* ÖDÜNÇ VERME

 

ـ755 ـ6742 ـ2430 -حَدَّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ خُلَفٍ الْعَسْقََنِيُّ. ثَنَا يَعُلىَ. ثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ يُسَيْرٍ عَنْ قُيْسِ ابْنِ رُومِيٍّ؛ قَالَ: كَانَ سُلَيْمَانُ بْنُ أُذُنَانٍ يُقْرِضُ عَلْقَمَةَ ألْفَ دِرْهَمٍ إِلَى  عَطَائِهِ. فَلَمَّا خَرَجَ عَطَاؤُهُ تَقَاضَاهَا مِنْهُ وَاشْتَدَّ عَلَيْهِ فَقَضَاهُ. فَأكَنَّ عَلْقَمَةَ غَضِبَ. فَمَكَثَ أشْهُراً يُمَّ أتَاهُ فَقَالَ: أقْرِضْنِي ألْفَ دِرْهِمٍ إِلَى عَطَائِي. قَالَ: نَعَمْ. وَكَرَامَةً. يَا أُمَّ عُتْبَةَ! هَلُمِّى تِلْكَ الْخَرِيطَةَ الْمَخْتُومَةَ التِّي عِنْدَكِ. فَجَاءَ تْ بِهَا. فَقَالَ: أمَا وَ اللّهِ انَّهَا لَدَرَاهِمُكَ الّتِي قَضَيْتَنِي مَا حَرَّكْتُ مِنْهَا دِرْهَماً وَاحِداً قَالَ: فَلِلَّهِ أَبُوكَ مَا حَمَلَكَ عَلى مَا فَعَلْتَ بِى؟ قَالَ: مَا سَمِعْتُ مِنَكَ. قَالَ: مَا سَمِعْتَ مِنَّى؟ قَالَ: سَمِعْتُكَ تَذْكُرُ عِنِ ابْنِ مَسْعُودٍ أنَّ النَّبِيَّ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: مَا مِنْ مُسْلِمٍ يُقْرِضُ مُسْلِماً قَرْضاً مَرَّتَيْنِ إَّ كَانَ كَصَدَقَتِهَا مَرَّةً.قَالَ: كَذَلكَ اَنْبَأنِي ابْنُ مُسْعُودٍ.فِي الزوائد: هَذَا إسناده ضعيف. ‘نقيس بن رومي مجهول. وسليمان بن يسير، متفق عَلَى تضعيفه. والحديث قد رواه ابْنِ حبان فِي صحيحه بإسناد إِلَى ابْنِ مسعود .

 

755. (2430) (6742)- Kays İbnu Rûmî merhum anlatıyor: "Süleyman İbnu Üzünân, Alkame'ye, ödeneği gelme zamanına kadar bin dinar borç vermişti. Ödeneği çıkınca, borcunu ondan istedi ve sert davrandı. O da hemen ödedi, ancak Alkame Süleyman'a kızmıştı. Birkaç ay durup yanına geldi: "Ödeneğim gelinceye kadar bana bin dirhem ver!" dedi. Süleyman yine: "Pekala! Memnuniyetle!" dedi (ve ailesine yönelerek:) "Ey Ümmü Utbe! Şu yanındaki mühürlü keseyi getir!" diye seslendi. Kadın keseyi getirdi. Süleyman, Alkame'ye:

"Vallahi işte ödediğin dirhemler! Ben bunlardan tek dirhemi yerinden kımıldatmadım!" dedi. Bunun üzerine Alkame:

"Allah babandan razı olsun. O halde alacağını tahsil için bana olan o kaba davranışın sebebi neydi?"dedi. Süleymân:

"Senden işittiğim hadisler!" cevabını verdi.

"Benden ne işitmiştin?"

"Sen İbnu Mes'ud radıyallahu anh'dan naklen Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın: "Bir müslümana bir şeyi iki kere borç olarak veren hiçbir müslüman yoktur ki, onun bu davranışı, o şeyi bir kere sadaka etmiş gibi sevap olmasın!" buyurmuştur.

