* REY VE KIYASTAN KAÇMA

 

ـ8 ـ5995 ـ55ـ حَدّثَنَا الْحَسَنُ بْنُ حَمَّادٍ، سَجَّادَةُ، ثَنَا يَحْيى بْنُ سَعِيدٍ ا‘مَوِيُّ، عَنْ مُحَمّدٍ بْنِ سَعِيدِ ابْنِ حَسَّانَ، عَنْ

عُبَادَةَ بْنِ نُسَيٍّ، عَنْ عَبْدِالرَّحْمنِ بْنِ غَنْمٍ، ثَنَا مُعَاذُ بْنُ جَبَلٍ، قَالَ: لَمَّا بَعَثَنِى رَسُولُ اللّهِ # إلى الْيَمَنِ قَالَ »َ تَقْضِيَنَّ وََ تَفْصِلَنَّ إَّ بِمَا تَعْلَمُ. وَإنْ أشْكَلَ عَلَيْكَ أمْرٌ فَقِفْ حَتّى تُبَيِّنَهُ أوْ تَكْتُبَ إليَّ فيهِ«.هذا المتن مما انفرد به المصنف .

 

8. (55) (5995)- Muaz İbnu Cebel (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), beni Yemen'e gönderdiği zaman şöyle tenbihte bulundular: "Sakın bildiğin (şer'î deliller dışında bir şeyle) hüküm verip, mesele çözmeye kalkmayasın! Şayet çözmede zorluk çektiğin bir mesele karşına çıkarsa (rastgele hükmetmekten) geri dur, meselenin aydınlanmasını bekle veya o hususu bana yaz."[1]

 

AÇIKLAMA:

 

Bu hadis, Hz. Muaz'ın Yemen'e giderken, Resulullah'ın orada nasıl amel edeceğini sorması üzerine "Kur'an ve sünnette bulamayacağı meseleyi içtihad ederek halledeceğini" söylediğine ve bu cevaba Resulullah'ın memnun olduğuna dair rivayete muhalefet etmektedir.Alimler bu hadisin zaafını belirtirler. Bazı İbnu Mace nüshalarında bizzat İbnu Mace'nin hadisteki kusura dikkat çektiği belirtilmiştir.[2]

 

ـ9 ـ5996 ـ56ـ حَدّثَنَا سُوَيْدُ بْنُ سَعِيدٍ، ثَنَا ابْنُ أبِي الرِّجَالِ، عَنْ عَبْدِالرَّحْمنِ بْنِ عَمْرٍ، وَا‘وْزَاعِيِّ، عَنْ عَبْدَةَ بْنِ أبِي لُبَابَةَ، عَنْ عَبْدِاللّهِ بْنِ عَمْرٍو بْنِ الْعَاصِ قَالَ: سَمِعْتُ رَسُولُ اللّهِ # يَقُولُ: »لَمْ يَزَلْ أمْرُ بَنِي إسْرَائِيلَ مُعْتَدًِ حَتّى نَشَأ فِيهِمُ الْمُولَّدُونَ، أبْنَاءُ سَبَايَا ا‘ُمَمِ. فَقَالُوا بِالرَّأْىِ. فَضَلُّوا وَأضَلُّوا«.في الزوائد: إسناده ضعيف .

 

9. (56) (5996)- Abdullah Bin Amr İbnu'l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:"Benî İsrail'in durumu, aralarında müvelledûn denen farklı milletlere mensup esir kadınlardan doğan çocuklar türeyinceye kadar itidal üzere devam etti. Bu yeni türediler şahsî re'yleri ile fetva verip kendilerini de, başkalarını da dalalete attılar."[3]

 

AÇIKLAMA:

 

Bu hadiste, bir cemiyete karışan ve zamanla müessiriyet kazanan yabancı kültürlere mensup unsurların yıkıcı rolüne dikkat çekilmektedir. Bu çeşit unsurlar, cemiyeti teşkil eden aslî unsura nazaran, daha geri, daha eksik bir irfan seviyesine (sousculture) ulaşabilirler. Onların cemiyet içerisinde ihraz ettikleri madun vaziyet (position marjinalle) yani ikinci sınıf  vatandaş olma hali, cemiyetin kültürünü aynen almaya, bütün hususiyetleriyle temsil etmeye manidir. Bu sebeple, böyleleri bütün değerlere aynı ölçüde bağlı, saygılı ve riayetkâr değildirler. Günümüz sosyolojisinde bu sınıf insanların cemiyetteki menfi tesirleri araştırma ve tahlil mevzuu edilmiştir. Mesela Osmanlılar'ın tedenni ve yıkılışında, dönme denen zümrenin ve diğer azınlıkların menfi ve yıkıcı rollerine bir kısım araştırıcılar dikkat çekmiştir. Sadedinde olduğumuz hadis işte bu içtimâî kanunu nazarlara arzetmektedir.

Resulullah'ın hadislerinde Benî İsrail tabirinin bazan "eski milletler" manasında kullanıldığını da nazar-ı dikkate alacak olursak, bu hadiste sadece Beni İsrail'le ilgili hususi bir duruma değil, bütün beşer tarihiyle ilgili küllî ve amm bir kanuna dikkat çekilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Resulullah'ın haber verdiği bu içtimâî zaafın şuurunda olunduğu takdirde, takip edilecek akıllı bir kültür politikası ve adilane icraat siyasetiyle zarar asgariye indirilebilir, hatta  tamamen ortadan kaldırılabilir. Böylece, cemiyetteki bazı menfi azınlık grupları,  zararlarına binaen, İslam'a  ve tarihî an'anemize tamamen aykırı olan Hitlervâri  imha metodları teklifi yerine[4] daha insanî, daha İslamî bir ıslah programı getirilmiş olur.[5]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/488.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/488.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/488-489.

[4] Umulmadık kalemden bu çeşit teklifin çıktığına maalesef şahit olduk.

[5] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 16/489.