* KELÂLE

 

ـ852 ـ6839 ـ2727 -حَدَّثَنَا عَلِيُّ بْنُ مُحَمَّدٍ وَ أَبُو بَكْرِ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ، قَاَ: ثَنَا وَكِيعٌ. ثَنَا سُفْيَانُ ثَنَا عَمْرُو بْنُ مُرَّةَ، عَنْ مُرَّةَ بْنِ شُرَاحِيلَ؛ قَالَ: قَالَ عُمَرُ بْنُ الْخَطَّابِ: ثََثٌ، ‘نْ يَكُونَ رَسُولَ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ بَيَّنَهُنَّ، أحَبُّ إِلَىّ مِنَ الدُّنْيَا وَمَا فِيهَا: الْكََلَةُ وَالرِّبَا وَالْخَِفَةُ. فِي الزوائد: رِجَال إسناده ثقات، إ أنه منقطع .

 

852. (2727) (6839)- Ömer İbnu'l-Hattâb radıyallahu anh demiştir ki: "Üç mesele vardır ki, şayet Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm onları açıklamış olsaydı, bu benim yanımda, dünya ve dünyanın içindeki şeylerden daha hayırlı olacaktı: Kelâle, fâiz ve hilâfet."[1]

 

AÇIKLAMA:

 

Bunlar, ilgili bahislerde açıklandı. [2]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/344.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/344.