Bunun üzerine Alkame: "Evet, İbnu Mes'ud bana böyle haber vermişti!" diye te'yîd etti."[1]

 

ـ756 ـ6743 ـ2431 -حَدَّثَنَا عُبْيدُ اللّهِ بْنُ عَبْدِ الْكَرِيمِ. ثَنَا هِشَامُ بْنُ خَالِدٍ. ثَنَا خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ. وَحَدَّثَنَا أَبُو حَاتِمٍ. ثَنَا هِشَامُ بْنُ خَالِدٍ ثَنَا خَالِدُ بْنُ يَزِيدَ بْنِ أَبِي مَالِكٍ عَنْ أبِيهِ عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: رَأيْتُ لَيْلَةَ أُسْرِيَ بِي عَلَى بَابِ الْجَنَّةِ مَكْتُوباً: الصَّدَقَةُ بِعَشْرِ أمْثَالِهَا. وَالْقَرْضُ بِثَمَانِيَةَ عَشَرَ فَقُلْتُ: يَا جِبْرُيلُ! مَا بَالُ الْقَرْضِ أفْضَلُ مِنَ الصَّدَقَةِ؟ قَالَ: ‘نَّ السَّائِلَ يَسْألُ وَعِنْدَهُ. وَالْمُسْتَقْرِضُ َ يَسْتَقْرِضُ إَّ مِنْ حَاجَةٍ.فِي الزوائد: فِي إسناده خالد بن يزيد، ضعفه أحمد و ابْنِ معين و أَبُو دَاوُد والنسائى و أَبُو زرعة والدارقطنيّ وغيرهم .

 

756. (2431) (6743)- Enes İbnu Mâlik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Miraç gecesinde cennetin kapısı üzerinde şu ibarenin yazılı olduğunu gördüm: "Sadaka on misliyle mükafatlandırılacaktır. Ödünç para onsekiz misliyle mükafatlandırılacaktır." Ben: "Ey Cibril! Ödünç verilen şey ne sebeple sadakadan daha üstün oluyor?" diye sordum. "Çünkü dedi, dilenci (çoğu kere) yanında para olduğu halde sadaka ister. Borç isteyen ise, ihtiyacı sebebiyle talepte bulunur."[2]

 

ـ757 ـ6744 ـ2432 -حَدَّثَنَا هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ. ثَنَا إِسْمَاعِيلُ بْنُ عَيَّاشٍ. حَدَّثَنِي عُتْبَةُ بْنُ حَمَيْدٍ الضَّبِّيُّ، عَنْ يَحْيَى بْنِ أَبِي إسْحَاقَ الْهُنَائِيِّ؛ قَالَ: سَألْتُ أنَسَ بْنِ مَالِكِ: الرَّجُلُ مِنَّا يُقْرِضُ أخَاهُ الْمَالَ فَيُهْدِى لَهُ؟ قَالَ: قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: إِذَا أقْرَضَ أحَدُكُمْ قَرْضاً فَأهْدَى لَهُ، أوْ حَمَلَهُ عَلى الدَّابَّةِ، فََ يَرْكَبْهَا وََ يَقْبَلْهُ. إهَ أنْ يَكُونَ جَرَى بَيْنَهُ وَبَيْنَهُ قَبْلَ ذلِكَ . فِي الزوائد: فِي إسناده عتبة بن حميد الضبي، ضعفه أحمد و أَبُو حاتم. وذكره ابْنِ حبان فِي الثقات. و يَحْيَى ابْنِ أَبِي إسحاق  يعرف حاله .

 

757. (2432) (6744)- Yahya İbnu Ebî İshak el-Hünâî anlatıyor: "Hz. Enes radıyallahu anh'a: "Bizden bir adam, (din) kardeşine borç olarak mal verir. Sonra malı alan kimse borç verene bir hediyede bulunur (bu hususta ne dersin?)" diye sordum. Enes bana şu cevabı verdi: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz bir malı borç verse, sonra alan da veren kimseye bir hediye vermek veya bineğine bindirmek istese, sakın o hediyeyi almasın, bineğine de binmesin. Eğer aralarında borç-alıp vermezden önce böyle (dostane) muameleler olmuşsa o başka."[3]

 

AÇIKLAMA:

 

Alimler çoğunluk itibariyle borç veren kimsenin, borç alan kimseden hediye almak, hayvanını kullanmak, hatta satacağı mala müşteri olmak gibi, menfaat ifade eden herbir şeyi fâiz addederek yasaklamışlardır. Bu yasağı çoğunluk tahrime hamleder. Sadece Hanefiler buna mekruh demiş, borçlunun borcunu öderken aldığından daha iyisini vermesini, hatta hediyede bulunmasını caiz addetmişlerdir. Ancak takvaya uygun olan bunlardan sakınmaktır.[4]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/291-292.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/292.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/293.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/293.