Hz. İbrahim'le İlgili Kısım

 

Ayet-i kerimenin bildirdiğine göre, Hz. İbrahim (aleyhisselam) ölüleri nasıl dirilttiğini kendisine göstermesini Cenab-ı Hakk'tan taleb eder. O yüce Peygamber (aleyhisselam)'in, bu talebi niçin yaptığı hususunda çok değişik görüşler ileri sürülmüş, yorumlar yapılmıştır. Şârihler, müfessirler, kelamcılar ve hatta mutasavvıflar aynı âyeti farklı şekillerde yorumlamışlardır. Biz burada, teferruata girmeden, hadisin anlaşılmasını sağlayacak miktarda birkaç görüşü belirtmeye çalışacağız.

İbnu Abbâs ve Atâ'dan gelen rivayetlere göre, herkese  ârız olan bazı vesveseler Hz.İbrahim'e de ârız olmuştur. O da bundan kurtulmak için ölülerin diriltilmesini görmeyi taleb etmiştir. Katâde'nin rivayetine göre ise, vahşi hayvanlarca parçalanmış olan bir eşek leşine rastlayınca bu talebte bulunmuştur. Diğer bazıları da şu tevili benimsemiştir: Cenab-ı Hakk, Hz. İbrahim (aleyhisselam)'i kendine dost (halil) seçince Hz. İbrahim şöyle duada bulunmuştur: "Ey Rabbim ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster tâ ki sana halil olduğumu anlayayım... ta ki dostluk hususunda kalbim mutmain olsun." Bu talebi Hz.İbrahim (aleyhisselam)'in şidetli korkudan kurtulmak için yaptığını söyleyenler de var. Bir kısım sûfîlerin de: "Allah'tan kalbleri nasıl ihya ettiğini göstermesini taleb etmiştir" şeklinde te'vili vardır. "Bu talebten maksad, iman hususunda fazlaca delille kalbin itminanını aramaktır" diyen de olmuştur.

Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'in "Şekke biz İbrahim'den daha lâyıkız" sözüne gelince, bunun anlaşılması da selef büyükleri arasında farklı olmuştur. Bazıları zahirî mânâyı esas almış, "Ancak bu, nübüvvetten önceye  aittir" demiştir. Zâhirî mânâyı esas alanlardan Taberî, "Bu şeklin şeytanın attığı vesveseden ileri geldiğini fakat hiçbir zaman Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kalbinde istikrar bulmadığını" ifâde etmiştir.

Bu sözle, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kastı hususunda söylenenlerden bazıları: "Biz böyle bir delil görmeye Hz. İbrahim'den daha çok arzu duyuyoruz."

"Biz  şüphe ve şekke düşmüyorsak, şekke düşmemeye İbrahim (aleyhisselam) daha layıktır." Yani "Şayet peygamberlere şüphe ârız olması vaki ise, ben buna öbürlerinden daha çok müstehakım. Görüyorsunuz ki bende hiçbir şüphe yok. Öyleyse bilin ki, Hz. İbrahim (aleyhisselam) hiçbir şüpheye düşmemiştir." Âlimlerimiz, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bu sözü Hz. İbrahim'e karşı tevazu  maksadıyla söylediğini veya Allah'ın kendisine Hz. İbrahim'den efdal olduğunu bildirmezden önce söylemiş olabileceğini belirtirler. Nitekim Hz. Enes'in rivayet ettiği bir hadise göre, bir kimse Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e: Ey mahlukatın en hayırlısı -Ya Hayre'l-Beriyye- diye hitabta bulunur. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu İbrahim'dir" diye cevap verir:

Sadedinde olduğumuz hadisin vüruduyla ilgili olarak şu açıklama da yapılmıştır: "Yukarıdaki âyet-i kerime nâzil olduğu zaman Ashab (radıyallahu anhüm ecmâin)'tan bazıları: "Hz. İbrahim şüpheye düşmüş, bizim peygamberimiz böyle bir şüpheye düşmedi" derler. Bu söz Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ulaşınca: "Biz şüpheye İbrahim'den daha çok müstehakız" der. Bununla Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), insanlar arasında câri bir usulle maksadını ifade etmiş olmaktadır. Şöyle ki: Bir kimse, bir başkasını bir sözden korumak isteyince "Ona ne söylemek istiyorsan bana söyle" der. Burada esâs itibariyle: "Bunu söyleme" demek istenmektedir.

"Bu hadisle, biz ümmeti hakkında caiz olan şüpheye düşme işinden, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)  ismetinin delâletiye, hâriç tutulmuş olmaktadır."

"Şekk olarak değerlendirdiğiniz bu şeye ben daha müstehakım, çünkü bu şekk değildir, aksine, imânî mesâilin daha da vuzuh kazanmasını  talebtir."

Kaydedeceğimiz son bir yorum  şöyle:

"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), kendi kavminden mâruz kaldığı tekzib, inkâr ve peygamberliğinin reddi sadedinde reva gördükleri binbir menfi davranışlarından çektikleri sebebiyle şöyle demek istemiştir: "İnkârcı kavmimden çektiklerimin büyüklüğü karşısında, Hz. İbrahim'in taleb ettiği gibi, ölüleri diriltme, Allah'ın beni üstün  kıldığını bilmem gibi hususları taleb etmeye Hz. İbrahim (aleyhisselam)'den daha çok müstehakım, fakat bunları taleb etmiyorum."[1]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 3/337-339.