* ŞAHİDLİĞİ CAİZ OLMAYANLAR

 

ـ736 ـ6723 ـ2366 -حَدَّثَنَا أيُّوبُ بْنُ مُحَمَّدٍ الرَّقِيُّ. ثَنَا مَعْمَرُ بْنُ سُلَيْمَانَ. حَدّثَنَا مُحَمَّدُ بْنُ يَحْيَى. ثَنَا يَزِيدُ بْنُ هارُونَ؛ قَاَ. ثَنَا حَجَّاجُ بْنُ أرْطَاَةَ عَمْرِو بْنِ شُعْيْبٍ، عَنْ أبِيهِ عَنْ جَدِّهِ؛ قَالَ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: َ تَجُوزُ شَهَادَةُ خَائِنٍ وََ خَائِنَةٍ وََ مَحْدُودٍ فِي ا“سَْمِ وََ ذِي غِمْرٍ عَلى أخِيهِ.فِي الزوائد: فِي إسناده حجاج بن أرطاة و كَانَ يدلس وقد رواه بالعنعنة. ورواه الترمذي عن عَائِشَةَ رضي اللّه عنها .

 

736. (2366) (6723)- Amr İbnu Şu'ayb an ebihi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "(İslâm dinine göre) hâin erkek ve hâine kadının, müslüman iken hadd cezasına çarpılan kimsenin şahidliği makbul değildir. Keza kin ile husumet sahibinin kin beslediği kimse aleyhine şahidliği caiz değildir."[1]

 

AÇIKLAMA:

 

Hâin'i alimler, kula ve Allah'a karşı emanete ihanet eden kimse olarak anlamıştır ve bununla "büyük günahları işleyen, küçük günahta ısrar eden kimse"nin kastedildiğini söylemişlerdir. Bu mânada "hâin, "fasık" demektir" demişlerdir.

Ebu Hanife, hadisin son kısmını tevil ederek "düşmanlık şahitliğe mani değildir" diyerek aralarında husumet bulunan kimselerin birbirleri aleyhine şahidlik yapabileceğini söylemiştir.[2]


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/279.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/279.