* EMR-İ Bİ'L-MÂ'RUF

 

ـ1216 ـ7203 ـ4008 -حَدّثَنَا أَبُو كُرَيْبٍ. ثَنَا عَبْدُ اللّهِ بْنُ نُمَيْرٍ وَأبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ ا‘عْمَشِ عَنْ عَمْرِو اِبْنِ مُرَّةَ عَنْ أَبِي الْبَخْتَرِيِّ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ؛ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ يَحْقِرْ أحَدُكُمْ نَفْسَهُ قَالُوا: يَا رَسُولَ للّهِ! كَيْفَ يَحْقِرُ أحَدُنَا نَفْسَهُ؟ قَالَ: يَرَى أمْرًا للّهِ عَلَيْهِ فِيهِ مَقَالٌ ثُمَّ َ يَقُولُ فِيهِ. فَيَقُولُ اللّهِ عَزَّ وَجَلَّ لَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ: مَا مَنَعَكَ أنْ تَقُولَ فِي كَذَا وَكَذَا؟ فَيَقُولُ: خَشْيَةٌ النَّاسِ. فَيَقُولُ: فإيَّايَ كُنْتَ أحَقَّ أنْ تَخْشَى.فِي الزوائد: إسناده صحيح رِجَالُهُ ثقات. وأبو البختري اسمه سَعِيدِ بن فيروز الطائي .

 

1216. (4008) (7203)- Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün): "Hiçbiriniz kendisini tahkir etmesin" buyurmuştu. Yanındakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Bizden biri nefsini nasıl tahkir eder?" diye sordular. "Bir kimse öyle bir şey görür ki, onunla ilgili bir şey söylemesi Allah'ın onun üzerindeki hakkıdır. Fakat o, bu hususta konuşmaz. (Yani, insanlardan çekinip konuşmamakla nefsini tahkir etmiş, alçaltmış olur). Allah Teâla hazretleri de Kıyamet günü, ona: "Şu şu meselede niye üzerine düşen sözü söylemedin?" diye hesaba çeker. Adam: "Konuşmamı halk korkusu engelledi" der. Allah Teâla da: "Sen (insanlardan değil), önce benden korkmalıydın" der."[1]

 

ـ1217 ـ7204 ـ4010 -حَدّثَنَا سَعِيدُ بْنُ سُوَيْدٍ. ثَنَا يَحْيَى بْنُ سُلَيْمٍ عَنْ عَبْدِ اللّهِ بْنِ عُثْمَانَ بْنِ خَثَيْمٍ عَنْ أَبِي الزُّبَيْرِ عَنْ جَابِرٍ؛ قَالَ: لَمَّا رَجَعَتْ إِلَى رَسُولِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مُهَاجِرَةُ الْبَحْرِ قَالَ: أَ تَحَدِّثُونِي بِأعَاجِيبِ مَا رَأيْتُمْ بِأرْضِ الْحَبَشَةِ؟ قَالَ فِتْيَةٌ مِنْهُمْ: بَلى.يَا

رَسُولَ للّهِ! بَيْنَا نَحْنُ جُلُوسٌ مَرَّتْ بِنَا عَجُوزٌ مِنْ عَجَاءِزِ رَهَابِينِهِمْ تُحْمِلُ عَلَى رَأسِهَا قُلَّةً مِنْ مَاءٍ. فَمَرَّتْ بِفَتًى مِنْهُمْ. فَجَعَلَ إحْدى يَدَيْهِ بَيْنَ كَتِفَيْهَا ثُمَّ دَفَعَهَا. فَخَرَّتْ عَلَى رُكْبَتَيْهَا فَانْكَسَرَتْ قُلَّتُهَا. فَلَمَّا ارْتَفَعَتِ الْتَفَتَتْ إلَيْهِ فَقَالَتْ: سَوْفَ تَعْلَمُ يَا غُدَرُ؛ إِذَا وَضَعَ اللّهُ الْكُرْسِيَّ وَجَمَعَ ا‘وَّلِينَ وَا‘خِرِينَ وَتَكَلَّمَتِ ا‘يْدِي وَا‘رْجُلُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ فَسَوْفَ تَعْلَمُ كَيْفَ أمْرِى وَأمْرُكَ عِنْدَهُ غَداً. قَالَ يَقُولُ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَدَقَتْ صَدَقَتْ. كَيْفَ يُقَدِّسُ اللّهُ أُمَّةً َ يُؤْخَذُ لِضَعِيفِهِمْ مِنْ شَدِيدِهِمْ؟فِي الزوائد: إسناده حسن. وسَعِيد بن سويد مختلف فِيهِ .

