* CENAZENİN KABRE SOKULMASI

 

ـ475 ـ6462 ـ1551 -حَدَّثَنَا  عَبْدُ لْمَلِكِ بْنُ مُحَمَّدِ الرَّقَاشِيُّ. ثَنَا عَبْدُ لْعَزِيزِ بْنُ الْخَطَّابِ.ثَنَا مِنْدَلُ ابْنِ عَلِيٍّ. أخْبَرَنِي مُحَمَّدُ بْنُ عُبَيْدِ اللّهِ بْنِ أَبِي رَافِعٍ، عَنْ دَاوُدَ بْنُ الْحُصَيْنِ، عَنْ أبِيهِ، عَنْ أَبِي رَافِعٍ؛ قَالَ: سَلَّ رَسُولُ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ سَعْداً وَرَشَّ عَلَى قَبْرِهِ مَاءً.فِي الزوائد: فِي إسناده مندل بن عَلي ضعيف. و مُحَمَّد بن عبيد اللّه متفق عَلَى ضعفه.

 

475. (1551) (6462)- Ebu Râfi' radıyallahu anh anlatıyor: "(Vefat etmiş bulunan Sa'd radıyallahu anh'ın cesedi kabre indirileceği zaman) Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Sa'd'ın cesedini tabutun üzerinden usulca çekti, (kabre yerleştirip defnettikten sonra) kabrin üzerine su çiledi."[1]

 

ـ476 ـ6463 ـ1552 -حَدَّثَنَا  هَارُونُ بْنُ إسْحَاقَ. ثَنَا الْمُحَارِبُ، عَنْ عَمْرِو بْنِ قَيْسٍ عَنْ عَطِيَّةَ عَنْ أَبِي سَعِيدٍ؛ أنَّ رَسُولَ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أُخِذَ مِنْ قِبَلِ الْقِبْلَةِ، وَاسْتُقْبِلَ اسَتِقْبَاً، وَاسْتُلَّ اسْتًَِ.فِي الزوائد: فِي إسناده عطية العرفي، وضعفه ا“مام أحمد.

 

476. (1552) (6463)- Ebu Saîdi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (kabre indirilip defnedileceği zaman) kıble istikametinden tutularak karşılandı ve tabutun üzerinden yavaşça çekilip çıkarıldı."[2]

 

AÇIKLAMA:

 

Daha önce de izah edildiği üzere, tabut üzerinde getirilen cenaze, kabrin ayak tarafına, kabrin hizasına konur, sonra tabutun üzerinden alınarak, önce baş kısmı sonra da ayak tarafı kabre dahil edilir. Duruma göre, önce ayak tarafından kabre alındığı da olur. Sonra kabrin kıble cihetindeki lahid denen hususi oyuğa konur. Cenaze ile kabrin arası, tahtalarla veya hususi örgü ile hücre teşkil edecek şekilde ayrıldıktan sonra toprak doldurulur.

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın defnedilme şekli ile ilgili farklı yorumları burada kaydetmeyi gerekli görmüyoruz.[3]

 

ـ477 ـ6464 ـ1553 -حَدَّثَنَا  هِشَامُ بْنُ عَمَّارٍ. ثَنَا حَمَّارُ بْنُ عَبْدِ الرَّحْمَنِ الْكَلْبِيُّ. ثَنَا إدْرُيسُ ا‘وْدِيُّ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ الْمُسَيِّبَ؛ قَالَ: حَضَرْتُ ابْنَ عُمَرَ فِي جَنَازَةٍ. فَلَمَّا وَضَعَهَا فِي اللَّحْدِ؛

قَالَ: بِسْمِ اللّهِ وَفِي سَبِيلِ اللّهِ وَ عَلى مَلَّةِ رَسُولِ للّهِ فَلَمَّا أُخِذَ فِي تَسْوِيَةِ اللَّبِنِ عَلَى اللَّحْدِ اللَّهُمَّ! أجْرِهَا مِنَ الشَّيْطَانِ وَمِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ. اللَّهُمَّ! جَافِ ا‘رْضَ عَنْ جَنْبَيْهَا، وَصَعِّدْ رُوحَهَا، وَلَقِّهَا مِنْكَ رِضْوَناً. قُلْتُ: يَا ابْنَ عُمَرَ! أشَيْءٌ سَمِعْتُهُ مِنْ رَسُولِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أم قلته برأيك؟ قَالَ: إني إِذَا لقادر عَلَى القول. بل شىء سَمِعْتُه من رَسُولِ للّهِ صَلَّي اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ.فِي الزوائد: فِي إسناده حماد بن عَبْدُ الرَّحْمَنِ، وهو متفق عَلَى تضعيفه.

 

477. (1553) (6464)- Said İbnu'l-Müseyyeb rahimehullah anlatıyor: "Ben, İbnu Ömer radıyallahu anhümâ ile birlikte bir cenazede beraber bulundum. Cenazeyi lahde koyunca: "Bismillahi ve fî sebîlillahi, ve ala Milleti Resûlillahi" dedi. Sonra lahidin önüne kerpiç dizilmeye başlanınca: "Allahümme ecirhâ mineş şeytâni ve min azabi'l-kabri, Allahümme câfi'l-arda an cenbeyha ve sa'id ruhaha ve lakkıhâ minke rıdvânen, (Ey Allahım bu cenazeyi şeytanın şerrinden ve kabir azabından koru. Ey Allahım! Yeri onun yanlarından uzak tut! Ruhunu yükselt, onu katından rızaya erdir!" dedi. Ben: "Ey İbnu Ömer! Bu duayı Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan mı işittin, kendi fikrinle mi söylüyorsun?" dedim. "Bunu ben kendimden söylesem, ben söz söylemeye muktedirim demektir. Hayır! Ben onu Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'dan işittim" cevabını verdi."[4]

 


 

[1] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/132.

[2] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/132.

[3] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/132.

[4] İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 17/133.