* SEVADU'L-A'ZAM (EKSERİYET)

 

ـ1199 ـ7186 ـ3950 -حَدّثَنَا الْعَبَّاسُ بْنُ عُثْمَانَ الدِّمَشْقِيُّ. ثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ. ثَنَا مُعَانُ بْنُ رُفَاعَةَ السََّمِيُّ. حَدَّثَنِي أَبُو خَلَفٍ ا‘عْمَى؛ قَالَ: سَمِعْتُ أنَسَ بْنِ مَالِكٍ يَقُولُ: سَمِعْتُ رَسُولَ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ: إنَّ أُمَّتِي َ تَجْتَمِعُ عَلَى ضََلَةٍ. فإِذَا رَأيْتُمُ اخْتَِفاً فَعَلَيْكُمْ بِالسَّوَادِ ا‘عْظَمِ.فِي الزوائد: فِي إسناده أَبُو خلف ا‘عمى واسمه حازم بن عطاء وهو ضعيف. قد جَاءَ الحديث بطرق فِي كلها نظر. قَالَه شيخنا العراقي فِي تخريج أحاديث البيضاوي .

 

1199. (3950) (7186)- Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ümmetim dalâlet (bâtıl) üzerinde toplanmaz. Öyleyse bir ihtilâf görünce, size çoğunluğu iltizam etmenizi tavsiye ederim."[1]

 

AÇIKLAMA:

 

İslâm ûlemâsı ümmetin dalalette içtima etmeyeceğini bildiren hadisi, pek çok meselenin hallinde umumi bir prensip yapmıştır. Mesela ihtilaflı meselelerde ulemânın ekseriyetinin ittifak ettiği görüşün, savâba makrun olduğu kabul edilir, zayıf bir rivayet, ûlemanın fiilen amel etmesi yani telakki-yi bil kabulü ile sıhhat kazanır, hükmî tevatür derecesinde itibar görür. Bu hususlara daha önce açıklama kaydedildi.[2]

 

ـ1200 ـ7187 ـ3951 -حَدّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ عَبْدِ اللّهِ بْنِ نُمَيْرٍ وَعَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ قَاَ: ثَنَا أَبُو مُعَاوِيَةَ عَنِ ا‘عْمَشِ عَنْ رَجَاءٍ ا‘نْصَارِيِّ عَنْ عَبْدِ اللّهِ بْنِ شَدَّادِ بْنِ الْهَادِي عَنْ مُعَاذِ بْنِ جَبَلٍ؛ قَالَ: صَلَّى رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَوْماً صََةً فأطَالَ فِيهَا. فَلَمَّا انْصَرَفَ قُلْنَا -أوْ قَالُوا-: يَا رَسُولَ للّهِ! أطَلْتَ الْيَوْمَ الصََةَ. قَالَ: إِنِّي صَلَّيْتُ صََةَ رَغْبَةٍ وَرَهْبَةٍ. سَألْتُ اللّهَ عَزَّ وَجَلَّ ‘ُمَّتِي ثََثاً. فأعْطَنِي اثْنَتَيْنِ وَرَدَّ عَلَيَّ وَاحِدَةً. سَألْتُهُ أنْ َ يُسَلِّطَ عَلَيْهِمْ عَدُوّاً مِنْ غَيْرِهِمْ فأعْطَانِيهَا. وَسَألْتُهُ أنْ َ يُهْلِكَهُمْ غَرَقاً فَأعْطَانِيهَا. وَسَألْتُهُ أنْ َ يَجْعَلَ بَأسَهُمْ بَيْنَهُمْ فَرَدَّهَا عَلَيَّ.فِي الزوائد: إسناده صحيح. رِجَالُهُ ثقات .