 

1217. (4010) (7204)- Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor. "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına Habeşistan muhacirleri dönünce, onlara: "Habeşistan diyarında gördüğünüz farklı şeylerden bana anlatmaz mısınız?" buyurdular. Onlardan bir grub genç: "Elbette! Ey Allah'ın Resulü!" dediler (ve anlatmaya başladılar): "(Bir gün) biz otururken, onların yaşlı rahibelerinden biri, başının üstünde bir su küpü olduğu halde yanımızdan geçti, onlardan bir gence rastladı. Genç elinin birini rahibenin omuzları arasına koyup onu itti. Kadın dizlerinin üzerine düştü ve küpü kırıldı. Kadın yerden kalkınca, gence yöneldi ve: "Ey zâlim! Allah kürsüyü kurup, evvelini ve âhirini toplayıp hesaba çektiği, el ve ayakların lisana gelip yaptıklarını anlattıkları (o Kıyamet gününde) sen bana yaptığın zulmün ne demek olduğunu bileceksin! Yarın Allah'ın huzurunda benim halimle, kendi halinin ne olduğunu göreceksin!" dedi.

Râvi der ki: "Resûlullah (bu anlatılanları dinledikten sonra): "Rahibe doğru söylemiş, rahibe doğru söylemiş. Allah, zayıfların intikamını güçlülerden almayan bir ümmeti nasıl takdis edip (günahlarından arındırır?)" buyurdu."[2]

 

ـ1218 ـ7205 ـ4012 -حَدّثَنَا رَاشِدُ بْنُ سَعِيدٍ الرَّمْلِيُّ. ثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ.ثَنَا حمَاَّدُ بْنُ سَلَمَةَ عَنْ أَبِي غَالِبٍ عَنْ أَبِي أُمَامَةَ؛ قَالَ: عَرَضَ لِرَسُولِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ رَجُلٌ عِنْدَ الْجَمْرَةِ ا‘ُولَى. فَقَالَ: يَا رَسُولَ للّهِ! أيُّ الْجِهَادِ أفْضَلُ؟ فَسَكَتَ عَنْهُ. فَلَمَّا رَأى الْجَمْرَةَ

الثَّانِيَةَ سَألَهُ. فَسَكَتَ عَنْهُ. فَلَمَّا رَمَى جَمْرَةَ الْعَقَبَةِ وَضَعَ رِجْلَهُ فِي الْغَرْزِ لِيَرْكَبَ. قَالَ: أيْنَ السَّائِلُ؟ قَالَ: أنَا يَا رَسُولَ للّهِ! قَالَ: كَلِمَةُ حَقٍّ عِنْدَ ذِى سُلْطَانٍ جَائِرٍ.فِي الزوائد: فِي إسناده أَبُو غالب، وهو مختلف فِيهِ. ضعفه اِبْنِ سعد وأبو حاتم والنسائي. ووثق الدار قطني وقال اِبْنِ عديّ:  بأس به. وراشد بن سَعِيدِ قَالَ فِيه أَبُو حاتم: صدوق. وباقي رجال ا“سناد ثقات .

 

1218. (4012) (7205)- Ebu Ümâme radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah (hacc esnasında) birinci cemrenin yanında iken yanına bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! Hangi cihad efdaldir?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm adama cevap vermedi. Adam ikinci cemrede görünce tekrar aynı şeyi sordu. Resûlullah yine sükut buyurdular. Akabe taşlamasını yapınca, bineğine binmek üzere, ayağını üzengiye koyunca: "Soru sahibi nerdedir?" dedi. Adam da: "İşte benim ey Allah'ın Resûlü!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: "(En efdal cihad) Zalim sultana karşı hakkı söylemektir!" buyurdular."[3]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/536.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/537.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/538.