ZÜHD BÖLÜMÜ

 

* DÜNYAYA KARŞI ZÜHD, (DÜNYAYA RAĞBET ETMEMEK)

 

ـ1255 ـ7242 ـ4101 -حَدّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ. ثَنَا الْحَكَمُ بْنُ هِشَامٍ. ثَنَا يَحْيَى بْنُ سَعِيدٍ عَنْ أَبِي فَرْوَةَ عَنْ أَبِي خََّدٍ وَكَانَتْ لَهُ صُحْبَةٌ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا رَأيْتُمُ الرَّجُلَ قَدْ أُعْطِيَ زُهْداً فِي الدُّنْيَا وَقِلَّةَ مَنْطِقٍ فَاقْتَرِبُوا مِنْهُ فإنَّهُ يُلْقِي الْحِكْمَةَ.فِي الزوائد: لم يخرج اِبْنِ ماجة بي خد سولي هَذَا الحديث. ولم يخرج له أحد من أصحاب الكتب الخمسة شيئا .

 

1255. (4101) (7242)- Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ashabından olan Ebu Hallâd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir kimseye dünyaya karşı zühd ve az konuşma hasletlerinin verildiğini görürseniz ona yaklaşın (ve sözlerini dikkatle dinleyin). Çünkü o hikmetli sözler eder veya ona hikmet ilham edilir-."[1]

 

ـ1256 ـ7243 ـ4102 -حَدّثَنَا أَبُو عُبَيْدَةَ بْنُ أَبِو السَّفَرِ. ثَنَا شِهَابُ بْنُ عَبَّادٍ ثَنَا خَالِدُ بْنُ عَمْرُو الْقُرَشِيُّ عَنْ سُفْيَانَ الثَّوْرِيِّ عَنْ أَبِي حَازِمٍ عَنْ سَهْلِ بْنِ سَعْدٍ السَّاعِدِيِّ؛ قَالَ: أتَى النَّبِيَّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجُلٌ فَقَالَ: يَا رَسُولَ للّهِ! دُلَّنِى عَلَى عَمَلٍ إِذَا أنَا عَمِلْتُهُ أحَبَّنِي اللّهُ وَأحَبَّنِيّ النَّاسُ. فَقَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: ازْهَدْ فِي الدُّنْيَا يَحِبَّكَ اللّهُ. وَأزْهَدْ فِيمَا فِي أيدُي النَّاسِ يُحِبُّوكَ.فِي الزوائد: فِي إسناده خالد بن عمرو وهو ضعيف متفق عَلَى ضعفه. واتهم بالوضع. وأوردله العقيليّ هَذَا الحديث و قَالَ: ليس له أصل من حديث الثوري. لكن قَالَ النووي عقب هَذَا الحديث: رواه اِبْنِ ماجة وغيره بأسانيد حسنة .

 

1256. (4102) (7243)- Sehl İbnu Sa'd es-Sâidî radıyallahu anh anlatıyor: "(Bir gün) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Bana öyle bir amel gösterin ki, ben onu yaptığım taktirde Allah beni sevsin, halk da beni sevsin" dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Dünyaya rağbet gösterme, Allah seni sevsin, insanların elinde bulunanlara göz dikme ki onlar da seni sevsin!" buyurdular."[2]

 

ـ1257 ـ7244 ـ4104 -حَدّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ أَبِي الرَّبِيعِ. ثَنَا عَبْدُ الرَّزَّاقِ. ثَنَا جَعْفَرُ بْنُ سُلَيْمَانَ عَنْ ثَابتٍ عَنْ أنَسٍ؛ قَالَ: اشْتَكىَ سَلْمَانُ. فَعَادَهُ سَعْدٌ فَرَأهُ يَبْكِي. فَقَالَ لَهُ سَعْدٌ: مَا يُبْكِيكَ؟ يَا أخِي! ألَيْسَ قَدْ صَحِبْتَ رَسُولَ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ؟ ألَيْسَ ألَيْسَ؟ قَالَ سَلْمَانُ: مَا أبْكِي وَاحِدَةً مِنِ اثْنَتَيْنِ. مَا أبْكِي ضِنّاًلِلدُّنْيَا وََ كَرَاهِيَةً لِŒخِرَةِ. وَلكِنْ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَهِدَ إليَّ عَهْداً. فَمَا أُرَانِي إَّ قَدْ تَعَدَّيْتُ. قَالَ: وَمَا عَهِدَ إلَيْكَ؟ قَالَ: عَهِدَ إِلَىَّ أنَّهُ يَكْفِي أحَدَكُمْ مِثْلُ زَادِ الرَّاكِبِ. وََ أرَنِي إَّ قَدْ تَعَدَّيْتُ. وَأمَّا أنْتَ يَا سَعْدُ! فَاتَّقِ اللّهَ عِنْدَ حُكْمِكَ إِذَا حَكَمْتَ وَعِنْدَ قَسْمِكَ إِذَا قَسَمْتَ وِعنْدَ هَمِّكَ إِذَا هَمَمْتَ. قَالَ ثَابِتٌ: فَبَلَغَنِي أنَّهُ مَا تَرَكَ إَّ بِضْعَةً وِعِشْرِينَ دِرْهَماً مِنْ نَفَقَةٍ كَانَتْ عِنْدَهُ. فِي الزوائد: فِي إسناده جَعْفَرٍ بن سليمان الضبعي، وهو وإن أخرج له مسلم ووثقه اِبْنِ معين فقد قَالَ اِبْنِ المدين: هو ثقة عندنا. أكثر عن ثابت أحاديث منكرة. و قَالَ البخاري فِي الضعفاء: يخالف فِي بعض حديثه. و قَالَ اِبْنِ حبان فِي الثقات؟ كَانَ يبغض أبا بكر وعمر. و كَانَ يَحْيَى بن سَعِيدِ يستضعفه .

 

1257. (4104) (7244)- Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm hastalanmıştı. Sa'd İbnu Ebi Vakkâs geçmiş olsun ziyaretine gitti. Yanına varınca Selman'ı ağlıyor buldu. Sa'd: "Niye ağlıyorsun? Ey kardeşim, sen Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'a arkadaşlık etmedin mi, şöyle değil mi, böyle değil mi (diye ağlamasını abes kılan bir kısım faziletleri hatırlattı). Selman radıyallahu anh şu cevabı verdi: "Ben şu iki şeyden biri için ağlamıyorum: "Ben ne bir dünya düşkünlüğü ne de ahiret gafleti sebebiyle ağlıyor değilim. Beni ağlatan Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın bir ahdidir. O bana bir husus ahdetmişti, şimdi kendimi o ahdi tecavüz etmiş görüyorum."

Sa'd: "Resûlullah size ne ahdetmişti?" diye sordu.

Selmân: "Aleyhissalâtu vesselâm bana: "Birinize dünyalık olarak bir yolcunun azığı kadarı yeterli" diye ahdetmişti. Ben kendimi bu haddi aşmış görüyorum. Sana gelince, ey Sa'd! Hüküm verdiğin zaman hükmünden, (hak) taksim ettiğin zaman taksiminden, bir şeye yöneldiğin zaman niyetinden Allah'tan kork."

Ravilerden Sâbit der ki: "Selman radıyallahu anh'ın vefat ettiğinde geriye nafaka olarak sadece yirmi küsur dirhemlik bir mal bıraktığı haberi bana geldi."[3]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/562.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/563.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/563-564.