi bir surette Cenab-ı Hakk'ın Habib-i Ekrem'ini sevmiş ve himaye etmiş ve taraftarlık göstermiş olan Ebu Tâlib'in; inkâra ve inada değil, belki hicab ve asabiyyet-i kavmiyye gibi hissiyata binaen, makbul bir iman getirmemesi üzerine cehenneme gitse de, yine cehennem içinde bir nevi hususi cenneti, onun hasenatına mükâfaaten halkedilebilir. Kışta bazı yerde  baharı halkettiği ve zindanda –uyku vasıtasıyla- bazı adamlarına zindanı saraya çevirdiği gibi, hususi cehennemi, hususi bir nevi cennete çevirebilir."[1]

 

ـ3ـ وعن ابن عباس رَضِىَ اللّهُ عَنْهُما. في قوله تعالى: ]لَرَادُّكَ إلى مَعَادٍ. قالَ إلى مَكَّةَ[. أخرجه البخارى .

 

1. (731)- İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ): "Herhalde o Kur'ân'ı (tilavetini, tebliğini ve mucibince amel etmeni) senin üzerine farz kılan (Allah), seni (yine) dönülecek yere döndürecektir..." (Kasas 85) meâlindeki âyette ifade edilen döndürülecek yerden maksadın Mekke olduğunu söylerdi." [Buhârî, Tefsir, Kasas 2.][2]

 

AÇIKLAMA:

 

Bu âyet, hicret sırasında nâzil olmuşur. İbnu Kesir'in açıkladığı üzere, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), Mekke'yi terkedip el-Cuhfe denen ve Mekke'ye dört merhalelik mesafede bulunan yere gelince, aslî vatanı ve doğum yeri bulunan ve sinesinde Beytullah'ı barındıran Mekke'den ayrılmaktan dolayı içinde bir burukluk ve üzüntü hisseder. Rabbülâlemin, Habib-i Kibriyası (aleyhissalâtu vesselâm)'nı teselli için, bu âyeti indirir. Ayette, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın Mekke'ye tekrar geri geleceği müjdelenmiş olmaktadır.

Hemen belirtelim ki, Abdullah İbnu Sebe adlı Yahudi dönmesi halk arasına Mısır'da yanlış fikirler atarken, bu ayeti de istismar etmiş ve: "Ayette Hz.Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in tekrar geri gönderileceği haber verildiğine göre, O geri gelmeye Hz. İsa'dan daha çok hak sahibidir" demiştir. Buna inananlar olmuş, Mısır'da ric'at (= Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in tekrar yeryüzüne ineceği) fikri yayılmıştır.

İşte İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) buradaki geri döndürülme ile Mekke'nin fethinden sonraki geri gelişin  kastedildiğini belirtmektedir. Yani, Cenab-ı Hakk, Resulü Ekrem'ine,  daha Mekke'den çıktığı gün, bir müddet sonra tekrar Mekke'ye geri geleceğini haber vererek firakın elemini tahfif ediyor.

Âyetle  ilgili, yine İbnu Abbas'tan başka yorumlar da rivayet edilmiştir. Meselâ Taberi'nin bir başka tahricinde dönüş yeri olarak Mekke değil, "cennet" zikredilir.

Bir başka rivayette "ölüm", bir başkasında "kıyamet günü seni ihyâ edecek" yorumları yer alır.

Hasan Basrî, Zührî, Ebu Said âyetteki mead'dan (dönüş yeri) maksadın, "kıyamet günü" ve "ahiret" olduğunu söyledikleri belirtilir.[3]

 


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/159-160.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/160.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 4/160-161.