 

1200. (3951) (7187)- Hz. Mu'âz İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Bir gün, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, bir namaz kılmış ve namazı çok uzatmıştı. Namazdan çıkınca biz: "Ey Allah'ın Resûlü! Bugün namazı çok uzattınız!" dedik. şu açıklamayı yaptılar: "Ben bugün, bir ümit ve korku namazı kıldım. Ben (namazda) aziz ve celil olan Allah'tan ümmetim için üç şey talep ettim. Allah bunlardan ikisini verdi, birini vermedi. Ben Allah'tan ümmetime, kendileri dışında bir düşman musallat etmemesini talep ettim, bu talebimi kabul etti. Allah'tan ümmetimi (eski ümmetler gibi) toptan suda boğarak helak etmemesini talep ettim. Allah bunu da kabul etti. Allah'tan ümmetimin kendi aralarında savaşmamalarını talep ettim, Allah bunu reddetti." [3]

 

AÇIKLAMA:

 

Resûlullah'ın birinci talebi, müslümanların hâricî düşmanlar tarafından hain bir yenilgiye uğratılmaması istikametindedir. Allah bunu kabul etmiştir. Nitekim 1500 yıllık İslâm tarihi içinde hariçle çok savaşlar olmuş ise de müslümanların varlığını bütün dünyada sona erdirecek şekilde bir mağlubiyet olmamıştır. Bir cephede kaybedilmiş, bir başka cephede muzaffer kılınmıştır. Veya bu kısmî mağlubiyetler geçici olmuştur. En karanlık günler Birinci Cihan Harbi'nden sonra yaşanmış, buna rağmen tekrar bir toparlanma içine girilmiş, esarete düşen müslüman cemiyetler kurtulmaya başlamışlardır. Resûlullah bu halin Kıyamete kadar devam edeceğini haber vermektedir.

İkinci talep Nuh kavmi tarzında bütün ümmetin suda boğularak helak olmamasıyla ilgili. Buna kıyasen, Kur'ân'da geçen ve bir milleti toptan yok eden semavî belaların da bütün ümmeti yok edecek şeklinde vaki olmayacağını söyleyebiliriz.

Üçüncü dua ki -kabul edilmediği belirtiliyor- ümmetin kendi arasında savaş yapmama meselesidir. Sahabe devrinde başlayan iç kavgalar tarih boyu eksik olmamıştır. Hadisin sarahatine göre bu hal Kıyamete kadar devam edecektir. Endülüs'ün elden çıkması, Osmanlıların çöküşü hep bu iç kavgalar sebebiyledir. Ümmet-i merhumenin büyük belaları bu iç kavgaların peşinden gelmektedir. İslâm düşmanları İslâm beldelerini istila planlarını iç kavgalarımıza göre yapmakta, önce dahili kavga zeminleri hazırlamakta, böylece bölüp parçaladıktan sonra istilâ ameleyelerini gerçekleştirmektedir. Allah, bu ümmete, tevhid ve iman kardeşliğinde birleşme, bütünleşme feraseti versin.[4]

 

ـ1201 ـ7188 ـ3954 -حَدّثَنَا رَاشِدُ بْنُ سَعِيدٍ الرَّمْلِيُّ. ثَنَا الْوَلِيدُ بْنُ مُسْلِمٍ عَنْ الْوَلِيدِ بْنِ سُلَيْمَانَ بْنِ أَبِي السَّائِبِ عَنْ عَلِيِّ بْنِ يَزِيدَ عَنِ الْقَاسِمِ أَبِي عَبْدِ الرَّحْمَنِ عَنْ أَبِي أُمَامَةَ؛ قَالَ:قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَتَكُونُ فِتَنٌ. يُحْبِحُ الرَّجُلُ فِيَهَا مُؤْمِناً وَيُمْسِي كَافِراً. إَّ مَنْ أحْيَاهُ اللّهُ بِالْعِلْمِ.فِي الزوائد: إسناده ضعيف. قَالَ اِبْنِ معين: علي بن يزيد عن القاسم عن أَبِي أمامة هي ضعاف كلها و قَالَ البخاري وغيره فِي علي بن يزيد: منكر الحديث .

 

1201. (3954) (7188)- Ebu Ümâme radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(Benden sonra ümmetim içerisinde) fitneler olacak. O fitnelerde, kişi mü'min olarak sabahlar, kâfir olarak akşamlar, Allah'ın ilimle ihya ettikleri hâriç." [5]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/526.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/526.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/526.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/527.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/527.